go

1.1K 155 95
                                    

Dazai kuyruklarını gizleyerek odasından çıktı. Elini ağzına götürüp genişçe esnedi. "İyi uyudum... Oh, Ryu."

Ryunosuke'yi karşısında bulmayı bekliyordu, bir şekilde. Konuşmak istiyor gibi gözüküyordu ama kesinlikle konuşmuyordu. Dazai gülümseyerek iki elini omzuna koydu. "Atsushi-kun'a baktığın için teşekkür ederim."

Yine bir tepki alamayınca omzunu patpatladı. "O senin için benden daha iyi...--"

"Biliyorum." Düz bir ifadeyle konuştu Ryunosuke. Biliyordu, gümüş tilkinin ona iyi geldiğinin farkındaydı.

Dazai gülümseyerek bu sefer kafasını patpatladı. "Bak, bir sorun yokmuş. Neden böyle surat yapıyorsun bana?"

Ryunosuke bakışlarını kaçırdı, ardından sessizce konuştu. "Teşekkür ederim."

Dazai sanki ona inatla yapıyormuş gibi sesini yükserek neşeli bir ifade yerleştirdi yüzüne. "Ne için? Ne için?"

Sınandığını hisseden Ryunosuke, bu sefer daha kısık sesle konuştu. "Onu... yanıma getirdiğin için."

Ellerini beline koydu, genişçe gülümsedi. Bu ikisinin iyi anlaşacağını biliyordu.

***

Güneş yavaşça kendini bulutların arasından göstermiş, ışıkları yerdeki beyaz örtüye nazikçe dokunmuştu. Önceki gece yağış olmamış, sakindi hava.

Atsushi'nin hazırladığı bentoyu yürürken yiyordu Dazai. Dazai arkasını dönüp bentoyu Chuuya'ya uzattı. "Yemek ister misin?"

"Bunu sormak için biraz erken değil mi?" Neredeyse bitmiş olan kaba baktı. "İstemiyorum."

Alt dudağını sarkıttı Dazai. Önüne döndü yine.

Bir süre sessizce yürüdüler(Dazai yürüyordu). Chuuya yürüdükleri için Dazai'ye kızmayı bırakmıştı. Gözlerini onun üzerinde gezdirmeye başladı. "Kuyruklarını nasıl gizliyorsun?"

Dazai başını çevirip havada süzülen kızıla ağzı doluyken cevap verdi. "Basit. Karnını içine çekmek gibi."

Chuuya anladığını belirten sesler çıkarttı, sonrasında yine sessizlik oldu aralarında. Chuuya havada ters dönerek Dazai'yi incelemeye koyuldu. İlk defa yaptığı bir şey de değildi zaten.

Kendince gizemli, gerçekten birkaç ayarı eksik, bir aptal ama bazen çok zeki, üstelik bir tilki ve dokuz tane kuyruğu var... Chuuya gözlerini kısıp bütün bunları birleştiren kelime veya kelime grubunu bulmaya çalıştı. Elini çenesine koydu, gözlerini kapattı. Düşündü birazcık.

Parmaklarını şıklatarak gözlerini açtı. "Ah buldum! Ruh hastası!"

Dazai ona dönerek yüzüne baktı ama o bakınca kızıl olan anında somurtmuştu. İç çekerek önüne döndü ve mırıldandı kendi kendine. "Ona neden bakıcılık yapıyorum ki?"

***

"Haaah... Demek burası senin evin." İki katlı, klasik bir Japon eviydi. Chuuya etrafını turladı evin. Balkondan içeri girdi ve beğendiği bir odaya eşyalarını yerleştirdi. "Madem Tokyo'ya gitmeme izin vermiyor, ben de onun evine yerleşirim." Mırıldandı kendi kendine.

Onun odasındaki eşyalarından bazılarını kendi eşyalarımın arasına koyarak benim yaptım. Artık bana ait bunlar.

Dazai Chuuya'nın bulunduğu odanın kapısını açtı hızla, yavaşça içeri girdi. "Chuuya... Bana ruhunu veer." Chuuya'ya yaklaşıp arkasından sarıldı. "Azıcık yiyeyim."

"Saçmalama!" Yumruğunu sıkıp Dazai'nin kafasına geçirmeye hazırlanıyordu, durdu. Çünkü Dazai çok farklı bir surat ifadesi takınıyordu. Ona göre bu ifade... sevimliydi.

"Birazcık." Dazai çareyi biraz daha şirinlik yapmakta buldu, dudaklarını büzdü ve gözlerini kocaman açtı.

Bu sefer şaşırma sırası Dazai'deydi. Chuuya kaşlarını çatmıyordu, bağıracak gibi de değildi, üstelik gözlerini kaçırıyordu. Dazai'ye arkasını dönüp konuştu. "Ruhumu yemen... beni öldürmüyor mu?"

Başını kızılın sırtına koydu Dazai. Eğiliyordu bunu yapmak için ama rahattı. "Ruhun enerji gibi... kökünü kurutmazsam zamanla yenilenir." İşaret parmağını onun sırtında gezdirdi.

Chuuya bir süre sessiz kaldı. Yüzünü çevirmedi Dazai'ye. "Birazcık... o zaman."

Dazai mutlu olmuştu. Chuuya'nın çenesini tutup çevirdi ve dudaklarını pembe dudaklara götürürken az önce yemediği yumruğu yedi. "Bunu yapmak için beni öpüp durma!"

"Ay, ay... Tamam." Başını ovarak gülümsedi. Kısa bir ziyafet çekeceği için mutluydu.

Winter Heat Nơi câu chuyện tồn tại. Hãy khám phá bây giờ