13.Bölüm : Kaybet Beni.

En başından başla
                                    

"Eylül?" diye sordu anlam veremeyerek.

"Şey..." diye mırıldandım, "Belki kahvaltıya beraber ineriz diye geldim..." Yüzünde anlam veremeyen belli belirsiz bir gülümseme oluştu kaşlarını çatarken. Başını salladı.

"İnelim." diye mırıldandı burnunu çekerek.

"Sen iyi misin? Burnun mu akıyor? Hasta mı oluyorsun?" diye sordum art arda telaş içinde. Kapısını kapatıp benimle koridorda yürüyüp merdivenlere yönelirken omuz silkti.

"Hasta oluyorum galiba... Ama boş ver beni, sağlıklı olmam da pek bir şey ifade etmiyordu zaten." Öfkeyle yüzüne baktım.

"Kendine bunu yapmaya daha ne kadar devam edeceksin?"

"Ne yapıyormuşum kendime?"

"Kendine bu kadar önemsizmişsin gibi davranmaya, ölümü düşlemeye daha ne kadar devam edeceksin?" Merih umursamazca bir kez daha omuz silkti.

"Ben ölümü düşlemiyorum Eylül. Ölmek istemiyorum... Ama bir şansım olsaydı hiç dünyaya gelmemiş olmayı tercih ederdim."

"Peki." dedim sessizce ve öfkeyle hızlandım. Merih eldivenli eliyle beni kolumdan tutup kendine doğru çevirdiğinde gözlerine bakmayı tercih etmiyordum, duvardaki panoyu inceliyordum.

"Gerçekten kendimi önemsemediğim için bana trip mi atacaksın?" Yüzünde eğlenir gibi bir ifade vardı.

"Ben sana trip atmıyorum. Böyle ergence şeylerle işim de olmaz ayrıca."

"Öyle mi?" dedi belli belirsiz bir gülümsemeyle.

"Öyle." dedim başımı sallayarak. Kolumu bıraktı ve birlikte merdivenlere yöneldik. Merih'in yüzünde hala belirsiz bir gülümseme vardı, onu ilk kez böyle görüyordum. Sanki biraz olsun mutlu gibiydi, bunun benimle bir ilgisi olabilir miydi?

"Gülüyorsun." diye mırıldandım.

"Hayır gülmüyorum." dedi.

"Gülüyorsun ama gülüşünü bastırmaya çalışıyorsun Merih, görebiliyorum."

"O kadar uzun zamandır gülmüyordum ki yüzümdeki ifadenin gülümseme olup olmadığını bile bilmiyorum Eylül. En son iki yıl önce gülümsemiştim."

"Öyle mi?" diye sordum kaşlarımı çatarak, "Herhalde bana anlattığın gibi 'aşık olduğunu sandığın' kız arkadaşlarından birine gülmüşsündür." Merih'in yüzündeki gülümseme büyüdü.

"Yolda yürüyordum, önümde de bir kız yürüyordu. Sonra kız bir taşa takılıp yere düştü, kalkıp sinirle taşın üzerine tükürdü ve hızla sokaktan çıkıp gitti. Ona gülmüştüm." Şok içinde yüzüne baktım.

"Ama bu benim..." diye mırıldandım, "Ben yaptım bunu." Merih gülerek başını salladı.

"O hafta sokağa çıkma denemeleri yapıyordun, birkaç gün boyunca kendini eve kapatmak yerine her gün sokağa çıkıyordun. Ben de seni izliyordum. Başına bir şey gelmeyeceğinden emin olmak istiyordum. O birkaç gün boyunca sana çok gülmüştüm."

"Başka neye gülmüştün mesela?" diye sordum merakla. O sırada yemekhaneye gelmiş tabaklarımızı dolduruyorduk.

"Oturalım, anlatacağım..." Tabaklarımızı ve kahvelerimizi alıp masalardan birine karşılıklı olarak oturduk. Ben ve Merih baş başa sohbet ederek bir kahvaltı mı yapacaktık yani?

"Evet, seni dinliyorum..." diye mırıldandığım sırada Merih beni hayranlıkla izliyordu.

"Biri sana yol soracaktı, yanına yaklaşıp konuşmaya başlayınca 'Acelem var!' deyip koşarak kaçmıştın. Hatırlıyor musun?" Utanç içinde ellerimi yüzüme götürdüm.

Kar Küresi (İki Kitap)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin