Bulanık Su Dalgası; "35"

274 11 4
                                    


"Bölüm Şarkısı/Ahmet Kaya-Nerden Bileceksiniz"



*

"Bunu başarabileceklerine inanıyor musun?"

Kafasını koltuğun başına yaslayan Kübra, uykusuzluğunun verdiği mayışıklık içerisinde "Neyi?" diye sordu.
"İnanmak istediğim şeyin.." sona doğru sesi kısılmıştı, içindeki umudu diri mi tutmalıydı yoksa söndürmeli miydi kendisi dahi bilmiyordu. Kübra iki elini avucunun içine alarak ona içtenlikle baktı.
"Bu konu da konuşmama kararı almıştım mini, ama senin umudun beni o kadar çok şevk ediyor ki, ister istemez heyecanlanıyorum. Ya diyorum gerçekse, bu bir oyunsa ortaya çıkma ihtimalleri varsa.."

Yutkundu.

"İçim kıpır kıpır oluyor, hayallerim uçsuz bucaksız oluyor. Mini, sana umutlu ol yada umudunu kır diyemem. Ama Mirza abinin bu işi halletmeden, en ufak bir şey dahi bulmadan bu işin peşini bırakmayacağını biliyorum."

Sesi samimiyet kokuyordu. Milen gülümsedi. Avuçları içinde olan elleriyle ellerini sıktı.
Gözleri parladı genç kadının. Kendi kendine umutlandığını sanıp, içine heyecan depoladığını sanarken, aslında onu seven insanlarında içlerinde aynı coşkuyla yaşamaları ona güven verdi. İnancına inanç kattı. Aşkını arşa ulaştırdı.

Korku ve umutla çıktıkları yolda iki genç adamda sessizdi. Bir genç kızın tüm umudunu kırma korkusu ikisini de endişelendiriyordu. Ama umut o kadar kuvvetli bir duyguydu ki yine de kendilerini bırakmalarına izin vermiyordu.

"Abi.." sessizliği bozan Yusuf Akıncı oldu.

Miran derin bir nefes sonrası sormasını beklediği cümleyi soracağını anladı.

"Abim.." dedi. "Bilmiyorum ne olur sorma.."

Yusuf ağır ağır salladı başını, sustu.

Umudu yeşermek adınaydı bu çaba olmayacak ihtimali varsa bile şuan dile gelmemeliydi. Çünkü o korku şuan için kor alev, keskin bıçaktı. Kimsenin kendini yakamaya, umutsuzluğu kalbine saplamaya niyeti yoktu. İnsanlar böyledir işte olmayacağına ihtimal verdikleri en küçük bir şeyi bile kendilerine itiraf edemezlerdi. Kimse kendi canını bile bile yakacak kadar güçlü değildi.

"Hayatımda hiç gitmediğim kadar gidip geldim şu Fransa'ya!"

Uçak biletleriyle bekledikleri esna da öfkeyle söylenmişti Miran Mirza Atakan.

"Ne lanetli bir ülke oldu başımıza" diye karşılık verdi Yusuf.

"Umarım bu sefer aynı laneti yaşatmaz da umutla döneriz kardeşim.. O kızın buna ihtiyacı var."

Yusuf gözlerini kapatarak dua edercesine mırıldandı. "İhtiyacı var.."

*

Milen Akay.. Acıları ruhunda büyüten güzeller güzeli bir kadın. Ercin olmaktan çok Milenliği yaşamış bir kız.. Gençliğinin ortasında yaşadığı hüzünler.. Yaşadığı acı günler. Sevdayı bile doyasıya yaşayamamış, Baba görmemiş.. Anne sevgisi nedir bilmemiş. Küçük kız çocuğu. Bu hayatın ona hiç gülmediğini bile bile yaşam mücadelesi vermeye devam etmiş. Her şeye rağmen sevmiş, sevmeye devam etmiş. Umut etmeyi bırakmamış. Hak etmediğini bilerek her derdi omzuna yük etmiş. Bir başkasının kimliğiyle yaşamayı göze alıp, kendini başka bir ülkede bırakabilmiş. 19 yaşında bir arkadaşını korumak içi bir insanı öldürdüğünü düşünen ve bunla beraber bir kaç insanı daha öldürdüğünü düşünen bir genç kadın. Kendine çektiği bacaklarını elleriyle sıkıca tutup, gökyüzüne yemyeşil gözleriyle bakan genç kadın. Küçük bir kız çocuğu misali hüngür hüngür ağlıyordu. Dilinden dökülebilen tek cümle..

"Bu ben değilim.." oldu.

Çünkü bu o değildi ve hissediyordu. O Ercin Kotandı. Ateş Kotanın kızı. Ne Milen Akay ne Ercin Canar. O sadece Ercin Kotandı. Artık bunu o kadar kuvvetli hislerle hissediyordu ki, Miran'ın "Sen katil değilsin." sözleri bu hislere güç vermişti. Kim ne derse desin umutluydu. Masmavi gökyüzüne gözyaşları arasında bir gülümseme gönderdi. Kendinin bile zor duyacağı bir sesle mırıldandı.

"Ben masumum.."

*

"İlk işimiz ne olacak abi?"

Fransa'ya varan genç adamlar artık bir şeyler bulmak adına verecekleri mücadeleye ilk adımlarını atmışlardı. Umut sağlam durmalıydı. Tam şuanda, tamda burda..

*

*

*

İnstagram; @treasureofmystery

Yıldızımızın içi boş kalmasın

BULANIK SUHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin