lütfen beni engelle

En başından başla
                                    

tekrar bana döndü. "engellemem gerektiğini mi düşünüyorsun?"

güven verici olduğunu düşündüğüm bir gülümseme astım dudaklarıma. boğazım düğümlenmişti, ve ne kadar yutkunursam yutkunayım geçmeyeceğine emindim.

"chan için her şeyi yapman gerektiğini düşünüyorum. o senin için yapıyor çünkü."

minho yeniden chan'i izlemeye başlarken ben onu izliyordum. ve elimin altında omuzlarını tuttuğum bedenin her hücresinin en iyi arkadaşıma gitmek için çırpındığının farkındalığı altında ezilmemeye çalışıyordum.

"git hadi. üzülmeyin böyle değersiz bir şey için."

"jisung, seni seviyorum."

kolları belime dolandığında hiç hissetmemem gereken hislerle karşılık verdim ona. ve dolan gözlerimi görmemesi için kafamı boynuna gömdüm.

"ben de seni. hadi git şimdi."

minho benden ayrılınca bir kaç saniye durakladı ama ikna edici olduğunu bildiğim bakışlarım arabadan inmesine sebep oldu.

havalı adımları artık kafasını dizlerine gömmüş olan chan'e ulaşana kadar elleri ceplerindeydi. tam önünde durduğunda ben de arabadan indim. hyunjin yanıma gelmişti. bir elini sol omzumda hissettim ama ona dönemedim.

minho ayağıyla hala onu farketmemiş chan'in bacağına hafifçe vurdu. chan kafasını kaldırdığındaysa hızla ayağa fırladı. ne konuştuklarını duyamayacak kadar uzaklarındaydım. ama az çok tahmin edebiliyordum. minho ayaklarıyla asfalt zemini kazımaya çalışıyordu. elleri de hala ceplerindeydi. chan de bir şeyler söylemişti. her ne dediyse minho kahkaha atmıştı.

gözlerimi kapatma hissine karşı koymaya çalıştım. gerçekten çok çalıştım. çünkü birazdan öpüşeceklerdi ve ben bunu her gördüğümde içimdeki minho'yla birlikte olabileceğine inanan jisung bir darbe daha alıyordu. benim onu yok etmem gerekiyordu. bu yüzden her seferinde izliyordum.

chan zaten çok geçmeden elini minho'nun yüzüne atmış ve anlına düşen saçlarını geriye taramaya başlamıştı. kafamı hyunjin'in omzuna yasladığımdaysa barışmışlardı bile. en azından minho'nun dudaklarına kapanan chan'inkiler bunu gösteriyordu.

"sapık mısınız siz?"

jeongin elindeki iki fincan kahveyi bize doğru uzatırken kafamı hyunjin'in omzundan kaldırdım. yutkunmam gerekiyordu. kahvemi elime aldığımda da jeongin diper tarafıma geçti.

"barıştıklarına göre sizin arabaya mı geliyorum?"

kafamı salladım ve kolumu omzuna atıp kendime doğru çektim. biz orada kahvelerimizi yudumlarken changbin, felix ve seungmin de yanımıza geldi. sıradan bir sohbet içindeydik. yani seungmin felix'i yargılarken diğerlerimiz onlara gülüyorduk. çok geçmeden minho ve chan de yanımıza gelmişti zaten. tekrar arabalara dağılıyorduk.

kahvemin bitmiş bardağını çöp tenekesine atmaya gidiyordum. ama chan'in omzumu tutuşu beni durdurdu. ona döndüğümdeyse gerçekten mutlu gözüktüğünü gördüm.

"teşekkür ederim."

"sorun değil dostum. her zaman."

chan kolunu omzuma doladı ve beraber arabaya yürümeye başladık. ve bütün hayatım boyunca neden minho'ya aşık olduğumu gizleyeceğimi tekrar hatırladım. chan çok mutluydu, minho da öyle. önemli olan da buydu zaten.

~

minho :
merhaba
bak bunu yaparak ilişkimi riske atıyorum
ama beni dinlemen lazım

unknown :
minho?

someone's someone | minsungHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin