shameless (c)

1K 109 90
                                    

Eğer yaşanan en güzel dakikaları bir tanıma sığdırmak istesek, rüya gibi tabiri bile az kalırdı Hoseok'un kalbini coşkuyla attıran ve göğsünü dövmesine sebep olan öpüşme anları.

Parmak uçlarıyla bulutları yokluyormuş gibi hissettirmişti Taehyung beline sımsıkı sarılıp dudaklarına açlıkla yönelirken. Sanki suyun üzerinde tüy hafifliğinde ilerliyor gibiydi, bu tek kelimeyle anlatılmayacak ama uzun uzun anlatmak istese bile tam olarak anlatmayı başaramayacağı bir şeydi.

Taehyung onu dudaklarından öpmüştü, dakikalarca, her soluklanmak adına dudaklarını ayırdıklarında bir yudum nefesi içine çekmiş ve yeniden dudaklarına yönelmişti. Sanki, yıllardır bunu beklemiş ve istemiş gibilerdi.

Kafalarında dolanan tüm tedirginlikler, dertler ve can sıkan her şey bir köşeye gizlenmiş gibi... Fazlaca da hayal gibi... Birbirlerinden kopmayı öyle zor başarmışlardı ki, aslında şu an kaldırımda yan yana oturmuşken birazdan yine öpüşmeyeceklerinin garantisi yoktu çünkü geçmek bilmeyen bir açlık gibiydi benliklerini kuşatan istek.

Hoseok ellerini kaldırımın soğuk taşlarına yasladı ve kafasını havaya kaldırıp kahkaha atmaya başladı. Saat kaçtı, kaç olmuştu bilmiyordu ama Taehyung'un dudakları onu sarhoş kılmış gibiydi. Gülmesini ne yaparsa yapsın bastıramıyordu.

Taehyung kafasını çevirip kahkahalarıyla boş sokakta yankılar uyandıran Hoseok'a baktı. Sevgilisine, kalbinin kapılarını açtığı ikinci kişiye. Gülümsemesi, bir esnemenin bulaşıcılığı gibi bulaştı ve dudaklarında yer edindi.

Ve bu kahkahaları uzanıp Hoseok'un elini kavrayana dek devam etti. Hoseok eline sarılan uzun ele baktı ve kahkahasının bir tebessüme kadar küçülmesine izin verdi.

Üzerindeki kapşonlu ceketinin şapkasını düzeltti tek eliyle. Bakışlarını inatla o dudaklara indirmek istemiyordu çünkü bunu yaparsa yine ve yine duramazdı. Bir insanın dudakları, nasıl böyle bağımlılık hissi uyandırabilirdi ki?

"Taehyung..." bir şey söylemek istiyordu. Ortamdaki garip aurayı ancak konuşarak dağıtabilirdi ama ne demeliydi bilmiyordu. Aklını yitirmiş gibiydi. Kelime dağarcığını kaybetmişti sanki. Taehyung sıcak bir gülümseme sunup yaklaşınca bakışlarını kaçırdı.

Elini uzatmış, Hoseok'un ceketinin fermuarını sonuna dek çekmiş ve kapşonunun iplerinden bakışlarını kaçırmaya çalışan bedeni kendisine çekmişti. Ani hamleyle Hoseok düşmemek adına Taehyung'a tutunmaya çalıştı. Gözleri büyüdü, mavi irisleri korkunun verdiği hissiyatla genişledi.

Onun aksine, Taehyung'un keyfine diyecek yoktu. Yüzüne santimler uzaktaki bedenin yüzünde bakışlarını gezdiriyor, şişmiş dudaklarına bakışları indikçe kendisiyle gurur duyuyordu.

"Yurda geç kalmadan git istersen. Burada durduğumuz müddetçe, ben duramayacağım." gerilediğinde bu Hoseok için daha da şok ediciydi. Belki de söylediklerinden dolayıydı. Hızla ayaklanıp oturmakta olan Taehyung'a baktı. "Ben, yurda gideyim o zaman görüşürüz!" koşar adımlarla uzaklaşırken Taehyung'un güldüğünü duymamak imkansızdı.

***

Sabah, büyük bir halsizlikle uyandı. Dün akşam soğuk kaldırıma oturduğu için ya da kısacası hava soğuk olduğu için kötü olmuştu anlaşılan.

Kansızlığı olduğu için zaten çabuk halsiz düşüyor ve sık hastalanıyordu. Oflayıp yorgana sarındı ve Jungkook'tan tarafa kalçasını döndü. Jungkook, çalan alarmı kapatıp yatmaya devam eden bedenin yanına gitti sweatini giyinirken.

"Kalk lan geç kalacaksın sonra." Hoseok'u dürtükleyip homurdandı. "Gitmeyeceğim derse kötü hissediyorum." Hoseok bedenini Jungkook'tan tarafa çevirdi. Yanakları kızarmış, saçları büyük bir dağınıklık sergiliyordu. Jungkook eğilip arkadaşının alnına elini yasladı. "Hmm, ateşin var gibi. Dinlen sen ben gelirken bir şeyler alırım sana." Hoseok kafasını salladığında ve geri yorganına sarıldığında bu sefer de telefonu çalmıştı.

shameless :: yoontaeseokWhere stories live. Discover now