8: doğru hissettiren yanlışlar

6.2K 665 548
                                    

Oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın lütfen. Özellikle yorum. Yorum istiyorum. Bol bol yorum.

Keyifli okumalar.

***

Geriye dönüp baktığımda, her zaman sınırları olan biri olmuştum. Konu ne olursa olsun aşırıya kaçmayı veya sınırları aşmayı sevmezdim. Her şey dozunda olmalıydı. Arkadaş ortamında yapılan şakaların bir dozu olmalıydı. Ne kadar samimi olursak olalım biriyle, espri amaçlı döndürülen küfürlerin bir sınırı olmalıydı.

Alkol almanın bir sınırı olmalıydı.

Sarhoş olmaktan nefret ederdim. Hayatımda alkol alıp da beynimin işlevlerini yerine getiremediği anların sayısı bir elin parmağını geçmezdi. Çünkü sarhoş olmaktan, hareketlerimi kontrol edememekten ve kendime geldiğimde sarhoş olduğum süre boyunca yaptıklarımı hatırlamakta zorlanmaktan nefret ederdim. Sabah uyandığımda başıma vuran ağrıdan nefret ederdim.

Fakat şimdi, gülüşlerim karşımdaki çocuğun gülüşlerine karışırken; nefret ettiğim şeylerin hepsini yaptığımı fark ediyordum. Ancak bu o kadar az rahatsızlık veriyordu ki, kendime kızamayacak durumdaydım.

Böyle olmaması gerekiyordu. Bir şeyler yanlış geliyordu ancak düzeltecek durumda değildim. Kelimelerim ağzımda yuvarlanıyor, söylediğim her şeyde harfler birbirine giriyordu.

Kaç kadeh içmiştim ki? Onu bile hatırlamıyorum. Sadece yerde boş olan iki şarap şişesi var. Üçüncüsünü yarılamışız sanırım, henüz içinde kırmızı sıvı var hâlâ.

"Jimin," demişti Yoongi beni düşüncelerimden sıyırırken. Hâlâ gülüyordu. Hâlâ gülüyordum. Ama neye gülüyorduk? "Sana çok önemli bir şey söyleyeceğim."

Öne eğilerek ciddi bir ifade takınmıştı suratına. Merakla kaşlarımın havalandığını hissederken içimde bana önemli bir şey söyleyeceği düşüncesiyle bir heyecan nüksetmişti. "Yaklaş." dedi. "Kulağını getir."

Küçük bir çocuk gibi dediğini ikiletmeden yerine getirirken dengemi kaybettim. Neredeyse düşecekken omuzlarıma ellerini yaslayarak beni doğrultmuştu. Kıkırdamama engel olamazken cidden ama, diyordum. Otururken bile düşmeyi başarabilen tek kişi ben olabilirdim ancak.

"Yoongi." demiştim kıkırdamaya devam ederken. Benim de ellerim onun omuzlarını bulmuştu. "Tuttun beni."

"Evet," demişti anlayamadığım bir şekilde gözlerime bakarken. "Tuttum seni."

Gülüşüm suratımda asılı kalırken başımı yana çevirerek ona doğru eğildim. "Hadi." dedim fısıltıyla. "Söyle o önemli şeyi."

Bir süre öylece bekledim. Söyleyeceği şey için çok meraklıydım ve duymak için sabırsızlanıyordum. Ancak yanaşıp da söylemiyordu ne söyleyecekse. Kaşlarım çatılırken kendimi geri çekeceğim sırada omzumdaki parmaklarının tenime battığını hissettim. Beni olduğum yere sabitlerken kulağımda sıcak bir his baş gösterdi. Nefesi tenime çarptığında nefesimi tuttum. Kulağımdan boynuma kayan nefesi, boynumda inanılmaz bir kasılmanın meydana gelmesini sağlıyordu ve karnımı da etkiliyordu bu. Midemde anlam veremediğim bir hareketlenme vardı.

"Sen," demişti oldukça düşük bir sesle. Fısıltıdan bile daha kısıktı sesi. Konuşurken dudakları kulağıma çarpıyordu ve midemdeki hareketlenmenin artmasını sağlıyordu. "Dünyanın en güzel insanısın." Dudakları kulak mememe ufak bir baskı uyguladı. "Sen gördüğüm en güzel insansın."

İltifatı karşısında kalbimin teklediğini hissettim. İçimde tarif edemeyeceğim bir his baş göstermişti. Bana ne oluyordu? Bu tepkileri bilerek vermiyordum. Her şey benden bağımsız bir şekilde gelişiyordu. Söylediği şeyle başımı aniden çevirişim ve bu sebeple burunlarımızın birbirine çarpması kontrolüm dışında meydana geliyordu.

I'm your Romeo, you're my Juliet // Yoonmin ✓Onde histórias criam vida. Descubra agora