22.BÖLÜM: ÖLÜMÜN ARKA YÜZÜ

7.5K 462 524
                                    

22.BÖLÜM: ÖLÜM VE ARKA YÜZÜ

Ona sarılarak uyuduğum gecenin ardından tam iki hafta akıp gitmişti

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Ona sarılarak uyuduğum gecenin ardından tam iki hafta akıp gitmişti. Ama bu iki hafta sınav haftamız olduğundan öyle yoğun geçmişti ki, aynı evin içinde uzak kalmışız gibi iki üç kelamdan öteye geçememiştik. Sabahı okul, öğle ve ikindisi iş, akşamı sınava çalışmakla geçmiş; boş kaldığımız zamanlara ise gözlerimi kendimden bile iyi okuyan ondan içimi gizleyebilmek için belli etmeden kaçışlarım eşlik etmişti ve koskoca iki haftadır ilişkimize dair hiçbir yol katetmiş değildik. Ondan çok kitapların yüzünü görür olmuştum, yine de sınavları geride bırakmışlığın rahatlığı o yorgunluğu kısa zamanda geçirirdi.

Göle gittiğimiz günden sonra doğru dürüst rüya görmemiştim. Vicdanım beni hâlâ rahatsız ediyor olsa da, yoğunluktan olmalı ki aklımı onunla fazla meşgul edemeyişim ruh halimi kötüye ya da iyiye itmemişti, hâlâ aynı durumdaydım. İyiye gidemediğimin farkında olan Arkın Aral'ı bu durum rahatsız ediyordu ama kötüye de gitmediğimden yahut bir daha ona sarılarak ya da yanına giderek ağlamaya yeltenmediğimden, üstüme gelmemiş ve ondan bunu istediğim gibi bana o konuda bir şey sormamıştı. Zira buna fırsat da olmamıştı.

Günlerdir elime kitap almayışımın acısını çıkartarak birkaç saat önce elime aldığım ve hâlâ bırakmadığımdan sonunu getirdiğim romanın son satırını da okuduktan sonra bir süre kitabın kapağıyla bakıştım ve iç çekerek, yorduğum gözlerimi kapattım.

Koltuğun yanına bıraktığım çay bardağını elime alıp sonu kalmış ve soğumuş çayı bitirirken gözlerimi yan tarafıma, ona çevirdim. O da benim gibi, kaç saattir kitap okuyordu. Kitap okumayı seviyor oluşu benim için bir miktar lütuftu çünkü erkeklerin pekçoğu okumayı tuhaf bir şekilde sevmiyordu, sevmeyen biri olsa geçinemeyebilirdik. Oysaki kitaplarla arası benim kitaplarla olan aramdan dâhi çok daha iyiydi, bunu fazla hızlı okumasından da anlayabiliyordum...

"Ben yatıyorum," diye mırıldandığımda ona baktığımı fark edip, yüzünü yüzüme çevirdi. Elindeki kitabın sayfa sayısına bakıp kitabı kapatarak yanına koyduktan sonra dirseklerini bacaklarına yaslayıp elleriyle yüzünü ovuşturdu ve başını salladı.

"Yat, iyi geceler."

Birkaç saniye bakıştık ve nezaketen ufak bir tebessüm edip ayağa kalktım, başka bir şey demeden odama geçtim.

Hâlâ samimileşememiş oluşumuzu, sınavlar yüzünden boğulduğumuz yoğunluğa bağlıyordum. Şayet öyle değilse Hazal ve Nilay haklıydı ve onunla bu gidişle bir yol katedemeyecektik. Bugün son sınava girdiğimizde ve bundan sonra bizi yoğunlaştıracak bir şey kalmadığına göre, ilerisinde ne olacağını bundan sonra ancak çözebilirdim. Dişlerimi fırçalarken aklımda dolaşıp duran bu düşünceyi banyodan çıkarken bir kenara ittim.

Işığı yakmadığım odanın kapısını kapattıktan sonra yatağa gidip, üzerindeki telefonu dışarıdan gelen ışıklar yardımıyla bulup örtüyü açarak yatağa uzandım. İç çekerek yan yatıp telefonumun ekranını açtığımda gelen mesajlar arasında dikkatim tek bir isme yoğunlaştı ve o isim serçte yutkunup uzun süre duraksamama sebep oldu. Haftalardır hiç ama hiç konuşmadığım babamın adını görmek, pek de iç açıcı bir durum değildi. Benden sonra nezarette ne kadar kalmış, girmiş çıkmış mı onu dâhi bilmiyordum ve hiç merak edip sormamıştım.

SÜKÛTA MAHKÛM VİCDANLAR •tamamlandıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin