🔸44.BÖLÜM: AŞK

16.2K 912 184
                                    

Bütün sırtım boyunca zonklayan acıya rağmen fiziksel acının çok ötesinde bir endişe hissediyordum çünkü Baris gerçekten de çok öfkeli görünüyordu. Ondan dalga dalga yayılan kızgınlık sadece benim fark ettiğim bir şey de değildi, bende dahil, odadaki herkesin gözlerinde büyük bir şaşkınlık ve endişe vardı. Buradaydı. Buna inanamıyordum. Gerçekten buradaydı... Ama çok geç kalmıştı. Müthiş bir ağrı omuzlarımdan göğüslerimin arasına sürünürken alnımı iple bağlanmış olan bileklerimin üzerine yasladım ve nefes nefese bir halde "Lütfen," dedim. Sesim cılız ve çatlaktı, sadece benim duyabileceğim bir yükseklikteydi. Gözlerim kapanırken birkaç damla yaş avucuma damlayıp tenimi nemlendirdi; Lütfen, bu işkence bir an önce bitsin, lütfen...

Baris bana gelmek için bir adım attı fakat Imhotep bu hareketini kendisine yapılmış bir hakaret olarak algıladı. Kaskatı kesilmiş bir çeneyle ufak bir el hareketi yaptı. Ne emir verdiği çok açıktı; 'Durdurun onu.' Ravic, Baris'i tutmak için atıldı çünkü en yakında olan oydu fakat yaptığı büyük hataydı. Bu kadar acı içinde olmasaydım Baris Ravic'i yakasından tuttuğunda ve "Onu nasıl böyle incitirsin!" diyerek ittirdiğinde büyük bir tatmin duygusu hissederdim. Ravic sırtını duvarlardan birine çarptı ve yüzünü acıyla buruşturdu. Eminim benim hissettiğimin yüzde biri kadar bile canı yanmamıştır.

Imhotep, bu aşırı tepkiye şaşırdı ve kıpkırmızı bir yüzle alnını ovuşturarak ofladı. "Hadi ama, Baris. Kız o kadar kırılgan değil. Yaşayacak."

Baris omzunun üzerinden Imhotep'e öyle bir bakış attı ki, onun yerinde olsaydım hemen oradan toz olurdum fakat Imhotep tam bir aptaldı. Kaşlarını kaldırarak Baris'e bilmiş bilmiş baktı. Onu bile isteye kışkırtmak istiyor gibiydi. Baris buna karşın müthiş bir öfkeyle kaşlarını çattı ve yumrukları iki yanında kapanıp açılırken tehlikeli derecede ciddi bulduğum bir sesle, "Bugünün hayatının son günü olmasını istemiyorsan hemen git buradan." dedi. Çenesindeki kaslar sertçe kasılıyordu. Onu daha önce hiç böyle öfkeli görmemiştim. Kosey'e, Kosey'e karşı bile böyle değildi. "Çünkü sahip olduğum her şeyin üzerine yemin ederim ki, şu an seni öldürmeyi her şeyden çok istiyorum!"

"Lütfuna saygı gösteriyorum, Baris ama ihtiyacımız olan son şey asil bir kadına vuran sıradan bir kadın hakkında dedikoduların yayılması. Sadece diğerlerine gözdağı vermek için olsa bile cezasını çekmeli. Bunu inkâr etmeyeceksin, değil mi?" Sonra şansını iyice zorlayarak, "Bana biraz zaman ver." diye uzlaşmaya çalıştı. "Bende asillere nasıl davranması gerektiği hakkında getirdiğin bu sokak faresini ikna edeyim."

Sokak faresi lafını duyunca Baris kaşlarını hafifçe kaldırdı, sinirden dudağının kenarı seğirmeye başlamıştı. "Seni kadınlara nasıl davranman gerektiği hakkında ikna etmeme ne dersin, Imhotep?"

"Ben sadece işimi yapıyorum."

"Onun benim için özel olduğunu bildiğin halde mi? Çok aptalsın doğrusu."

Imhotep şaşırmamıştı ama kendim için aynısını söyleyemezdim. Baris, benim onun için özel olduğumu mu söylemişti? Hem de vezir gibi önemli birine? Sonrasında hemen bu düşünceyi kafamdan kovdum. Aptalca şeyler düşünmemeliydim. Muhtemelen beni böylesine berbat bir durumdan kurtarmak için yapması gereken bu olduğu için öyle demişti. Hem şu an bundan daha mühim sorunlarım vardı. Bu yara berelerle ne yapacaktım ben? Yeniden yürüyecek hâle gelmem bile haftalarımı alırdı. Acı içinde homurdandığımda Imhotep gözlerini kısarak bana doğru bir adım attı. Hareket edecek halde olmadığım için 'Pislik!' diyerek adamın hayalarına tekmeyi basamadım. Bunu yapmayı öyle çok isterdim ki! Baris önüme kaydı; Imhotep ile aramıza girerken, onu "Düşünme bile," diye tehdit etti. Kesinlikle bana ulaşmasına izin vermeyecekti. Bunu fark edince daha da gevşedim ve endişem biraz olsun azaldı. Hâlâ yara bere içindeydim ama hiç değilse bu yara berelerin artmayacağından emin olmuştum.

Mumya Kalbi: Atmayan Kalpler Serisi (2) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin