F-1

15 2 1
                                    

Her şey yolunda olmalıydı. Herkes mutlu ve biz cennette olmalıydık. Sevgilimin saçlarını okşayıp öpücükler vermeliydim güzel dudaklarına. Sıkı sıkı sarılmalı uyumalıydık birlikte. O ağlamayı haketmiyor ki hiç! Benim sevgilim en güzel cennete layıktı. Gülüşü cennetten daha parlak, daha saf ve daha temizdi.

Ona çok aşıktım.

Bana çok aşıktı.

Ona çok aşığım.

Bana çok aşık.

İşte bu yanlıştı. Tanrı bize bu hakkı vermemişti. Bizim yapmamız gereken tek şey "tanrıya itaat." olması gerekti. Sadece bu.

Bir melek sadece bunu yapmakla yükümüydü.

Ben ise çizgiyi aşan ilk kişiydim. Atılan ilk melek. Aşkı için savaşan tek melek.

Jimin ah benim güzel bebeğim..

Kanatlarını benim için siyaha boyayıp cenneti terk eden meleğim...

Yalan söylemedim ona hiç. Bunca zaman hep koruyacağıma inanıyordu. Yanında olacağıma. Tek bir dokunuş tüm büyümüzü dağıttı. Darma dağın olduk, mahvolduk. Yalanların en büyüğüne sahip sayemde. Dünya cennetten farklı. Dünya acımasız ve benim meleğim... Benim saf ve güzel meleğim pis kalplerin arasında nefes alamaz, yapamaz.

Ellerimi ağrıyan başımdan çektim. Yağmurun ufak damlacıkları bedenimi ıslatırken odaklanamıyordum. Algılamak zor geliyordu yanlızlığı.

Yanımdan geçenlerin gözleri üzerimde sanki ayıp bir şey varmış gibi daha doğrusu pis ve iticiymişim gibi bana bakıyor ağızlarında "kim bu? içmiş mi acaba? o hali ne onun şuna bak?"
gibi sözcükleri suratıma çarpıyordu.

Aldırmadım.

Kalkmam gerekti. Kalkıp aramalıydım onu.

Birkaç deneme sonucu kalkmayı başarıp ellerimle üzerimi silktim. Ani kalkışım tökezlememe sebep olurken duvardan destek alıp çevreye göz attım.

Bir kuruş dahi param yoktu cebimde. Tek bir kuruş. Burası neresiydi sahi. Görebildiğim tek şey renkli tanıtım tabelaları, gülüşen insanlar ve tabi birde görkemli binalar ve muhteşem pahalı arabalardı.

Saat, zaman, gün kavramı değişikti. Aynı olan tek şey... Gökyüzü.

Geldiğimiz yer.

Dudaklarımı ıslatma gereği duydum. Çatlak ve kuru hissi sinirimi bozmuştu. Keşke yapmasaydım. Dilime değen tatla afalladım. Jimin'in bal dudakları, dudaklarımın üzerindeydi sanki. Ve ben o hissi, o tadı kaybetmekten korktum.

Ellerimi saçlarımın arasından geçirip yağmurdan hafif nemlenen telleri dağıttım.

Nasıl yaşayacağımı bilmiyordum. Nasıl nefes alacağımı.

İnsanları izlediğimde hepsi koştur koştur evlerine dağılırken kararan gökyüzüne bakıp iç çektim.

Ne acı ama değil mi?

Sokaklara son kez bakıp ufak adımlarla dükkanları inceledim. Çalışacak mıydım?

Hayır.

Kimliği dahi olmayan bir insana nasıl iş versinler!!!

Yanımdan geçerken sesli konuşup argolara kahkaha atan gençlere baktım. Cennette yasaktı bu sözcükler. Söylenmezdi. Ama burada sanki güzel bir şeymiş gibi ağızlara sakız olup eğlence kaynağı olmuştu.

Göz devirip geçmek isterken aradan birine gözüm takılmıştı.

"Taehyung hyung..."

Fısıltımı ben dahi duyamazken yere çakıldığımı(!) hissetmiştim.

Onun burada ne işi vardı? O da mı düşmüştü yoksa?

Peşinden gitmeli miydim?

Kesinlikle.

(BÖLÜM SONU)



















Bu burada dursun🍓.
Minik bir fic olacak sıkmayacağım sizi💓
Çokça sevin!!! muck💋

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: May 11, 2020 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Falling Angel - JiKookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin