Dolunay peşimden gelerek kolumu tuttu. "Maya gitme."

Kolumu sertçe ondan kurtardım. İki yüzlü ahmak. Ondan hayatım boyunca nefret edecektim.

"Seninle bu konuşmayı bir kez yapacağım Dolunay," dedim. "Çalıntı bir arabayla bizim kaza yaptığımız yolda abinle ne işiniz olduğunu açıklamak için senaryonu şimdiden hazırla çünkü adliyede ihtiyacın olacak. Beni aptal yerine koymayı da kes çünkü sana yemin ediyorum pişman ederim. Şakam yok."

"Maya yemin ederim sandığın gibi değil! Sizi öldürmek istemedim, yemin ederim! Elis ve Pars tehdit ettiler beni. Her şeyi onlar planladı. Başından beri istemedim. Eray'a aşığım ben, ona ve sana zarar gelsin ister miyim?! Sare hiçbir şeyi bilmiyordu. Yemin ederim doğru söylüyorum."

"Daha önce de Sare ve Elis tehdit etmişti seni. Bu önemli sırrını ya bana burada, şu an söylersin ya da olacaklardan ben sorumlu olmam."

"Söyleyemem," dedi Dolunay. "O kaza olduğunda ambulansı arayan bendim. Aklım başımdan gitti Maya..." Şimdi resmen ağlıyordu. Sokak ortasında durmuş kavga ediyorduk.

"Merak etme," dedim. "Aklın başından daha çok gidecek."

Karşıdan Eray, elinde bavuluyla geliyordu. Yanımıza vardığında nefes nefeseydi. "Gidelim buradan Maya. Sare bana her şeyi söyledi."

Dolunay ona engel olmak istemişti. "Aşkım bekle..."

"Dolunay, biliyor musun? Sen benim hiçbir şeyimsin. Haydi güle güle." diyerek kolumdan tuttu ve elimdeki çantayı kendi eline alarak yürümeye başladı. Nereye gittiğimizi bilmiyorduk. Veya sadece ben bilmiyordum, Eray öfkeli adımlarla ilerliyordu. En sonunda, "Büfeden su alacağım, sen de ister misin?" diye sordu.

"Yok sağol." O büfeye ilerlerken beklemeye başladım. Bir süre sonra elinde bir şişe suyla yanıma geldi. "Bizim eve gidiyoruz. Gel benimle." Elinde iki bavulu taşımakta hiç zorluk çekmiyor gibiydi. Onların evine gidemezdik, annesi bizi geri gönderirdi. Annemlerin Arslan'lardan ayrıldığımızı bilmemesi gerekiyordu.

Hiçbir şey demeden dediğini yaptım ve onu takip ettim. Fazla yürümeden bir sokağa saptık. Eray'ların evine gelmiştik. Çantaları yere koydu ve cebindeki anahtarı çıkararak kapıyı açtı.

"İçeri gir. Annem evde olmuyor genelde."

Yerler parkeydi ve evin modernliği karşısında dehşete düşmüştüm. Buraya daha önce geldiysem bile bu kadar fark edememiştim. Duvarlarda sanatsal tablolar vardı, bir odada birden fazla kapı bulunuyordu. Salona geçmemi işaret etti ve girdim. Salonun ortasındaki masada içki şişeleri vardı. "Annem kafayı bulmayı çok sever. Dur temizleyeyim." diyerek şişeleri aldı ve çöpe attı. Ben de koltuklardan birine oturdum.

"Şey, annen eve geldiğinde..."

"Gelmez. Sanmıyorum. Benim Lale Teyze'de kalmamdan yararlanarak sevgilisine taşındı." Dedikleri karşısında şok geçirmiştim. Annesinin sevgilisi vardı!

"Babam geceleri hep gecikirdi. Genelde gece yarısından sonra girmesi gereken ameliyatları olurdu. Annemle ve benimle fazla ilgilenemezdi. Annem onun beyin cerrahı olmasına rağmen hep kendi beynini tamir edemediğini söylerdi. Bir gün yine kavga ettiler. Boşanma davası, vesaire derken babam taşındı, annem benim velayetimi üzerine aldı. Bir de kendine sevgili yaptı. Öyle işte. Bunları sadece sana anlatıyorum."

"Hımm," diyebildim. Eray'a baktım ancak üzgün görünmüyordu. Bir süre sonra kalkıp salondaki bir dolabı açtı ve içinden birkaç fotoğraf çıkardı. Yanıma oturdu. Fotoğrafın birini bana gösterdi.

"Burada Disneyland'e gitmiştik. Beş yaşındaydım. Bak, tıpkı babama benziyorum." Babası da onun gibi sarışındı ve güler yüzlü birine benziyordu. Arkalarındaki insanlara bakacak olursak büyük ihtimalle Amerika'ya gitmişlerdi. Eray'ın minikliği fena halde tatlıydı.

TelekineziHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin