9. Bölüm

411 28 39
                                    

Merhabalar💗 Bizim bu iki camış duygularını anladı anlamasına da ilk önce Ecem merak ettiği yıldızlarla derdi olan beyefendinin derdini çözmesi gerekiyor.

Bu arada zamanlama konusunda bir hata yapmışım. Zaten okuyunca anlarsınız, düzelttim. Kusura bakmayın. 🌸

_______________________

-1-

Sezonun son oyun gününü de atlatmışlardı. Bir haftalık Harbiye çalışması yapıp ardından bir aylık tatile gireceklerdi. Tatilden Metin'in düğünü için dönüp sonra Harbiye için de son bir prova alacaklardı. Harbiye'yi atlattıktan sonra birkaç günlük tatilin ardından ege turnesi yapıp, yeni sezon için inzivaya çekilip skeç yazacaklardı.

Ki Harbiye çalışmaları için ayırdıkları bu bir hafta da çok hızlı geçmişti. Çalışmalar bitmiş, herkes birbiriyle vedalaşıyordu. Herkes bir aylık tatile girecekti.

Ozan elinde sıkı sıkıya tuttuğu kağıda ve kitaba baktı. Küçük prens kitabını açıp sıkı tuttuğu kağıdı kitabın içine bıraktı. Kulağını geçmişten Ecem'in sesi doldurdu.

BKM'nin çatısından yine gökyüzünü izliyordu Ozan. Ecem onu çağırmak için yanına gittiğinde gülümseyip bir süre onu izledi. Sonra seslenmeye karar verdi. "Seni Küçük Prens'e benzetiyorum."

Ozan şaşkınlıkla ona döndü. "Altın saçlı, sarışın çocuğa." Ecem gülümseyip elini Ozan'ın kalbinin tam üstüne getirdi. "Kalbin altından, yetmez mi?"

Ozan derin bir nefes aldı. Bu kitap onu çözmesine de derdini bulmasını da yardım edecekti. Evliya'nın sesiyle ona döndü. "Noldu? Ecem'e açılmayı mı düşünüyorsun?" Ozan kafasına vurmamak için direndi. Derin bir nefes aldı.

"Bugün çok mutluyum. Beni sinirlendiremezsin Evo." kitabı elinde onun emaneti varmış gibi tutuyordu. Kitabın kapağındaki yıldızlarda parmaklarını gezdirdi. "Bunu Ecem'e vereceğim o her şeyi anlayacak. O çok zeki bir kadın." Evliya elindeki kitaba baktı.

"Çok uğraştırıcı bir yol değil mi bu?" karşısında kaşlarıyla dik dik ona bakan Evo'ya karşılık Ozan kitabın kapağında bir kez daha parmaklarını gezdirdi. Sanki sihir yapmaya çalışıyordu. Ecem okuduğu gibi anlasın diye. Derin bir nefes anladı.

"Ben söylersem hiçbir anlamı kalmaz. Kendisi keşfetsin beni.."

"Ya hiç okumazsa?"

"Tek kelime etmeyeceğim. Demek ki derdimin onun için hiçbir önemi yokmuş." Evliya yanağından makas aldı. "Hadi, hadi ben gidiyorum. Ecem mutfaktaydı."

Evliya yanağını sıktığı için ona kötü kötü baksa da derin bir nefes alıp ayaklandı. Antreden mutfağa doğru yürüdü. Mutfağın kapısına geldiğinde derin bir nefes aldı. Ve kapıyı açtı. Kuliste büyük bir hengame vardı. Ama buna rağmen sakince bir köşeye çekilmişti ikisi de. Yaptığı kahveyi alıp mutfaktan çıkmak üzere döndüğünde Ozan'ı gördü.

"Şey herkes vedalaşıyor." Ecem elindeki kahveyi tezgaha bıraktı. "Ben de Fatma'ya kahve yaptım, sıcak bir şeyler içsin diye. Biliyorsun, üşütmüş." Ozan'a bakıp sonra kahveye baktı. "Ama biraz bekleyebilir."

Parmak uçlarında yükselip Ozan boynuna kollarını doladı. Ozan aynı işlemi beline uyguladığında sağ tarafları birbirlerinin kalbiyle doldu. Ecem kısa keserek ayrıldı. Duygularını farkında olduğundan bu yana hareketlerine dikkat etmeye çalışıyordu.

"Ozan, ben yıldızlarla derdini çözemedim. Çok düşündüm ama yok, bulamadım."

"Yeterince düşünmemişsin demek ki!" Ecem ona hayretle baktı. Ozan'ın bilmece gibi davranmasından biraz olsun bıkmıştı. "Seni anlayamıyorum."

Elindeki kitabı kıza uzattı. Ecem sarılırken bile hissetmediği kitabı ellerinin arasına aldı. Kitabın kapağındaki yıldızları okşadı. "Bu kitabı sana aldım." Ozan utançla ona bakarken Ecem gözlerini dikkatle ona dikti. "Neden?"

"Çünkü beni anlamanı istiyorum." Ecem kaşlarını çattı. "Ben zaten birçok kez okudum Küçük Prens'i." Ozan onun sinirine güldü. "İçinde bir de notlar var Ecem."

"Bu sefer çözebilecek miyim?" genç adam gülümsedi. "Çözmekle kalmayıp evrenimi ezberleyeceksin." Ecem gülümseyip kahveyi aldı. "Fatma'nın yanına gitmem gerekiyor. Eğer karşılaşamazsak hoşçakal."

Ozan burukça gülümsedi. "Bir aylığına hoşçakal baş belası." genç kızda ona gülümseyip mutfaktan ayrıldı.

-2-

Ecem sinirle odasına girdi. Mutfakta vedalaşsalar bile son kez onu görememek, genç kızı sinirlendirmişti. Derin bir nefes aldı. Çantasından kitabı çıkardı.

Birkaç saniye kitabın kapağındaki yıldızlara baktı. "Ne ya? Ne bu yıldızlarla derdin senin?" kitaba Ozanmış gibi sinirle soru sorduktan sonra kapağını açtı. Ve notu gördü.

"Gökyüzü bize neyi gösterir?"

"Adama bilmece diyerek sana bilmece sormasını sağladın. Bravo Ecem." kendi kendine sitem ettikten sonra düşündü.

Gökyüzü bize birçok şeyi gösterir. Evreni, ayı, güneşi, gezegenleri.. Uzayın görebildiğimiz kısmı, gök işte. Yıldız dolu kara kaplı defter. Bazı insanlara hayallerini gösterir. Bazı insanlara acısını. Kimine göre tanrının penceresidir. Gökyüzü kimileri için kafes, kimileri için özgürlüktür. Tanımlanması güç, herkesin kendi gördüğü kadardır.

"Sen ne görüyorsun Ozan?" kısık sesle fısıldadı. "Sen neyi görüyorsun?" gözlerinden birkaç damla süzüldü. Elinin tersiyle sildi. "Belki de çok anlam yükledin Ecem? Belki de adam seninle dalga geçiyor." kafasını iki yana salladı. Ve iç sesine hak verdi.

İyice deliriyorsun Ecem. Kitabı yüzüne doğru tuttu. "Biran önce çözmem gerek."

Kısa bir geçiş bölümü diyelim. Yorum yapmayı, vote vermeyi unutmayın 💗

Yalnız bölümü baya kısa yazmışım. Ağlayacağım.

Gözleri Aşka Gülen | EcOzWhere stories live. Discover now