184 27 17
                                    

Çenesini kafama yasladığında artık kurumuş olan göz pınarlarım yüzünden  ağlamıyordum.

Şu an ne kadar iyi hissetsem de ona olan kırgınlığımı göstermeliydim. Her zaman böyle devam edemezdi. Ben her seferinde onu bu şekilde içime atarak affedemezdim, o kadar güçlü değildim.

Kollarının arasından yavaşça çıktığımda bana şaşkınlıkla baktığını biliyordum ama göremiyordum çünkü başım yere eğikti.

"Lucas... Özür dilerim... Ben çok fazla yaralandım. Çok güçsüzüm seni her seferinde içimde tutarak affedemem. Bu bana çok zarar veriyor. Ben çok kırılıyorum... Benden iyi olmayı öğretmemi istedin ama ben iyi biri nasıl olunur onu bilmiyorum. Tek bildiğim karşındaki kişiyi de düşünmen gerektiğidir... Ben son birkaç yıldır çok yıkıldım, yıprandım. Her gün acı çektim ama günün sonunda seni yine de affettim... Bilmeni istediğim şey seni her zaman bu şekilde affedemeyeceğim."

Bakışlarımı yerden kaldırıp gözlerine diktiğimde ciddi anlamda üzüldüğünü fark ettim. Şu an geçmişte yaptığı şeylerden dolayı çok büyük bir pişmanlık duyuyordu.

Ona bunu yapmak istememiştim. Sadece kırıldığımı bilmesini istemiştim ama o şu an içten içe yıkılıyormuş gibi görünüyordu.

"Üzülme. Sadece bilmeni istedim."

Bu sefer sarılan taraf ben olmuştum. Benden fazlasıyla uzun olduğu için kafam tam göğsüne geliyordu. Bu yüzden bende başımı sola çevirip yanağımı göğsüne yaslayıp ona sıkıca sarıldım.

"Bak ben mutluyum. Sadece bazen inatçı veya huysuz zamanlarım olabilir ve ben seni o zaman affetmeyebilirim bunu söylemek istedim."

Sevimli sesimle konuştuğumda o da bana sarılmış ve hiç beklemediğim bir anda beni kucağına alıp kapısı açık salona doğru ilerlemeye başlamıştı. Ben kahkahalar atarken o, ben hala kucağındayken koltuğa oturmuştu.

"Lu-"

Bir anda beni geriye çektiğinde konuşamamıştım.

"Sadece uyuyamaz mıyız?"

Kollarını iki yanıma sararken uykulu sesiyle konuşmuştu. İlk defa sesini böyle çocuksu ve sevimli duyduğum için yüzümde büyük bir gülümseme oluşmuştu. O beni nasıl kandıracağını çok iyi biliyordu.

Kokusu artık o dereceydi ki bu burnumu da geçmiş artık akciğerlerimi yakıyordu. Kalbim yanıyordu.

Ona olan sevgimden dargınlığım bile 2 saniye sürüyor sonrasında iç dünyamdaki düşüncelerim bile yumuşamaya başlıyordu.

Başımı göğsüne yaslayıp sıkıca sarıldım ve kafamı yukarı doğru kaldırdım. Bir süre nedense çok beğendiğim çenesiyle bakıştım. Onun heryeri adeta bir sanat eseri gibiydi bu yüzden onu günler boyu sıkılmadan izleyebilirdim.

"Benim uykum yok ama."

"Benim var ama."

"A-"

"Uyu Yuqi."

Bende kollarımı onun beline uyuyamaması için sıkıca doladığımda hiçte rahatsız olmuşa benzemiyordu. Aksine kıkırdadığını duymuştum.

Kokusu beni mayıştırırken kafamı daha da göğsüne gömdüm ve uykunun kapımı çalmasını beklemeye başladım.

Biz sevgili değildik, arkadaş değildik, yabancı değildik. Aslında biz hiçbir şeydik ama birbirimize sanki çok şeymişiz gibi davranıyorduk. O beni istiyor, ben onu seviyordum. O beni kıskanıyor, bende onu özlüyordum. Günün sonunda her zaman birimiz kazanıyorduk ama hangimiz olduğunu hala çözemiyordum. Ona aşık olduğumu biliyordu ama buna rağmen bana şu an olduğu gibi davranıyordu. Bu beni sevdiğini mi gösterir? Yoksa bu benimle oynadığının sinyalleri mi? Hiçbir şeyi çözemiyorum.

Bana karşı olan hisleri her neyse güzel olduğuna inanıyordum. Bu da beni günün kazananı yapar değil mi?

•㊙㊙㊙㊙㊙•

lus_Chiquita biraz geç oldu ama sonunda yazdım~😄

Bugün yazarınızın doğum günü~🎂
Aslında 4 dakika sonra bitiyor çaktırmayın😉

Kitabı beğendiniz mi?

Felony ぉ  °luqi° Where stories live. Discover now