14. BÖLÜM - GEÇMİŞİN TOZLU RAFLARI

ابدأ من البداية
                                    

Sorduğu soruyu düşündüm bir süre. Her ikisi de merak ettiğim şeylerdi ama önceliği aileden yana kullandım. Özellikle lanetli kurtları çok merak ediyordum.

"Ailemizi."

Asaf Dede sustu. Bu suskunluğun altında yatanın büyük bir tecrübe olduğunu biliyordum ama ben henüz o kadar tecrübe sahibi veya yaşlı değildim. Kanım, yaşıtlarıma göre bile fazla deli akıyorken susmasını kaldıramıyordum. Sabırsızlıkla bekliyor, bacağımı titretiyordum. Bunu o kadar hızlı yapıyordum ki, bacağımda hissettiğim sıcak ele kadar durdurmak için çabalamadım. Başımı çevirip elin sahibine baktığımda Dağhan'ın yeşilleriyle karşılaştım. Dudaklarını kıpırdatarak, "Sakinleş," dedi. Asaf Dede'nin dinginliğinin yanında benim tavırlarım fazla aceleci kalıyordu ve bunun dikkat çekmesi normaldi.

Asaf Dede nihayetinde, "Ailemiz her zaman iyi değildi," diyerek konuşmaya başladığında anlamayarak baktım ona. İyiden kastı neydi? "Atalarımız hata yaptı. Bu hatalar çok can aldı. Öyle ki alınan canların bedelini yalnızca kendileri ödemedi."

"Bu ne demek?"

Gülümedi. "Ne demek olduğunu biliyorsun," dedi ve o an neden söz ettiğini anladım.

"Lanet," dedim fısıltıyla ve Asaf Dede başıyla onayladı beni.

"Evet, lanet... Uzun zaman önce, büyük dedem hırslarının kurbanı oldu. Bir avuç toprak uğruna bir çocuğun canına kıydı. Çocuk, ölmeden dakikalar önce onun kolunu ısırmıştı. Bu öyle bir ısırıktı ki Tahsin Dedem'i değiştirmişti. Bu değişim en başta kötü değildi hatta onun işine öyle yaramıştı ki en başta sahip olmak istediğinden kat be kat fazlasını kazanmıştı. Fakat öldürdüğü çocuğun babası yıllarca onu izlemişti. Oğlunun verdiği hediyeyi sömüren adama öfkeliydi. Öte yandan sadece yas tutmak da istemiyordu. İntikam istiyordu. Bu yüzden bir cadıyla anlaşma yaptı... "

"Cadı mı?"

Asaf Dede başını salladı. "Evet cadı," dedi. "Bu bir masal değil Pera. Bu bizim geçmişimiz ve tabi senin de..."

Büyükçe yutkundum. Göğsüme bir öküz oturdu adeta ve kalkmaya niyeti yok gibiydi. Bu dünyada cadıların da olduğunu bilmek beni epey tedirgin etmişti.

"Adam cadıya istediğini verdi yani kanını ve cadı da Tahsin Dedem'i lanetledi. Daha doğrusu onun oğlunu, babamı. Tam dolunay gecesi gerçekleşen lanet her dolunayda devam etti.

Lanetlenen babam o gece tüm ailesini katletti ve kendine geldiğinde her şeyin farkına ancak varabildi. Fakat artık çok geçti. Annesini ve babasını öldürmüştü. Evinden çıktı. Doğruca ormana girdi. Orada saklandı bir süre ve sonunda bir kurt sürüsü tarafından bulundu. Tıpkı kendisi gibi olan kurtlar ona kucak açtı. Her dolunayda onu kontrol altında tuttular ve sonunda çocukları oldu. Kendi ailesiyle birlikte sürüden ayrıldı..."

"Sürüden ayrıldı mı? Onu koruyan sürü bu sürü değil mi yani?" Yine dayanamayarak dedemin sözünü kesmiştim fakat elimde değildi. Hala daha anlayamadığım kısımlar vardı.

Asaf Dede başını iki yana salladı. "Hayır, değildi," dediğinde bakışları kısa bir an için uzaklara daldı. "Kendi sürüsünü kurdu babam ve uzunca bir süre bu lanetle yaşadı. Bazı çocukları ve torunları bu lanetten etkilenmedi ve normal birer insan olarak dünyaya geldi. Bazılarıysa kısmen etkilendi. Yani kurda dönüşme yetileri vardı fakat dolunayda kontrolden çıkmıyorlardı. Azınlıkta olanlar yani bizse tam manasıyla babam gibiydiler. Dolunayda kontrolü kaybediyor ve sabah olduğunda tüm olanların farkına varıyorlardı. Ben ve babaannen etkilenmeyenlerdeniz. Fakat Samet Amca'n laneti tam olarak yaşıyor. Ve tabi Dağhan'da... "

DOLUNAY ||DÜZENLENİYOR||حيث تعيش القصص. اكتشف الآن