666 44 25
                                    

    zesavie adına...

    👑                  

Arabamın camından dışarı baktığımda  gölün yanındaki elleri ve gözleri bağlı bir şekilde asılmak üzere olan kurbanımın son direnişlerini görebiliyordum.

Adamlarım yaptıklarının birazını ödetmiş son olarak da ölümü kalmıştı. Doğru olan buydu. O bizzat bana zarar vermişti.

Duygularımla oynamış, beni kendine aşık etmişti, bunları bilmeden yapsa da onun suçuydu ve ölümü hak ediyordu.

Gözlerimi pencereden çekip gaza bastım.Canım yansa da bu kız ölmeliydi, benim olmamanın cezasını çekmeliydi.

💫

Sımsıkı bağlanmış gözlerim ve arkadan bağlanmış ellerim yüzünden hiçbir şey  anlayamıyordum.

Yediğim dayaklardan dolayı vücudum morarmış olmalıydı ki her yerim ağrıyordu. Neden bunları yaşadığım konusunda hiçbir fikrim de yoktu üstelik.

"Şimdi önünde bulunan taburenin üzerine çık." dedi beni ölüme sürüklemeye çalışan insanlardan herhangi biri.

Dediklerini yapmadım. Ölmekten korkmuyordum fakat kim için olduğunu bilmeden de hayatıma son vermek istemiyordum. Bunlar kim içindi? Çektiğim onca işkence kimin isteği üzerineydi? Ve şuan ölümle burun buruna olmam kimin isteğiydi?

👑   

Haneul ölürse ya bir daha aşık olamazsam? Hayatım boyunca onu arzulamaya devam edersem? Canım onu  kaybetme korkum yüzünden şimdiki gibi çok yanarsa?

"Taeyong kendine gel! Kalbini dinleme! O kız bunları kendi istedi! Senle yatmalıydı ama yapmadı. Reddedildin Taeyong!" Beynim kalbime karşı çıkmaya başlıyordu.

Ama vücudum istemediğim bir hâlde avuçlarımdaki direksiyonu geldiğim yöne, göle doğru kırdı. Ayaklarımda gaza daha çok basıyordu. Bedenim
kendiliğinden onu arzuluyor, kontrolümden çıkıyordu.

Göl kıyısına yaklaştığımda Haneul'ın hayatta olduğunu gördüm, kalbim yüzünden mutlu olup gülümsedim. Ama bu kısa sürdü. Adamlarımdan biri kızı kucağına alıp taburenin üzerine çıkardı ve aynı hızla ipi boğazına geçirdiklerinde, belimden çıkardığım silah ile iki el ateş etmem bir oldu.

Bunu bilerek yapmamıştım, bunu ben yapmamıştım. Her şey alçak kalbim tarafından yürütülüyor, beynim ise sessizce olanlara razı geliyordu. Haneul korkudan tabureden yere düşmüş, bir şey  görmediğinden yavaş yavaş kalkmaya çalışıyordu.

Hemen yanına koşup belinden tutarak onu ayağa kaldırdım. Ağlıyordu ve ellerim ıslanmıştı. Onu bırakıp adamlarımın nabzını kontrol ettim. Her ikisininde nabzı yavaşlıyor, durma noktasına geliyordu. Kahrolsun ölümleri kaçınılmazdı.

Ayakta hiç bir şeyden habersiz olan kızı omuzlarından tutarak "Bunların hiçbirine şahit olmadın! Hiç bir şey bilmiyorsun! Şimdi gözlerini açacağım aksi bir hareket yaparsan seni de öldürürüm!" dedikten sonra yavaşca gözlerindeki kumaş parçasını  çıkarıp yere attım.

Gözlerini direkt gözlerime sabitledi, "Beni kurtardığınız için size minnettarım." dedi ardından.

"Bu olanları kimseye anlatmak yok! Anlaştık mı?" Telaşlıydım çünkü beynim ile hareket etmiyordum.

Haneul kafasını onaylar bir biçimde salladığında arkasındaki  ellerine bağlı ipleri de çözdüm. Onu bir daha görmemek üzere bırakıp özgür olmasını sağlayacaktım. Fakat aniden gelen bir mesaj bunu iptal etmemi gerektirecekti.

Bu yüzden Haneul'ın yeni saldığım ellerinden tutup "Arabada anlatırım çok geç olmadan buradan gitmeliyiz." diyerek yeterli bir açıklama yapmış oldum.

Hızla arabanın kapısını açıp binmesini sağladım ardından bende bindim. Titreyen ellerime aldırış etmeden direksiyonu çevirmeye başladım. Bir an önce defolmak istiyordum.

Dağ evime doğru hızla sürdüğüm arabanın aynasından ara sıra kendime bakıyor,ne durumda olduğumu kontrol ediyordum. Doğrusu bitkin bir hâldeydim.

Bu kitabı kimseye söylemiyeceğim bakalım kimler bulup okuyacak...

《Sevgi sahip olma arzusu değil, özgür bırakma arzusudur.

Outlaw | Lee TaeyongHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin