Uçurtmamdaki Müzeyyen

206 0 0
                                    

Ah Müzeyyen Ah
Düşmez kalkmaz bir Allah var bir de Müzeyyen işte. Kim ulan bu Müzeyyen?
Kimsiniz? Yoksa siz de bir Müzeyyen misiniz? Müzeyyen'i ateşe verip, külünü ekmek arasında mideye indiren misiniz? Arada bir yokladığınız, yokluğuna kadeh kaldırıp varlığını varlığına emanet ettiğiniz  Müzeyyen'i davul zurnayla arayan mısınız? Aradığını bulamayınca Müzeyyen'e saran mısınız? Bir Müzeyyen misiniz yoksa aynaya bakıyorum diye cama bakanlardan mısınız?
Müzeyyen misiniz? Kim olm bu Müzeyyen? Kim...

Buralar leş gibi yarım kalmışlık kokarken siz siz olun elmayı bile tam yiyin. Kesmekle, soymakla uğraşmayın. Isırın gitsin. Sarmayın, sarartmayın. Yarısını bıraktığınızda çürüyeceğinin ve artık eskisi gibi tat veremeyeceğinin farkına varın.

Önce onu düşünün. Bir kitabı kaç kere okusanız 'tamam' dersiniz; 'tamamdır, yetti.." dersiniz?
Yani anlamıyorum, bir kitabı bir daha okusan ne kaybedeceksin ki?
Bundan bilmem kaç yıl önce "bir kitap bir kere okunur. İkinci kez okuduğunda aynı tadı vermez" düşüncesini savunurken şu an yana yana "bir daha oku" diyorum.
Diyorum çünkü,
Her yaşadığımızdan bir ders çıkarmasakta her yaşadığımızdan bir iz bırakıyoruz hayatlarımıza. Ve bu izler sayesinde benlik kazanıyoruz. Belki biraz daha yıpranıyoruz belki biraz daha güçleniyoruz belki görmezden geldiğimizi sanıp, hiçbir şey olmamış gibi devam etmeye çalışıyoruz lakin,
İşte bu kitaplar böyle zamanlar da "bir daha oku beni" dediklerinde bir daha aynı yollardan geçmenin bir mantığı olup olmamasına veyahut zaten yolunda olan hayatımızı tekrar geriye atmasının bizi ne gibi etkileyeceğini düşündüğümüzde ve bu yolda kazanacaklarımızı ve kaybedeceklerimizi teraziye sığdırdığımızda "tamamdır, olan olsun" diyebiliyorsak, gönlümüzün müthiş rahatlığıyla, okuyun anasını satayım.
Keşke demekten daha iyi değil midir? Yoksa ben mi çok pollyanayım? Bir de konu Müzeyyen ise...

İnsanlar, yeni insanlar tanıyıp onların arapsaçı hayatlarına dahil olmaya o kadar meraklılar ki hangi tarafımdan anlamaya çalışsam bilemiyorum.
Keşfetmeye müsait onca yer, onca alan varken bir insanın sana verebileceği detaysız hayat gayesine bu kadar hırçın merakta kalmak, bilmiyorum delilik.

Yüzeysel tanımak ne kadar içi rahatlatır bilemem ama kafayı pamuk yaptığına kalıbımı basabilirim. Hoş, herkeste bir kendini tanıtma arzusu olduğundan kimse kafa rahatlığını önemsemez ama siz yine de bir düşünün.
Zor işler bunlar. Zoru severseniz anlarım da bu sevgiyi de bu konuda harcamayın derim.

Dipnot: Gönül ister ki ayaklarımı uzatıp bundan bilmem kaç yıl önce okuduğum kitabı tekrar elime alayım. Sandal ağacı tütsüsü eşliğinde bir tur daha okuyayım...
Gönül ister tabi ama şimdi Hasan'ın nefesini, kendine kızgınlığını, utangaçlığını; Emir'in öfkesini, üzüntüsünü, kalbini hissedemez ve üzülemezsem veya gülümseyemezsem olaylara, okuduğumla kalır mıyım? Yoksa bir denemeli miyim? Sonunu bir kez olsun düşünmeden yastığıma komşu olabilir miyim? Yoksa uzun uzun yıllar arada bir uğrayan "keşke" yle yaşamayı mı öğrenmeliyim bilemedim...

BU KİTAP ÇOK AÇIK SEÇİKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin