6| Olan ve olması istenilen

Start from the beginning
                                    

Cıkladı ağzıyla Hoseok. Dediklerimi tastik etmeyecek bir şekilde "Bu kararını değişecek emin ol." dedi. "Çünkü adına konuştuğun Taehyung, elbet bir gün söz hakkı isteyecek."

Hafif bir titreme aldığında bedenimi, pek fazla düşünmeden yerimden kalkıp içeri geçtim. Boşalan kupamı tezgaha bırakıp yatak odama doğru adım atacağım an, aşağı kattaki dış kapının tıktıklanmasıyla kendimi merdivenlerden inerken buldum. "Dostum kapı çalıyor. Sana daha sonra dönerim ben."

"Pekala. Yakın zamanda iş için Seul'e gelebilirim. Eğer boş vakit oluşturabilirsem, gitmeden Jeju'ya da uğrarım."

"Dediğin gibi olsun bakalım. Kapatıyorum."

Ondan da kısa bir cevap aldığımda telefonu kapatmış ve aynı zamanda dış kapıyı açarak gelen kişiye bakmıştım. Taehyung; çizgi film karakterleri ile dolu olan tişörtü, kapri pantolonu ve kucağında tuttuğu bir şişe papatya reçeli ile başı eğik bir şekilde karşımda duruyordu. Gördüğüm bu görüntü hem korkumu, hem heyecanımı, hem de kalbimin titremesini apaçık ortaya sererken ne diyeceğimi bilemeden güzel bedene bakakaldım. "Şey, merhaba Jungkook." Fısıltıdan ibaret sesi, o kadar kırgın geldi ki kulaklarıma geri geri adım atıp hızla ondan kaçmak istedim.

"B-ben geldim ama içeri girmeyeceğim tamam mı? Kızma lütfen."

Ne dediği hakkında hiçbir fikrim yoktu. Beynim de zaten şu saatten sonra istifasını verip eşyalarını toplayarak çekip gitmişti. Ellerini kaldırıp reçeli bana doğru uzattığında "Yeni yaptım." dedi korkak korkak. "Özür dilerim. Seni o gün kızdırdığım için."

"Ne?" Kaşlarımı çatıp olayı anlamaya çalışırken, başını yerden kaldırıp gözlerini gözlerime kenetledi. Reçeli tutan elleri tir tir titrerken, benim de kalbim tir tir titriyordu. Gözlerinde bir ışıltı farkettim ve bunu fark etmem ile elim ayağım boşaldı. Sulanan gözleri ve büzdüğü dudakları ile ağlamaya hazır bir vaziyet alırken "Artık arkadaş değil miyiz Jungkook?" diyiverdi. "Bana kızıp bağırdığın zaman, arkadaşlığımız bitti mi? Özür dilerim gerçekten, seni kızdırmak istememiştim. Lütfen arkadaş kalalım. Söz bir daha asla konuşmayacağım, böylelikle seni kızdırmam."

"Taehyung." dedim hayretle. O günden anladığı tek şey bu muydu? Ben sadece kendisine kötü davrandığını açıklamak istemiştim. Suçlu o değildi ki. Neden gelip suçluymuş gibi özür diliyordu?

Ah papatya güzeli, neden beni kendine bağlamaya devam ediyordun?

"Özür dilenecek hiçbir şey yapmadın. Sana kızgın da değilim. Ve tabiki hâlâ arkadaşız. Seninle arkadaş olmayı hiçbir zaman kesmedim ki."

"Gerçekten mi?!" diyerek öyle bir cıvıldadı ki öten bütün kuşlar, bu güzel sesi duymak için ölüm sessizliğine büründüler. Yüzüne yerleşen gülücük benim de tebessüm etmeme yol açtığında, tekerlekli sandalyesinin kollarından tutup onu içeri doğru çekmiştim. Kapıyı örtüp sandalyedeki bedeni kucakladığımda, Taehyung reçeli tutmayan eliyle sıkıca, sanki hiç bırakmak istemiyormuşcasına boynuma sarılmaya çabaladı.

"Yaşasın! Arkadaşız! Hâlâ arkadaşız!"

Merdivenlerden kasti bir şekilde yavaş yavaş çıkarken, burnumu saçlarına bilinçsizce gömüp papatya kokusunu içime çekiyordum. Ben ona gidememiştim, tam bir korkaktım. Beni istemediğini, tiksindiğini duymaktan öyle bir korkmuştum ki ömrümün sonuna kadar ondan kaçabilirim. Ama Taehyung cesurdu. Diyeceklerimi göze alarak -ki diyecek bir şeyim yoktu- evime gelmiş, kapımı çalmış ve kalbimin en derin kuytusuna ismini yazdırmıştı.

Ondan gidememiştim, gidemiyordum, gidemeyecektim.

Üst kata çıkıp onu en rahat koltuğuma oturttuğumda ellerini boynumdan ayırmış ve dişleri gözüken bir gülüşle yüzüme bakmıştı. "Bana kızdığın için artık benimle arkadaş olmadığını düşündüm. Çok korktum Jungkook! İlk defa Namjoon hyungun evden hemen gitmesini diledim. Gidince koşturarak buraya geldim."

Daisy Jam |TaekookWhere stories live. Discover now