🔸41.BÖLÜM: DERİN BELİRSİZLİK

17.4K 1.5K 197
                                    

EMMA

Nekhbeth'i tamamen arkasında bıraktığından emin olunca Emma'nın hissettiği korku yerini yeniden endişeye ve paniğe bıraktı. Şimdi yine tek düşünebildiği Eva'ydı. Bir plan yapacak kadar kendini iyi hissetmediği için Baris ismindeki o adamı bulmalı, onunla konuşmalıydı. Bu düşünceyle Baris'i görmeyi umut ederek etrafına bakınırken gözleri nehir tarafında, üstü hasırla kaplı, büyükçe bir tenteye kaydı. Tentenin altında üzeri kağıtlarla, soğuk şerbetle ve incirlerle dolu bir meyve tabağıyla kaplı alçak bir masa vardı. Tentenin dört tarafı da nehirden gelen melteme açık olduğundan ince, süslü kumaş hafifçe dalgalanıyor, sırtı ona dönük bir şekilde oturan uzun, koyu figürü ortaya çıkarıyordu. Bu görüntü geceyle birleşmesini rağmen duruşundan Emma onun kim olduğunu hemen anladı. Nekhbeth'in söylediklerinden sonra Kosey'le yeniden karşılaştığı için ne hissetmesi gerektiğinden emin değildi. Duygularının içinde en belirgin olan ise merakıydı. Sırf biraz ağzını aramak istediği için Kosey'e doğru hızlı bir yürüyüş gerçekleştirdi. Eğer Kosey makul bir adam olsaydı onunla konuşma konusunda bu kadar gerilmezdi ama değildi ve çoğu zaman ne tepki vereceği hiç belli olmuyordu. Durduk yere onun yanına gidiyormuş gibi de görünmek istemiyordu.

Yanına gittiğinde Kosey'in onun varlığını fark ettiğini çok iyi bilmesine rağmen Kosey gözlerini önünden ayırmadan, zarif hatlı fırçasıyla kağıtlara bir şey yazmaya devam etti. Yanında parlak camdan oyulmuş, küçükçe bir mürekkep şişesi vardı. Masanın hemen yanında da bir kâhya ve muhafız birliği duruyordu. Emma'ya gelince, beklediği tepki bu olmadığı için utandığını hissetti ve dikkatini biraz toparlamak için uzaktaki balıkçı teknelerine ve mercanlarla kaplı kayalıklara bakarken ister istemez Kosey'in yazısının çok düzgün ve zarif göründüğünü düşündü, her ne kadar ne yazdığını anlamıyor olsa da...

"Konuşmamız gerekiyor."

"Konuşacak bir şeyimiz yok."

"Hayır, var." diye sakince ısrar etti.

"Çok meşgulüm, Emma."

Başını iki yana sallarken Emma kendi kendine kızdı. Bu durum gittikçe kötüleşiyordu. Ne halt ediyordu burada? Nekhbeth gibi bir adamın ne söylediği gerçekten o kadar önemli miydi ki, Kosey'in ağzını arayacaktı? Sanki bunu ona fark ettirmeden yapabilirmiş gibi! Ama şimdi, tehlikeli sulara girdiğini hissediyordu ve ister istemez Nekhbeth'in dediklerinin gerçek olma ihtimalini değerlendiriyordu.

En sonunda, "Galiba benden kaçıyorsun." diye itiraf etti, gözlerini yeniden ilgisiz bir şekilde yazı yazan Kosey'e çevirirken.

Kosey sakin ve kendine hâkim  görünse de şaşırmıştı. Yazmayı bir an bıraktı. Fırçadan süzülen mürekkep kağıdı ince bir tabaka şeklinde nemlendirdi. "Ve bunu neden yapayım?" dedi kendini bir an sonra yeniden toparlayıp mürekkebi silmek için temiz bir mendile uzanırken.

"Bilmiyorum. Bu gece her şey çok garip..."

"Benim hatam," Nihayet yüzünü ona çevirdi ve Emma'nın gözlerinin içine şiddetli bir ifadeyle bakarak, "Seni gördüğüme sevindim. İstediğin bu muydu? Yoksa seni kucaklamamı da istiyor musun?" diyerek Emma'nın biraz olsun rahatlamasına neden oldu. En azından alay ediyordu ve hiç de kızgın görünmüyordu. Bu durumda onunla konuşmak her zamankinden daha kolaydı. Bu adam hakkındaki ilk düşüncelerini hatırlayınca aslında bu durum ona çok gülünç geldi. Hiçbir zaman anlaşacaklarını düşünmemişti ve Kosey'in de öyle düşünmediğinden emindi. İlk zamanlar ona olan bakışlarını düşünmek bile hâlâ onu ürpertiyordu.

Birden kendini çok savunmasız hissetti ve Nekhbeth gibi bir adama uyup Kosey'in ağzını aramak için geldiğine pişman oldu. Kararlılığı yavaş yavaş umutsuzluğa dönüştü. Bu yanlıştı ve ona karşı tamamen dürüst davranacak kadar cesareti olmadığı için en azından şansını Kosey'de değil, Eva'da denemeliydi.

Mumya Kalbi: Atmayan Kalpler Serisi (2) Where stories live. Discover now