2.Bölüm:''Umutsuz Çırpınışlar.''

2.1K 173 71
                                    


Bu hikaye beni o kadar heyecanlandırıyor ki duramadım, sizleri bekletmeden geldim.  

Lütfen buraya güzel 👑 tacınızı bırakınız. 

Keyifli Okumalar!

· 2.Bölüm: Umutsuz Çırpınışlar

İnsan, neden hayata ''Merhaba,'' der? Acı çekmek için mi, hayal kırıklığına uğramak için mi? İki nefeslik canla neden asıl amacını unutur insan, nefsine yenik düşer, hep daha fazlasını ister?

Fatoş ve Yakup da nefislerine yenik düşen, azla yetinmeyi bilmeyen insanlardı. Halbuki Ahmet Bey hep ne derdi. '' Şükredin çocuklar, bugün de evimize sağ salim geldik, ocağımızda aşımız var, hep beraberiz, var mı bizden mutlusu...'' Fatoş, kocasının sözlerine burun kıvırır, mutsuzluğunu her dakika belli ederdi. Ya da Gonca annesinin böyle olduğunu düşünüyordu.

Ahmet'in sevgisi ile ayakta duran aile, ondan sonra yıkılmış, toparlanamamıştı. Fatoş eşinin ölümünün ardından dayanılmaz bir kadın olup çıkmıştı.

Gonca, bu zamana kadar hala o evdeyse, babasının hatırı içindi. Tabi annesi ona ne söylese de bir türlü kıyamıyordu, ona. Babasının tek bir haram sokmadığı ev, o giderse abisinin günahlarıyla kirlenecekti.

Biten dersinin ardından, Cansu ile Çankaya'ya geçtiler.

''Boncuk gözlüm, yılbaşında bari dinlen.'' Okuldan çıktıklarından beri Cansu, yılbaşı partisi için Gonca'ya dil döküyordu. Arkadaşını tanıdı tanıyalı bir gün bile görmemişti onu keyif yaparken, dinlenirken.

Bilmiyordu ki, Gonca'nın keyif yapmaya ne zamanı vardı ne de huzurlu bir uyku çekecek evi. Sahi, babası vefat ettikten sonra ne zaman rahat bir uyku çekmişti ki? Abisine güvenmediği için hep diken üstünde uyurdu. Bazen bir hafta eve gelmediği olurdu Yakup'un. Geldiğini de bütün mahalleye ilan edercesine gelirdi zaten.

Kol kola girdiği arkadaşına sarılıp gülümsedi. Kuşkusuz annesinden daha çok düşünüyordu onu, Cansu. ''Gelmeyi çok isterdim canım, ama biliyorsun çalışmam gerekiyor.''

Cansu biliyorum dercesine başını salladı, arkadaşının ne zorluklarla başa çıktığını az çok biliyordu. Görüyordu arkadaşının kederli, ışığını kaybetmişti deniz mavisi gözlerini.

Cansu, arkadaşının sabahtan beri düşünceli halini dağıtmak için bütün dişlerini göstermek istercesine gülümseyip şakıdı. ''O zaman bana bir gece sözü ver bebeğim, seni azat edeceğim.''

Gonca, ellerini çenesinin altında birleştirip dudaklarını büktü. Gözleri etrafı tararken arkadaşının kulağına doğru eğilip fısıldadı. ''Bu bir teklif mi yoksa?''

Cansu, arkadaşının bu munzur haline kahkaha atarken başını salladı. '' Ahh bebeğim, beni nasıl da iyi tanıyorsun.'' Gonca, başını tamam anlamında sallarken Cansu sevinçle arkadaşının boynuna atladı. ''Seni seviyorum, seni seviyorum.''

Gonca burukça gülümsedi. Bu iki kelime, on üç harften oluşan cümleyi annesinden duymak için nelerini vermezdi. Hayat ya işte, bir yerden sınanıyordu insan.

***

Kafenin kepenkleri kapanırken iş arkadaşlarına iyi akşamlar dileyerek ana caddeye yürümeye başladı. Soğuk tenine işlerken ellerini montunun cebine sokup hızlandı. Geceleri dışarıda olmayı sevmese de başka çaresi yoktu.

Eve gitmek istemiyordu fakat gidecek başka bir yeri yoku. Evet, Cansu'ya gidebilirdi ama kimseyi rahatsız etmek istemiyordu. Zaten eninde sonunda o eve gidecekti. Ha bugün ha yarın, bir şey fark etmiyordu onun için.

SÜVEYDAWhere stories live. Discover now