🔸41.BÖLÜM: DERİN BELİRSİZLİK

Start from the beginning
                                    

Umursamaz bir tavırla, "Gerçekten meşgul görünüyorsun," diye bir bahane buldu. "Ben gitsem iyi olacak. Daha sonra konuşabiliriz."

Gözlerini kaçırmaktan kendini alamayarak bunu söyledikten sonra herhangi bir cevap beklemeden topuklarının üzerinde döndü. Daha sonra konuşabiliriz, derken yalan söylediğinin farkındaydı çünkü kendini tanıyor, bir daha asla 'bu' meseleyi konuşacak cesareti içinde bulamayacağını biliyordu. Kardeşinin içinde bulunduğu durumu hatırladı ve her ne kadar bunu nasıl yapacağı hakkında bir fikri olmasa da 'Baris'i bulmalıyım,' diye düşündü bir kere daha. Kosey'in yanından ayrılmak için bir adım attığı anda Kosey ayağa kalktı ve "Bekle," diyerek parmaklarını nazikçe tutup gitmesine izin vermedi. Bir an gülünç bir şekilde Emma onun elini tuttuğunu düşündü. Neden bu kadar romantik düşündüğünü o da bilmiyordu ama Kosey'in neye baktığını anlayınca yüreği ağzına geldi. Tam oraya bakıyordu, bileğine! Daha doğrusu, Nekhbeth'in kaba saba tavrı yüzünden kızarmış, hafifçe morarmış olan bileğine...

Eyvah, diye geçirdi içinden.

Kosey, elini çevirerek tenindeki izleri inceledi ve bundan hiç hoşlanmadığını belli edercesine ifadesi sertleşirken kaşlarını öfkeyle çattı. "Bunu kim yaptı?"

Çabuk, bir yalan söyle!

Emma, hayretle gözlerini kırpıştırdı. "Bir yere çarpıp incitmiş olmalıyım." derken sadece inandırıcı olduğunu umuyordu. Salak salak güldü. "Ben biraz sakarımdır, ama sorun olmadığından eminim. Sen söyleyene dek fark etmedim bile."

Kosey, "Buna bir an bile inanmıyorum." dedi ciddi bir sesle.

Emma kızarıp bozarmamaya çalışırken hücrelerine kadar başarısız olduğunu hissetti. Elini Kosey'in parmaklarından kaydırdı ve bir anda bileğindeki o sızının farkına vararak yüzünü hafifçe buruşturdu. Bunu daha önce fark etmediğine inanamıyordu. Hissettiği adrenalin yüzünden olsa gerekti.

Kosey, "Bakmama izin ver," diye teklifte bulunduğunda bileğini karnına çekti, elinde olmadan paniklemişti. Kosey bileğine bakacak olsa birinin fazla sıkı tuttuğunu anlayacakmış gibi hissediyordu ve bunun olması muhtemeldi de.

"Yok, gerek yok." dedi aceleyle.

"Soru sormuyordum, Emma." Uzanıp onu dirseğinden tuttu ve tentenin altındaki dinlenme yerine doğru çekti. İtiraz istemeyen bir buyurganlıkla, "Otur," dedi. Bunu tüm maiyetinin önünde yaptığı için muhafızlar ve kahyalar şaşkın şaşkın birbirlerine baktılar. Belli ki Kosey'in biriyle oturması pek de protokolde olmayan bir şeydi. Emma bunun sıradan biri olmasından mı kaynaklandığını merak etti ve bu düşünceyle de iç geçirdi, muhtemelen öyleydi.

"Buna cidden gerek yok-"

"Aynı dili konuştuğumuzu sanıyordum. Otur, Emma."

Emma pes ederek yumuşak, güzel kokulu kumaşlarla kaplı zeminde bağdaş kurduğunda Kosey'de yanındaki boşlukta yerini aldı. "Tamam. Kıpırdama, bir bakayım." diyerek bileğini tutup kendine çekti. Parmak uçlarıyla tenindeki mor izleri takip etti. Emma tam da bunun o kadar kötü olmadığını düşünürken Kosey parmaklarının ucunu kemiğinin sert kısmına bastırdığında hissettiği o ince sızı bir anda arttı ve ister istemez ciyakladı. Kosey, "Fazla kötü görünmüyor. Sadece incinmiş." diyerek başını çevirip elinin bir hareketiyle erkek hizmetkârlardan birini çağırdı. Yanlarına gelen genç, güzel yüzlü adama kendi dilinde, birkaç kelimelik bir şey söyledi. Her ne dediyse, adam başını sallayarak bir ok gibi yerinden fırladı. Kısa bir süre sonra da güzel kokan bir bitki karışımıyla ve temiz bezlerle geri geldi. Kosey, karışımı bileğinin etrafına sürmeye başlayınca tenine yayılan ferahlık Emma'nın iç çekmesine neden oldu. Birkaç dakika sonra hâlâ hafif bir sızı olsa da canı eskisi gibi yanmıyordu. Kosey bileğinin çevresini hizmetkârın getirdiği temiz, beyaz bezle sardı ve ilacın etkisini birkaç saate göstereceğini, morlukların da azalacağını söyledi. Bu sırada Emma'nın gözleri istemsizce Kosey'in bileğinin iç kısmına kaymıştı. Daha önce, o garip mağarada düşme tehlikesi geçirirken sergilediği tırnak izleri hâlâ orada duruyordu. Büyük çoğunlukla iyileşmişti ama soluk pembe rengindeki o dört simetrik çizginin ona ait olduğundan oldukça emindi. 

Mumya Kalbi: Atmayan Kalpler Serisi (2) Where stories live. Discover now