U

427 33 36
                                    

Gece yarısıydı, bomboş bir gece yarısı. Dışarısı her zamankinden soğuktu, sanki tanrı bu yaptığımıza öfkelenmiş, teslimata havayla engel olmaya çalışıyordu. İzin vermeyecektim tanrıya. Bu sefer olmazdı.

Yuk hei, yanımda gelecek arabayı bekliyordu, babasının adamlarını. Wong Yoon asla kendi gelmezdi zaten. Boş gecenin loş karanlığındaydım. Kimse yüzümü seçemiyor, etrafımdaki insanlardan ayırt edemiyordu.

Aklıma Haneul geldi ansızın. Gitmek istediği belliydi fakat ona izin vermeyeceğim. O benim, bana ait. Kimsenin onunla sevişmesini istemiyorum.

Onunla konuşurken gözlerimin dolmasından ona bağlandığımı anlamıştım.Benim aşk sandığım şey bağlanmaktan ibaretmiş. Aşık olsaydım anlardım. Ben sadece onun vücuduna bağımlıyım.

Karanlıkta gözüken araba farları ile kafamı kaldırdım. Yuk Hei ilk gelen arabaya doğru yürüdü, sürücü koltuğundan inen adamın elini sıktı.

Renginden dolayı zor seçebildiğim arabalardaki herkes aşağıya indi. 23 kişiydi iki tarafda. Kurallara uymuştu Çinli adam.

Tam tamına 23 gölge arabanın bagajlarından çıkan malları taşıyorduk. Herkes geldiği arabayı dolduruyordu.

Elimdeki paketlerden birini kemerimdeki gümüş çakı ile yırttım. Her zaman yanımda bulunan arka cebimdeki kağıdı çıkardım ve esrarı sardım. Tadı has krekti, beni benden alıyordu... Elimdeki bitene kadar çektim daha sonra kaldığım yerden tüm paketleri bagaja yerleştirmeye devam ettim.

-ØÚŢĿĄŴ-

Eve döndüğümüzde kapıda bizi bekleyen bir Sun Hee görmeyi ummuyordum. Bizi görünce göğsünde kenetlediği ellerini çözdü ve "Hoşgeldiniz." dedi donuk bir sesle.

"Bir sorun mu var?" diye sordum yüzü asık kardeşime.

"Abi o kız kim? Ve neden burada?" Kaşlarını çatarak söylediği kelimeler ufak çaplı bir şok geçirmeme neden olsa da kıvırmaya çalışacaktım...

"Hangi kız?" Anlamamazlıktan gelmek adına sahteden şaşırmıştım.

"Odana kilitlediğin. Yaptığın numaraları yiyecek gibi mi duruyorum? Ben senin kardeşinim!" Sinirlenmişti fakat rolümü sürdürmeliydim.

"Kim bilir belki hırsızdır he? Ona nasıl inanırsın!" Onu azarlarcasına konuşmam elini yumruk yapmasına yetmişti.

"Kızın üzerinde giysilerim vardı!" Daha fazla yalan uyduramayacağımı anladığımda yavaşça yanından geçerek içeri girdim. İlk işim odaya çıkmak olmuştu.

Kapı kilitli değildi. Yavaşça çevirdim kolu, ardından adım attım. Kız can sıkıntısını gidermek için verdiğim bilgisayar ile oyun oynuyordu.

Bana baktığında korkmuştu, hadi ama herkes paketlerce esrar aldığından gözleri kıpkırmızı olan birinden korkardı.

Yüzüme takındığım alaycı sırıtış ile üzerine yürüdüm. Vücudum ağrılar yüzünden canımı yakıyordu, onun ilaç gibi gelen tenine ihtiyacım vardı...

(+18 başlamıştır!)

Bu halimi gören kız ayağa kalktı. Ne yaptığıma doğrusu neler yapacağıma anlam vermeye başlamıştı.

"Hayır Taeyong, bu sefer olmaz. Lütfen benden uzak dur!" Haneul'ın yalvarışlarını önemsemiyordum tabii ki.

Kolunu kavrayıp kendime çektim, belinden tutup kendime bastırdım. Ağzımdan boğuk bir inleme çıkması gülümsememe neden olmuştu.

Outlaw | Lee TaeyongWhere stories live. Discover now