Oflayıp doğruldu. Gerçekten uyuyamayacak mıydı? Komodinden telefonu alıp arayan numaraya baktı. Jungkook ise çantasını alıp el sallayarak odadan çıkmıştı. "Yoongi..." sesi bile ben halsizim diye çıkıyordu.

"Hoseok, günaydın. İyi misin sen?" oflayıp yorganının altına girdi. "Galiba ateşleniyorum. Okula gelmeyeceğim." üşüyordu. Zaten ateşi olan birinin tam tersi olarak üşümesi çok normal değil miydi? Yorganın içine tamamen girip ikinci yastığını kucağına çekti. "Gelmemi ister misin?" nasıl gelebilirdi ki? Yurda girmesine asla izin vermezlerdi zaten. Ama itiraf etmeliydi ki burada olması iyi olurdu.

"Yurda giremezsin ki. Gelsen iyi olurdu ama." derin bir nefes verdi. Daha dün, Taehyung ile öpüşmüşken Yoongi'nin yüzüne bakmak garip gelecekti ama bu onların kabul ettiği bir şeydi değil mi? Bu yüzden o da takılmamak konusunda kararlıydı.

"Ben hallederim Hoseok. Oda numaranı söyle." oda numarasını söyledikten sonra telefonu kapatmıştı. Güvenlik kimseye izin vermezken, nasıl buraya gelmeyi başarabilirdi ki?

Kafasını yastığa koyup gözlerini kapattı. Biraz daha uyumak istiyordu. Zaten halsiz ve yorgun olduğu için uykuya dalması çabuk olmuştu.

Gözlerini bedeninde hissettiği ıslaklıkla araladı. Yoongi büyük bir ciddiyetle elindeki bezlerin suyunu bulduğu bir kovaya sıkıyor ve tenine yerleştiriyordu. "Yoongi, nasıl geldin?" kıpırdandı ve yanındaki bedenin ince bileğine parmaklarını dolayıp durmasına sebep oldu.

Yoongi, bakışlarını Hoseok'un eline indirdi önce, sonra da uykulu bakışlarına çevirip kocaman gülümsedi. Yoongi, bir şeyi yapmak istiyorsa yapardı. Bu her zaman böyle olmuştu onun için ve her şeyden öte, o güvenlik denen yaşlı adama yakalanmadan, gizlice girmek çokta zor sayılmazdı.

"Şşt, bu bizim sırrımız tamam mı?" gülümsemesi genişledi, işaret parmağı Hoseok'un şişmiş dudağı üzerinde bir baskı kurdu. O dudaklarda bakışlarını oyaladığında, aklına gelen bir şeyler vardı ama bunu sorun edemezdi. Etmeyecekti. Kabul edilmiş bir anlaşma misaliydi ilişkileri ve anlayışlı olmak durumundaydılar, değil mi?

Hoseok şaşı bir şekilde, dudaklarına baskı uygulayan parmağa baktı. Halsizdi, yine de ilk uyandığı zamana göre dinçti. Üst vücudunun çıplaklığını da tenine çarpan havayla hissetmemek imkansızdı. Her şeyden öte, şişmiş dudaklarının üzerindeki baskı, edepsizliği tetikleyecek cinstendi.

Hasta ve yorgun hâline rağmen, içinde onu bu fikirlere sürükleyen hisleri daha ağır basıyordu bu yüzden dudaklarını araladı, Yoongi'nin parmağını yavaşça dudakları arasına aldı ve emmeye başladı.

Bakışları, yanı başında oturan Yoongi'nin tepkisini ölçmek istercesine gözlerinde dolanıyordu ve onun gözlerine vuran şaşkınlığını sonra da harelerinde yer edinen parıltıları görmüştü. Sadece o parıltıları görmek bile, kalbinin sızlamasına sebep oluyordu. Güzel bir sızı, teninin her bir noktasını masumca okşuyor ve geçiyordu sanki.

Bileğindeki elini, yavaşça kemikli eline indirdi ve dudakları arasındaki işaret parmağını ısırıp emmeye devam etti. O, bu konular hakkında cesur olmamıştı asla. Hatta, dün öpüşürken bile o kadar utangaçtı ki. Ama Yoongi'nin ona rahatlık sağlayan bir aurası vardı. Onun yanında ne yaparsa yapsın, utanmayacak gibi hissediyordu.

Hayatına giren iki insan, ona çok uç iki noktayı yaşatmaya başlamıştı bile şimdiden ve Hoseok bunu sevmişti.

Dilini parmağında gezdirip zevkle kısık bir inilti sunduğunda Yoongi'nin gözlerinde sanki şimşekler çakmıştı o an.

Hoseok, istemsizce dudakları yukarıya kıvrılırken geriledi ve dilini dudaklarında gezdirdi. Yoongi, anlık bir akıl durması yaşamış gibiydi. Hoseok'un belki basit gelebilen yine de cesurca yaptığı bu şey nefesini kesecek cinstendi.

Islanmış parmağını yavaşça Hoseok'un çıplak göğsüne koydu ve sağ göğüs ucuna doğru ıslak, yavaş bir yol çizdi. Hoseok, bakışlarını indirmiş Yoongi'nin hareketlerini izlerken ikisi de sessizdi. Konuşabilecekleri ne vardı ki? Arada bir tıkanan nefesleri bile anlatıyordu yaşadıklarını.

Parmağını minik göğüs ucunun çevresinde gezdirdi ve dürtükledi. Bu dokunuş Hoseok'un kıpırdanmasına yetecek cinstendi.

Teninde gezinen parmak uçlarıyla bile adını unutabilecek kıvama geliyorsa, bunun ilerisini yaşamak anlık bir hafıza kaybı olurdu anlaşılan. Derin bir nefes verdi. Derin, gürültülü, titrek bir nefes.

Yoongi dudakları aralanmış, sadece yardım etmek için geldiği bedenin kendisini çıldırtan hamlesine uyum sağlıyor gibiydi. Belki de bir hipnozdu bu. Sahi, o mavi irislere bakmak bile insanı uyuştururdu.

Göğüs ucunu işaret ve başparmağı arasına aldı, sıktı, çekiştirdi ve Hoseok'un zevkle inlemesini, kıpırdanmasını seyretti. Yüzünde, yan bir gülümseme varlığını kazanırken Hoseok'un yüzüne doğru eğilmişti Hoseok'un meraklı bakışları arasında.

Göğüs ucunu hâlâ çekiştirirken o mavi irislere daha yakından baktı. "Bir insanı, sadece tek hamlenle ayakların altına alabilecek birisin Hoseok." dudaklarına doğru usulca fısıldadığında Hoseok cesurca o gözlere baktı. Yoongi'nin diğer eli, çıplak bel boşluğunu, göğüs çevresini turlarken bile o gözlere bakmak rahatlatıcıydı. Gülümsedi. "Ama Yoongi, sen metreler ötede bana bakmasan bile altına girmek için can atacak kıvama gelirim ben."

Awwww jxjxjzjdjdjdkdkdkdkkd bu bölüm de sope oldu belli olmaz belki diğer bölüm buradan devam ederim.

shameless :: yoontaeseokWhere stories live. Discover now