bölüm:6

139 10 0
                                    

Selam, nasılsınız?

LÜTFEN BEĞENİP YORUM YAPMAYI UNUTMAYIN HİKAYENİN DEVAMLILIĞI AÇISINDAN BENİM İÇİN ÇOK ÖNEMLİ.
ŞİMDİDEN TEŞEKKÜRLER...♡

Yaklaşık iki hafta geçmişti, enesin ölümünün üzerinden mirzayla en son
Orman yolunda yaptığımız kavga da doğru düzgün konuşmuştuk.
Ondan sonra eve doğru düzgün gelmemişti, çok önemli işleri olduğunu söyleyip ortadan kayboluyordu.
Geldiğim günden itibaren odamdan çıkmamıştım, herkes bu durumu saygıyla karşılamıştı abimin ölmesi onlar için de üzücü bir durumdu.
Zümrüt hanım, mirzanın ailesi yok demesi yüzünden beni yalancı olmakla suçlamıştı, ama mirzanın babası necati bey her zaman arkamda durmuştu.
Ve kendi başıma kalmam için bana müsaade edip, odada zaman geçirmeme izin vermişti.
Aile yemeklerine bile hiç katılamamıştım, mirzanın olmayışı o yemeklere gitmemi daha çok tetikliyordu.
İki haftadır elifin kıyafetlerini giyip ondan idare ediyordum, mirza arabasının arkasındaki eşyalarımı beraberinde götürmüştü.
Yataktan sadece tuvaletimi yapmak için kalkıyordum, yemeğim bile yatağıma geliyordu.

Her gün kabuslarla uyanıyordum.
Vicdan azabım uyumama izin vermiyordu, uykusuzluktan, acıdan sabaha kadar ağladığım günler olmuştu.

Ama hayat devam ediyordu.
Ve ben annem için yaşamak zorundaydım, direnmek zorundaydım.

Sabahtan akşama kadar boş boş duvarı izledikten sonra karanlık çökünce, kitabımı elime alıp, okumaya başlamıştım ki aşağıdan gelen zılgıt sesleri sessizliğe alışmış olan beni korkutmuştu.
Ama umursamadım, onları tanımıyordum ve ve yaşadıkları umrumda değildi.
Bir oyun için burdaydım, onlarla kaynaşmak için değil.

Kapı aniden açılınca olduğum yerde zıplamıştım, mirza zaten ondan başkası olamazdı aile üyeleri -zümrüt ve helin hariç- mirzadan yirmi kat daha kibardı.
"Ben geldim" gözlerimi devirip kafamı kitaptan tekrar kaldırdım.
"Boynuna mı atlayayım?" Sorgulayan gözlerle ona baktım. Kaşlarını çatıp
"Sen gerçekten balık hafızalısın
Rol gereği, beni kapıda karşılayıp gerekirse kucağıma atlaman gerekirdi" alaycı bir kahkaha attım.
Ve tekrar kitabıma döndüm.

"Sen benim başıma gelen en büyük imtihansın!" Kitabı sinirle yatağa çarpıp, üzerimdeki pikeyi kaldırdım ve ayağa kalktım "Mirza, oyun oyun dedin, iki haftadır ortada yoksun! Bende bu odadan çıkmadığım için bende yokum, Ailen bizim evli olduğumuzu unuttu bile" başını sallayıp, omuz silkti "Hiç sanmıyorum"

Kapıyı çalıp, zümrüt hanımın içeri gireli bir dakika olmuştu neredeyse
Ve sadece yüzüme bakıyordu, gecelik takımımı, saçlarımı inceliyordu.
"Kocan gelmiş senin şu haline bak!" Bu kadının bana bağırmasından nefret ediyordum!
Mirza ısrarla beni arayıp annesine karşılık vermemem gerektiği konusunda beni uyarmıştı, ama bu pek mümkün değildi.

"Odanızı hazırlattım, asansörü kullanıp çıkın, vuslatınız kutlu olsun."
Gözlerimi devirip, mirzanın önünden geçip, asansöre bastım.
Vuslat mı? Utanmasa halvet diyecekti.

Üzerimdeki gecelikler üzerime yapışmıştı, hemen kıyafetlerime kavuşup uyumak istiyordum.
Şuan tek dileğim buydu.

"Annen kanlı çarşaf falan istemez değil mi?" Söylediğim cümlenin ardından göz devirip, çıktığımız çatı katında, asansörü ilk terk eden o oldu.
"Saçma sapan konuşma" demekle yetinmişti.

Oda çok büyüktü, bizim ev kadar vardı, içinde buzdolabı olan bir oda hiç görmemiştim.hatta kocaman bir kütüphane, çalışma masası bile vardı.
Bu ortam hoşuma gitmişti, tek sorun Odada sadece bir yatak olmasıydı.

Bu ortam hoşuma gitmişti, tek sorun Odada sadece bir yatak olmasıydı

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
AFİFEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin