Yeni Sorumluluklar

2.1K 112 26
                                    

Prens Jung-Hyun'un ölümünün ardından on beş güne yakın geçmişken, saraya hâlâ yas hakimdi. Bunu, kraliçenin siyah elbiselerle ve elinden hiç düşürmediği işlemeli mendiliyle oğlunun odasının yakınlarında gezinip ağlamasından anlayabilirdiniz.

Prens, yaklaşık üç ay önce krallığın olduğu ülkeden çok daha uzak bir krallığa önemli meseleleri halletmek için yanındaki büyük ordusuyla gitmişti. Yanındaki tonla askere rağmen  beklemedikleri saldırıdan kurtulamamıştı. En azından öyle sanılıyordu. Saldırganlar, gece yarısı, prens ve birçok askeri uyurken- kalan kısmı da nöbet tutuyorlardı- saldırıya geçmişlerdi. Ancak bu saldırı ne prensin ne de askerlerin kaldıracağı güçtendi. Suikast sonrası hayatta kalan bir düzine asker yaralarına rağmen saraya ulaşmayı başarabilmiş ve acı haberi kraliyet ailesine vermişlerdi.

Jeongguk abisini pek severdi. Prensin ölüm haberi de doğal olarak en çok onu etkilemişti ve etkilemeye devam edecekti. Kralın, dört bir yana yayılan şöhretinin aksine sadece iki çocuğu vardı. İki oğul. Jung-Hyun, şüphesiz kraliyetin soyunu devam ettirecek kişiydi kral için ancak bu beklenmeyen acı haber hem kralı hem de prensi pek seven ve kendilerine hükümdar olarak gören halkı hayal kırıklığına uğratmıştı.

Kraliçenin aksine kralın yası daha kısa sürmek zorunda kalmıştı. Çünkü Jung-Hyun öldüğünde sadece oğlunu değil, yüz yıllardır şanını koruyan bu krallığın en güçlü veliahtlarından birini de kaybetmişti. Halk, genç prens Jung-Hyun' u fazlasıyla sever ve desteklerdi. Ancak Jeongguk halk tarafından tanınmazdı. Sadece kraliyetin tamamını ilgilendiren davetlerde görebilirdiniz Jeongguk'u. Yirmili yaşlarının başında, ailesindeki diğer erkekler gibi uzun ve- yaşına rağmen- yapılı, pek fazla sesi çıkmayan bir prens olarak tanınırdı. Hatta sadece "Kral Jeon'un diğer oğlu" demek bile yeterliydi.

•••

Jeongguk, kâhyanın yönlendirmesiyle babasının bulunduğu odaya girip selam vermişti. Koltukta derin düşüncelere dalmış olduğunu belli edecek şekilde oturan yaşlı kral oğlunu gördüğünde başıyla onaylayarak yanına oturmasını istemişti. Genç prens bütün saygısını koruyarak babasının karşısında yerini aldığında kral konuşmaya başlamıştı bile.

"Fazla uzatmayacağım, Jeongguk. Jung-Hyun'un bütün sorumlulukları artık senin üzerinde. Bir hafta sonra halkını selamlayıp tacını takacaksın."

Kralın kısa konuşmasının ardından konuşmaya cesaret edemeden babasını tekrar selamlayarak ihtişamlı odadan çıkmıştı Jeongguk. Sarayın uzun ve geniş koridorunda yürümeye devam ederken omuzlarına bırakılan yükleri düşünüp duruyordu. On dokuz yıllık yaşamını yalnız geçirmiş sayılırdı. Babasını özel davetler ve ailecek yenilen yemeklerden başka neredeyse hiç görmezdi. Doğduğu günden bu yana saray hizmetlileri ve dadısı onunla ilgilenmişti. Abisi ise, onun bu yalnızlığını azaltan tek kişiydi. Sefere çıkmadığı zamanlarda onunla beraber atlarla ilgilenir, yarış yaparlardı. Derince iç çekti Jeongguk, onu fazlasıyla özlemişti. Sarayda öylesine gezindiği, bazen dışarıdaki genç hanımlarla bakıştığı monoton hayatı değişecekti.

"Prens Jeon"

Kendisine seslenildiğini fark ettiği sırada daldığı düşüncelerden hafifçe sıçrayarak ayrılsa da hemen toparlanıp arkasında duran kâhyaya dönmüştü. Aşağı kata ne zaman geldiğini bile bilmiyordu.

"Kâhya Kim?" 

Jeongguk, karşısında elleri önünde birleşmiş halde duran adama kaşlarını kaldırıp cevap vermişti. Kâhya Kim, tahminine göre otuzlu yaşlarda olmalıydı, Jeongguk onun gençliğini hatırlıyordu. Uzun, ince, saraya yakışan bir kâhyaydı Kim Taehyung.

"Yarın saraya aralarından birini seçmeniz için yardımcılar gelecek efendim. Ha, bir de kılıç dersleriniz de sonraki gün başlıyor. "

Kâhya Kim konuşmasını bitirdiğinde Jeongguk'un yüzü ciddileşmişti. Babasının söylediği gibi ilerliyordu her şey. Jung-Hyun'un omuzlarındaki bütün yük şimdi kendi omuzlarındaydı. Üstelik bir de yardımcı meselesi vardı. Bu konu Jeongguk'a ilk duyduğu andan beri saçma gelmişti. Zaten sarayda bir sürü hizmetli varken, sürekli arkasında dolanan ve her istediğini yapmak zorunda olan birine ihtiyacı olduğunu düşünmüyordu. En azından şimdilik. Genç prens, kâhyayı başıyla onayladıktan sonra birlikte sarayın muhteşem bahçesine çıkmışlardı. Kâhya sürekli kendisine bir şeyler anlatıyor, yeni sorumluluklarından haberdar ediyordu. Jeongguk düşünüyordu. Bundan sonra her şey daha farklı olacaktı.

•••

Öncelikle selamunaleyküm:D öhm, bu hikaye akawain denilen güzelliğin ısrarları sonucunda yazıldı. Nasıl bir şey olacak bilmiyorum, belki de kimse okumayacak ama olsn. Açıkçası açıklama da yapmayı bilmiyorum doanskakowkwoen sözün kısası, umarım okuyanların hoşuna gider, yanlışlarım, eksiklerim olduysa affola. Okuyan herkese teşekkür ederim, seviliyorsunuz💕

Abyssos • JikookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin