38.BÖLÜM: HUZURUN DİNGİN MELODİSİ

7.7K 456 371
                                    

Değiştirilmeye ihtiyaç duymayan bölümlere bayılıyorum hemen düzenleniyorlar..

O yüzden erken geldik vee bol yorum isterim yine azalttınız ha, ÇEKER GİDERİM, NOKTA.

Güzel okumalar♥︎

38.BÖLÜM: HUZURUN DİNGİN MELODİSİ

Deli gibi korkuyordum ve bu korkunun nedenini dahi bilmiyordum.

Yine kan içinde olan Arkın Aral'a bir şey olacağından mı, neden aceleci davrandığının sebebinden mi, hemen şimdi gitmek zorundayız dediği yerin neresi olduğunu bilmediğimden mi, hangisinden korkuyordum bilmiyorum. Sanırım hepsinden korkuyordum ama en çok ona bir şey olmasından korkuyordum. Neden kan içinde olduğunu öğrenmekten korkuyordum.

Yeniden mi vurulmuştu?

Karanlığın içine hapsolmuş bedenlerimiz arasında hiçbir mevcudiyeti olmayan boşluk, ilk kez korkumu engellemiyordu. Hâlâ ağzıma sıkı sıkıya yaslı duran elinin üzerinde yüzü, hâlâ sıkı sıkıya eline ve yüzüme yaslıydı. Muhtemelen yanaklarıma elinin izi bile geçmişti ama bunun farkında değildi.

Gözlerimin içine bakan, ikimizin kirpiklerinin birleşmiş uzunluğu kadar uzağımda duran gözlerini kapatıp birkaç saniye soluklandı. Yutkundum, yutkunuş sesim aramızda yükseldi. Gözlerini geri açtığında yüzünü az bir şey geri çekip elini ağzımdan çekti. Havasızlıktan kurumuş dudaklarım ve elinin baskısından kızardığını düşündüğüm yanaklarımda parmağını gezdirdi. Benden az bir şey uzaklaşan yüzünü incelemeye fırsat bulabildiğimde yanağını boydan boya kana bulamış kesiği fark ettim ve korkum iyiden iyiyye arttış ne olduğunu çözemiyordyum...

"Hadi güzelim, acele etmeliyiz."

Hâlâ avcumun içinde olan ve kandan dolayı ıslak olan tişörtüne gözlerimi, dudaklarım titrerken indirdim.

"N-ne oldu?" diye sordum kısık sesim titrerken. "Ne oldu sana?"

Eliyle yüzümü kavrayıp hızlı ama içten bir nefesle öptükten sonra elini elime indirdi ve hızlıca odaya yürümeye başladı.

"Bir şey olmadı," dedi adımlarını hızlandırıp. Odaya girdiğimizde elimi bırakıp dolaba yürürken ortadaki valizi gördü, durdu. "Tamam," diye nefeslendi ona baktıktan sonra dolabını açarak. "Oraya benimkileri de koy kafana göre. Duşa gireceğim, sonra çıkalım."

O sırada askılıktan bir şeylerini çıkarıp yatağa atmaya başladı. Hızlı hızlı bakınıp kıyafetleri yatağa bıraktıktan sonra onu endişeyle izleyen yüzüme baktı. Bana doğru yürüdü.

"Korkma," dedi hızlıca elini yanağıma yaslayıp. "Sadece sabah değil şimdi gideceğiz. Bir şeyim de yok, vurulmadım."

Sesim hâlâ titrerken endişeden, "Onlar ne o zaman?" diye sordum. "Neden kanlı tişörtün?"

Bir adım geri çekilirken, "Kesik." dedi. "Sadece basit bir bıçak kesiği."

Sonra eteklerinden tutarak tişörtü üzerinden sıyırdı, sırtını döndü. Ağzım aşağı doğru çekildi ve gözlerim kıpırdayamadı bile. Sırtını neredeyse boydan boya sarmış uzun ve biraz derin gözüken çiziğin içi de etrafı da kan doluydu.

Nutkum tutulmuş, düşünceler içinde buruşmuş yüzümle gövdesine bakmayı sürdürürken, kolundan tişörtü sıyırıp yere attı. Çenemden tutup yüzüne baktırdı, gözlerim bu kez de sağ yanağındaki kesikte dolaştı, kısa sakalları gizlediği halde belirgindi ve neredeyse şakağından itibaren çaprazca uzanıyordu.

SÜKÛTA MAHKÛM VİCDANLAR •tamamlandıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin