2.Bölüm:''Umutsuz Çırpınışlar.''

Start from the beginning
                                    

Alışmıştı çünkü...

Kolundaki saate baktığında, son otobüsün kalkmasına on beş dakika olduğunu görüp koşmaya başladı. Yol ayrımından her zamankinin aksine ıssız olan, kestirme yolu seçerken yanıp sönen sokak lambası, amansızca içine bir korku salmıştı. Koşmayı kesip sonu gözükmeyen yola baktı.

Acaba geri mi dönseydi?

Ama zamanı yoktu. İleriye bir adım attığında arkasından gelen hışırtı sesiyle yerinde çakılıp kaldı. Aldığı nefesler sıklaşırken kendisinin bile zor duyduğu sesiyle fısıldadı. ''Ki... Kim var orada?''

Titreyen bedeni ona hiç yardımcı olmazken bir adım attı. Yalnız olmadığını hissediyor, bu onu daha çok geriyordu. Birazdan arkasına bakmadan karanlık sokakta koşacaktı. Geldiği yolu, ölse geçemezdi artık. Tekrar seslenmek için titrek dudaklarını araladığında yanıp sönen sokak lambasının altındaki çöp konteynırından fırlayan kediyle çığlık attı.

Onun sesiyle korkan kedi de çığırınca, anın heyecanıyla arkasına bakmadan koştu Gonca. Gece gece olacak iş miydi hiç? Kalbine iniyordu.

Tabi, bir yerde doğru düşünmüştü Gonca. O sokakta tek değildi. Hatta son bir aydır yalnız olduğunu sandığı anlarda dahi hep bir nefes ensesindeydi. Kesinlikle bunun farkında da değildi. Karanlık sokakta arkasına bile bakmadan korkup koşarken ardında bıraktığı adam, dudakları arasına sıkıştırdığı sigarasından keyifle bir nefes çekti.

''Bunlar en güzel günlerin Gonca Parlak.''

***

Sobayı yakıp mutfakta kaynaması için bıraktığı suyla çayı demledi. İşlerini halledip kimseyi görmeden gitmek istiyordu bu evden. Tabi, yine istediği olmamış, mutfaktan çıkarken annesiyle çarpışmıştı.

Hemen bir adım gerilerken konuştu. '' Günaydın anne,'' Fatoş kızını umursamadan çaydanlığın kapağını kaldırdı. Demlenen çayı görünce hiçbir şey demeden buzdolabını açtı. Masaya kahvaltılıkları koyarken, ''Çıkarken para bırak, dolapta bir şey kalmadı. Alışveriş yapacağım,'' dedi. Gonca daha geçen günlerde dolabı kendi elleriyle doldurmuştu. Ne çabuk boşalmıştı?

''Geçen gün yaptım ya alışverişi, anne,'' sitemli çıkan sesine karşılık Fatoş kaşlarını çatıp başındaki oyasız tülbendi çekiştirdi. Gonca annesinin derdini biliyordu. Kendisi gece yarılarına kadar çalışacakken, annesi ve abisi akşam keyif yapacaklardı işte. Daha fazla dayanacak gücü kendinde bulamazken başını sallayıp bir ayağı sallanan mutfak masasının üzerindeki sürahiyi alıp odasına geçti.

Dün, çiçekleriyle ilgilenememişti. Evin en ferah odası ona aitti. Daha doğrusu evin en huzurlu yeri, kuşkusuz onun odasıydı. Sevgiyle büyüttüğü çiçekleri odanın dört bir yanındaydı.

En kenara koyduğu menekşelerini sularken onlarla konuşmaya başladı. ''Güzellerim, bugün nasılsınız?'' Sanki cevabını almış gibi kalanşoyu sularken devam etti. ''Bende çok iyiyim, bugün güzel bir gün, hissediyorum...''

Sardunyalarını okşarken gülümsedi. ''Yeni yıl için ne diliyorum biliyor musunuz?'' Yutkunamadı bir an. Hevesleri her zaman kursağında kaldığı için hayal bile kuramıyordu. Ne hale gelmişti şu yaşta.

Hayat, herkese cömert davranmıyordu işte. Asla isyan etmiyordu. Her şeye rağmen şükrediyordu, biliyordu bir gün o da çok mutlu olacak, unutacaktı bütün acılarını.

Derin düşünceler arasından kaktüslerine de su dökeceği sıra sıyrıldı. ''Ahh benim dışı dikenli içi sevgi dolu çiçeğim, istemezsin sen su değil mi? Bu arada yeni yıldan dileğim...'' Bundan sonrasını çiçeklerine eğilip fısıldayarak söylemişti.

SÜVEYDAWhere stories live. Discover now