8.Bölüm:''Ruh Kırıntıları.''

1.4K 164 44
                                    

Tanıtım filmimizi buraya ekliyorum. Yapabilmiş miyim canlarım? Beğenirseniz devamını getirmeyi düşünüyorum. Çalışmalarımı youtube kanalıma abone olarak takip edebilirsiniz. 

Her şeye rağmen ayakta dimdik duran birisine...

👑 

8.Bölüm:''Ruh Kırıntıları.''

Ruh kırıntıları...

Toplanınca bir parça eder miydi?

Gece parlamak kolaydır, kimsesiz sokakları aydınlatmak...

Güneş kadar sevilmez mesela ay. Ekinleri büyütmeye yardımcı olmaz, ışığı ısıtmaz.

Karanlıkta bütün ihtişamı ile parlar ama her şeyi aydınlatmaz.

Güneşten aldığı ışık ancak kendine yetmesine rağmen ışıldamayı bekleyen karanlığı aydınlatmaya çalışır.

Ayın en yakını karanlıktır ama milyonlarca yıldıza rağmen yalnızdır.

Birçok suça tanıklık eder, isyanını belli etmek için parlamak istemez ama her şeye rağmen güneş onunla ışığını paylaşır. Kimsesiz insanların güneşini karanlığa mahkûm etmez.

Zarafetiyle parlayan bir güneş olmak zordur elbet ama sevilmediğini bile bile parlamak çok daha zordur. Ay olmanın harabeye dönen bir evden farkı yoktur. İnsan kaybolur, yuva yıkılır; harabe olur. İnsanlar kuytuya çekilir, gecenin karanlığı hüküm sürerken kimsesizlerin kimsesi bütün ihtişamı ile parlar.

Savaş, kendine gelmeye çalışarak yutkundu. Sinirinden Gonca'ya patlamak istemiyordu. Konuşmanın ne kadarını duyduğunu kestiremediği için ne diyeceğini bilemedi. İçinde kavrulan onlarca duygu vardı: Öfke, kin, intikam, özlem, merak...

Şu an yanında, eskisi gibi Melisa olabilirdi. Savaş tablolarıyla uğraşırken dikkatini dağıtır, şirinlik yapardı belki. Yemekleri ona kitler tatile gelmiş havasında takılırdı. Eski günlerdeki gibi.

Ah Melisa, gidemeyecek kadar gençtin oysa.

Sevmediği bir adam tarafından kaçırılmış, uzun bir süre haber alınamamıştı. Ta ki o geceye kadar.

13 Kasım 2018

Savaş, Atakan ve Fatih Bey, Melisa'yı kurtarmak için kurdukları planın üzerinden geçiyorlardı. Çok az kalmıştı kavuşacaktı ailesine. Korkmayacaktı artık. Bitecekti her şey.

Tam o esnada Derya Hanım'ın çığlığı sarmıştı bütün malikâneyi. Kızına kavuşmak için gün sayan kadının yüreğini, bir cesetle yakmışlardı.

Kül olmasına ramak kalmış bir ceset...

Son kez görmek, sarılmak istemişti. Tanınmaz halde demiş, göstermemişlerdi. Bir anne, bu acıyla nasıl baş edebilirdi? Edemezdi. Derya'da edemedi. Öpmelere doyamadığı kızını kara toprağa emanet etti.

Nasıl olmuştu da etrafına yaydığı mutluluk yerini hüzne bırakmıştı?

Savaş Alp kendini ne ara annesinin yanında bulduğunu hatırlamıyordu bile. İki polis memurunun, Melisa'nın cesedini bulduklarını söylemesiyle eli ayağı boşalmıştı. Öyle bir haykırmıştı ki değil malikâne, bütün Ankara başına yıkılmıştı sanki. Az kalmıştı oysa kavuşacaktı kardeşine, sıkıca sarılacaktı ona, öpmelere doyamayacaktı.

SÜVEYDAजहाँ कहानियाँ रहती हैं। अभी खोजें