4

1K 78 10
                                    

Sa'd.

Saat 01.12
İçimden gelen bir hisle açtım bilgisayarımı. Hedefim belliydi. Yine o sayfaya...
Kararmıştı sanki sayfa. Gözlerimin önü gibi... Yine beni takipten çıkmıştı. Beni de kendi takip listesinden çıkarmış olmalı ki içimi ısıtan o sayfa soğuk bir kış günü gibi kapkaranlık kesilmişti. Acaba onu kıracak bir şey mi yapmıştım? Sonra aklıma en son attığım tweet geldi.

"Kimi benden çok seversen onu senden alırım. Onsuz yaşayamam deme. Seni onsuz da yaşatırım."

O an az da olsa sakinleşmek adına masanın üzerinde bulunan bir deftere içimi dökmek istedim. Belki de iyi gelirdi böyle yapmak.

"Aslında bunu yapmayı ben de düşünüyordum. Çünkü o bir kızdı. Bunu biliyordum. Çünkü hiçbir erkek zorlasa bile onun kadar naif konuşamazdı. Ve kişisel olarak sorduğum sorulara cevap vermeyişi de bu düşüncemi destekliyordu. En basitinden adını sormuştum. Ama söylemedi. Kendi hakkında hiçbir şeyi söylemek istemediği gibi. Tek bildiğim bazı zamanlar gerçekten zor zamanlar geçirdiğiydi. Aslında onu o söylememiş ben anlamıştım. İçi daralınca sığındığı sözler ve ayetlerden belliydi.
Ama onun kız olduğu fikrini kendime söylemek veya inandırmak istemiyordum. Çünkü bir kız elbette ki bana haramdı. Onunla yüzyüze olmasa bile konuşmak doğru bir hareket değildi. Ben de onun erkek olduğu fikriyle diyerek kendimi avutuyordum. Tanıdığım kadarıyla güzel kalbi olan biriydi. Karşısındakini kırmaktan korkuyordu. Beni... Güzel bir sohbeti var. Her zaman konuşsa saatlerce dinlerim diyebileceğim kadar muhabbet edilesi bir insan. Kaç zamandır onunla konuşuyorum bilmiyorum doğrusu. Ama epey bir zaman oldu. Ve ben hiç onu kaybetmek istemiyordum. Ondan vazgeçmek istemiyordum. Ama o benim yapamadığımı yapıp benden vazgeçti. Bana da bundan sonra onu kalbimden söküp atmak kalmıştı. Tabi eğer başarabilirsem.
Elveda mı demeliyim beni kendine meftun edip de aciz bırakan yüreğine ey adını dahi bilmediğim sevgili..."

Hayır bu böyle olmayacaktı. Defterdeki yazıyı masadaki rasgele bir kitabın içersine koydum. Kalktım hemen abdest aldım. Biraz namaz kılıp rahatlamam lazımdı.

Namazım bitince açtım ellerimi semaya,

"Kapına geldim Allah'ım. Tüm derdimi tasamı aldım da geldim. İçimde kopan fırtınalardan haberdar olan sensin. Kalbimdeki bu sızıyı dindir. Beni haram bir sevdanın yolundan alıkoy. Eğer nasibimde varsa o meftun sen bu acize helal kıl. Ama eğer nasip değilse senden gelen her şey hoş bana. Sen Vedûd'sun Allah'ım. Sevensin. Sevilensin. Sevindirensin. Eğer hayırlı ise bu isteğim Vedûd ismin hürmetine beni ona sevdir. Onu da bana sevdir. Yardım et. Beni bu çıkmazdan çıkarabilecek tek sen varsın. Kurtar beni Allah'ım. Ferahlat şu yüreğimi... Amin."

"Amin."

Ardımı döndüğümde annem kapıdaydı. Utanmıştım. Gülümseyerek geldi yanıma. Yanıma oturdu. Koydum hemen başımı dizlerine.

" Anne..."

"Biliyorum oğlum. Zordur elbet. Ama zorlukla beraber kolaylık vardır bilmez misin. O kızı senin kalbine düşüren Allah sizi vuslata erdirmeye güç yetiremez mi sanırsın. Sen sabret. Sana düşen bu saatten sonra yalnızca sabır. Hadi geç oldu şimdi uyu dinlen sonra yine daha detaylı konuşuruz gelin adayımı tamam mı?" Deyip gülmeye başladı. Bende gülmeye başladım. Tanıyordu oğlunu.

"Annee. yapma ama. Gerçekten beni duymuş olmandan bile utanıyorum şuan. Ama inşaAllah bir gün nasip olursa anlatırım. Söz."

Sonrasında da annem gülerek çıktı odadan. Ben gerçekten beni benden iyi tanıyan bu kadından bir şey saklayamayacak mıydım. Ah anne ah. Babama söylemese bari.

Züheyra Where stories live. Discover now