11.Bölüm : Mezarlık.

329K 16.2K 38.9K
                                    

Selamlar benim güzel kar tanelerim^^

Hemen yukarıdaki müziği açalım ve bölüme geçelim, battaniyelerimize sarılmayı da unutmayalım. Zira bizi üşütecek bir bölümle geldim <3

Bölümün öncesinde tam 11 bölümlük bir geyik hikayesi okuyacağız. Okuyacağız tüm bölümler tamamen hikayemizle alakalı o yüzden mutlaka dikkatle okuyun^^

İYİ OKUMALAR DİLERİM^^



Geyiğin Hikayesi

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Geyiğin Hikayesi...

1) Gecenin bir vakti, kışın en başında bir geyik dünyaya geldi karlı bir ormanın en kuytu köşesinde. Yürümeye çalıştıkça düştü, düştükçe kalktı ve kalktıkça düştü. Hayatın biz kalktıkça düşüren bir çift el olduğunu anlaması çok uzun zamanını almadı bu küçük geyiğin. Hayattaki ikinci gününde fark etti ki hayat bizi hep yerde tutmaya çalışacaktı, kalkmamızı istemeyecekti, üzerimize basacak ve bizi toprağa gömmeye çalışacaktı. Biz ise kalkmak için var gücümüzle çabalayacaktık ve işte bunun ismine yaşamak diyecektik... Fakat bir gün gelecekti ve hayat başaracaktı, biz toprağın altına gömülecektik. Bunun ismine isim ölüm diyecektik, yaşamın bitişi... 

2) Günler günleri, geceler geceleri kovalarken yürümeyi öğrendi bu küçük geyik. Ormanın içini keşfe çıktığı ilk günlerde annesinin peşini hiç bırakmazdı. Korkuyordu dünyadan ve sanıyordu ki dünya bu ormandan ibaretti... Bu küçücük ormanın dünya olması bile onu bu kadar korkuturken dünyanın ne kadar büyük olduğunu bilse ne hissederdi kim bilir. Yaşlı gözleri yağan karın altında beyazlaşan ağaç dallarını izlerken içinde bir heyecan vardı.

"Anne..." demişti annesine, "Dünya hep bu kadar beyaz mı?"

Annesi gülümsedi, "Hayır," dedi yavrusuna, "Dünya bazen sadece yeşil, bazen rengarenk, bazen ise kapkaranlık olabilir. Her renge hazır olmalıyız, yoksa yaşam bizi içine çeker ve o an hangi renkse ona dönüştürür. Korktuğumuz neyse ona dönüşürüz, neyden kaçarsak o oluruz."

Oysa bu küçük geyiğin içinde dünyaya karşı inanılmaz bir heyecan, inanılmaz bir korku vardı. Korku dolu gözlerle izliyordu etrafındaki ağaçları. Peki nasıl aşacaktı içindeki bu savaşı? Yoksa aşamayacak ve korkusu neyse ona mı dönüşecekti?

3) Küçük geyik günlerden bir gün annesi ve kardeşleriyle birlikte geçirdiği uykusundan uyanmış etrafına bakınmıştı. Orman kapkaranlık ve sessizdi. Oysa uzaktan güçsüz bir ses duyduğuna yemin edebilirdi, doğruldu ve ayağa kalktı. Birkaç adım attıktan hemen sonra çok uzaklarda bir yerde ışıkları yanan bir bina gördü, bu da neydi böyle? Korkuyla geriye doğru birkaç adım attı ve annesinin yanına kıvrılıp uzandı. O an içindeki dünyada yeni bir his keşfetti küçük geyik. Merak... İçinde daha önce görmediği bu manzaraya karşı bir merak oluşmuştu. Bu merak onu buradan alıp oraya götürür müydü bilmiyordu. Tek bildiği ve tek istediği güvende olmaktı. Oysa içi içini yerken son bir kez gözlerini açtı küçük geyik. Güzel gözlerini kısarak bir kez daha uzaklara baktı ve binanın ışıklarını gördü. "Bunlar da ne böyle?" diye düşündü içinden, "Yoksa dünyadan başka bir gezegen mi görüyorum uzaklarda?" Uzun uzun izledi uzağındaki o belli belirsiz ışıklı görüntüyü. İçindeki korku ve merak birbiriyle savaşırken bu gecelik de olsa korkusunun galip geldiğine emindi, gözlerini kapattı ve uykusuna döndü... Oysa biliyordu ki bir gün merak hissi galip gelecekti ve kendisini bir bilinmeze doğru yürürken bulacaktı. Zaten hayat bir bilinmeze doğru düşe kalka yürümek değil midir? Sahi ya, nedir bu hayat?

Kar Küresi (İki Kitap)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin