🔸21. BÖLÜM: TEB ŞEHRİ

23.5K 2K 589
                                    

Duyduklarımı duyduğumdan emin olduktan sonra şaşkınlığın üzerime bir karabasan gibi çöktüğünü hissedebiliyordum. Her şeyi vardı, aklınıza gelebilecek her türlü şeye sahipti; Zenginlik, güç, saygı... Özgürlük dışında. Söylediklerinin içinde en can alıcısı buydu o yüzden. Aslında bir suikastçı olduğunu niye bana söylemediğini anlayabiliyordum. Kolay yenilir yutulur bir şey değildi bu. Aynı zamanda da her şeyi netleştiren bir detay, Firavun Geb'in niye onu evlatlık aldığının yanıtıydı. Adamın tek istediği Baris'i ve sahip olduğu bekçi güçlerini kullanabilmekti. Neden bu kadar anaç davrandığımı bilmesem de Baris'in bunu reddetme gibi bir lüksünün olmaması sinirlerimi bozuyordu. Bunun birini bir şeyi yapmaya zorlamaktan farkı neydi ki? Ama muhtemelen bu çağda kimse firavun gibi bir adamı reddedemezdi - Tabii salağın önde gideni ya da intihar etmeye meyilli bir manyak değilse. Krallıkların bu yönünü hiç düşünmemiştim. Ah, Keşke Mısır Tarihinden bahsederken Emma'yı daha çok dinleseydim ama ağzını bunun için açtığı her an onu ekecek bir bahane bulup duruyordum. Tony​'le ise bırakın tarihten bahsetmeyi, herhangi bir konu hakkında bile konuşmak istemezdim.

Ama bir kraliyet suikastçisi...

Bunu beklemiyordum kesinlikle.

Garip bir tepki vermemek için kendime engel olmaya çalışsam da ona inanmaz bir bakış attım. Yüz ifadesinden ne düşündüğünü anlamaya çalıştım ama nafile bir çabaydı, hiçbir şey anlamıyordum. Bundan memnun muydu yoksa değil miydi? Keşke daha açık olsaydı.

Ekşimsi bir sesle, "Şey...​ Anlıyorum." derken kendimi tutamadım, yüzümü buruşturdum ama yalan söylemiyordum, gerçekten anlıyordum.

"Anlıyor musun?" derken Baris'in sesi tiksintiyle doluydu. Bana sanki beni ilk kez görüyormuş gibi bakıyor, gözlerinde yoğun gölgeler geziniyordu. Sonra tekrar ciddileşti, dudakları ruhsuz bir şekilde düz bir çizgi halini aldı. "Ben bir infazcıydım, Eva. Bu seni tiksindirmiyor, rahatsız etmiyor mu?"

"Şey... Evet, ediyor ama eminim ki, sana pek bir seçenek bırakmamışlardır. Ayrıca ben bir hırsızım, unuttun mu? Kimim ki seni yargılayayım?"

"Bu doğru değil." dedi ve bir an duyduklarıma inanamadım ama devam etti. "Yaptığın şeyden bahsediyorum Eva.​ Benim için çok geç olabilir ama senin hâlâ bir şansın var. Her şeyden paçayı kurtardıktan sonra hayatta kendi yolunu çizebilirsin. Bir zamanlar biri bana, tercihlerin senin kim olduğunu belirler, demişti."

İnanılmaz gibi görünse de gülümsedim, hem de tüm içtenliğimle. "Yanlış tercihler mi yaptın? O yüzden mi böyle konuşuyorsun?"

"O kadar önemli mi gerçekten?"

"Hayır," dedim tembel bir şekilde, bana karşı öyle dürüsttü ki ona karşı hiç değilse bunu borçluydum. "Ama ben yine de bilmek istiyorum."

"Peki," Bir süre düşünerek olanları anlatmak için kelimeleri toparlamaya çalıştı. "Birkaç yıl sonra Kosey genç bir kadınla görüşmeye başladı. Adı Mişa'ydı. Onu ilk gördüğümde bir Mısırlı olmadığını anlamıştım, sadece görünüşü yüzünden de değil, kadında... Garip bir şeyler vardı. Uzak durmaya çalıştım. İlk defa konuştuğumuzda ise gecenin geç bir saatiydi, Kosey'le bahçedelerdi. İkisini fark ettiğimde firavunun yanına gidiyordum. Kosey'in benimle konuşmak istemeyeceğini bildiğim için onları görmezden gelmeye çalıştım ama Mişa birden önümü kesti ve Kosey'den bizi tanıştırmasını rica etti. O da yaptı, kadına benim babasının köyden getirdiği bir suikastçı olduğumu söyledi. Mişa, Kosey'i dinlerken aşırı heyecanlı görünüyordu. Bense benimle oynuyormuş gibi hissediyordum. Sonra Kosey'in tam orada duruyor ve bizi duyuyor olmasını umursamadan, 'Bekçi güçlerini insanlara açık etmenin yasak olduğunu bilmiyor musun?' diye sordu bana. Daha önce kimseye bekçilerden bahsetmemiştim, bu güce nasıl sahip olduğumu bilmek için can atıp duran firavuna bile. Mişa'nın bunu birinden duymuş olması imkansızdı."

Mumya Kalbi: Atmayan Kalpler Serisi (2) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin