🔸38.BÖLÜM: GÜZEL BİR GECE

21.5K 1.7K 306
                                    

EMMA

Ezilme ve hastalık kapma tehlikesini umursamadan yerde yatan insanların yanından geçerken Emma'nın tek düşünebildiği Kosey'in onu nereye götürdüğüydü. O kadar çok olasılık vardı ki bu belirsizlik onu huzursuz ediyordu. Aslında onu huzursuz eden başka bir şey daha vardı; Eva. Gerçekten de tüm kalbiyle onun yanına dönmek istiyordu ama Kosey parmaklarını o kadar kuvvetli tutuyordu ki onu kolay kolay bırakmayacağından emindi. Hızlı ve kararlı bir şekilde yürüdüğü için de Emma'yı adeta peşinden yürümeye zorluyordu. Emma ise neden bu oyunu oynadığından emin değildi. Arkadaşa ihtiyacı olmadığını söylerken onun bakışını görmüştü, ciddi olduğunu biliyordu. Bir anda karar değiştirmesi hem şüpheli hem de biraz ürkütücüydü. Belki de bu bir tuzaktı. Belki de onu kandırdığı için ona hâlâ ölesiye kızgındı ve şimdi de onu öldürüp gömebileceği bir yere götürüyordu. Belki de...

Emma bu düşüncelerin ne kadar saçma olduğunu fark edince güldü ve mantıklı tarafını ortaya çıkarmak için başını iki yana salladı. Kosey onu öldürecek olsa bu kadar zahmete girmezdi ki. Daha önce, odadayken bunu kolayca yapabilirdi. Bir umutla iç geçirdi. Belki de gerçekten fikrini değiştirmişti. Belki de gerçekten arkadaş olmak istiyordu. Onu incitecek bir şey yapmadığı sürece Kosey'in bir şansı hak ettiğini düşünerek bunu ona sunmaya karar verdi. Kim bilir, bu gece eğlenceli bile olabilirdi.

İnsanların çoğu günlük sıkıntılarını bir kenara bırakarak kendilerini eğlenceye kaptırmıştı. Yaşlılar et ve şarapla midelerini doldururken, daha genç olanlar da tatlı bir müzik eşliğinde çılgınca dans ediyordu. Orta yaşlı bir çift şehvetli bir şekilde sarılarak önlerinden geçerken ve öpüşerek çalıların arasına girerken Emma 'Bunu cidden açık alanda mı yapacaklar?' diye düşünerek yüzünü hafifçe buruşturdu ve derin bir nefes alıp bunu düşünmemeye çalışarak bakışlarını başka yöne çevirdi. Tekneler yavaş yavaş kıyıya yaklaşıyor, her yerde etlerin piştiği kocaman ateşler yanıyordu. Kosey'in adımlarına ayak uydurmaya çalışırken palmiye yapraklarıyla oyun oynayan çocuklarda ve gülüşen, gözleri neşeyle parlayan insanlarda bakışlarını gezdirdi.  Ortalıkta tam bir şenlik havası vardı.

"Etrafa böyle yabancı gözlerle bakma. Kolay lokma olduğunu düşünürler." Kosey'in konuştuğunu duyunca bakışlarını onun sırtına çevirdi, ses tonu buz gibi ve ilgisiz olsa da öfkeli yüz ifadesi bu durumdan memnun olmadığını belli ediyordu.

"Sadece et yedikleri için mi bu kadar mutlular?" diye sordu.

"Halk genelde tahıl yer. Et, onlar için bir lüks sayılır."

Bu durum çok üzücüydü ama bu konuda yapabileceği bir şey de yoktu. Düşünceli bir halde, "Beni nereye götürüyorsun?" diye sorarak karşılık verdi.

Kosey, "Sürpriz." dedi, duygusuz bir sesle.

"Bundan hiç hoşlanmadım. Bana tuzak kurmuyorsun, değil mi?" 

Ama Kosey cevap vermek yerine kaba ve uğursuz bir şekilde sessizliğini korumaya devam edince Emma korku dolu gözlerle Kosey'in sırtına bakmaya başladı. O sırada kaçıp gitmeye çalışsa ne olacağını düşünüyordu. Bir şey demek için dudaklarını açtı, vazgeçtiğini ve geri dönmek istediğini söyleyecekti ama yaşlıca bir kadın ona şiddetle çarpınca kelimeler boğazına takıldı. Az kalsın kadınla birlikte yere düşecekti! Kosey alçak sesle, öfkeyle bir şeyler mırıldanarak durdu. Kadın yırtık pırtık elbiselerinin içinde oldukça perişan görünüyordu ve bedeninin açıkta kalan bölgelerinde kırbaç izleri vardı. Kirli, fazla çalışmaktan nasır tutmuş elleriyle bir çırpıda Emma'nın ellerini kavradı ve konuşmaya başladı. Emma kadının dediğinden hiçbir şey anlamıyordu ama durumun ne olduğu açıktı zaten; 'Açlıktan ölmek üzereyim, hanımefendi. Benim için yiyecek bir şeyiniz var mı?'

Mumya Kalbi: Atmayan Kalpler Serisi (2) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin