38. YÜREĞİM KÖPÜK KÖPÜK SEVDAN

Start from the beginning
                                    

"En az üç dört kez seslendiler sana, duymadın. Yine neyi düşünüyorsun?"

Kürşat, gözlerini tekrar bahçeye çevirirken arkadaşının kendisini izlediğini biliyordu. Buna rağmen göz göze gelmek istemedi.

"Her zamanki şeyler."

Bozdoğan zaten Bekir'le yaşanan durumun tüm ayrıntılarını biliyordu. Yeni bir gelişme olmadığından konuşmak da istemiyordu. Temcit pilavı gibiydi, aynı şeyi defalarca tekrar ediyorlardı.

"Dün onun evindeydin, bir değişiklik yok muydu?"

İlk yılı olduğu belli olan öğrencilerin kalabalık topluluklar halinde gezişinin üçüncü günüydü. Yani yeni dönemin ilk haftasındaydılar. Bekir, memleketinden döneli 1 ay olmuştu. Bu süre zarfında eski haline döner sanmıştı ama hayır. Biraz daha kendine gelmiş, neşelenir gibi olmuşsa da hala eski halinden çok uzaktı.

"Sadece dün ilk kez öpüştük, onda da ağladı."

Evine dönmek için dış kapının önüne geldiğinde artık dayanamayıp sevgilisini öpmüştü. Aslında niyeti dudaklarına dokunup çekilmekti ama anında aldığı karşılığa kapılıp sevgilisini kapıya dayayarak öpücüğü derinleştirmişti. Onu en son ne zaman öptüğünü bile hatırlayamadığını varsayarsak bu yaptığı çok normaldi. Ama ellerinden biri Bekir'in başının yanından kapıya dayalı, öteki de esmerin belini sarmışken gömleğinden sıkıca ona tutunan sevdiğinin ağlamasını beklemiyordu. Dili Bekir'in ağzının içini turlarken tuzlu sıvının tadı karışmıştı sevgilisinin hoş kokulu tadına. O anda neye uğradığını şaşırıp gözlerini açtığında dudaklarının temasını kesmeden hareketini durdurmuştu. Karşılaştığı manzara sıkı sıkı kapanmış gözlerden usulca akan yaşlardı.

Gördükleri öyle canını yakmıştı direkt sevgilisinin dudaklarından ayrılmış, belindeki elini çekmişti. Avuçlarıyla kapıya arka arkaya vurup "Sikeyim, sikeyim!" diyerek hırsını metal yığınından almaya çalışırken Bekir'in hala gözlerini açmadan ağlamaya devam etmesi iyice çığrından çıkarmıştı onu. Seslere gelen Yusuf'un "Ne oldu?" sorusuna cevap verecek durumda değillerdi ama biraz daha durursa birilerine zarar verebileceğini fark edecek kadar kendindeydi. Bu yüzden içi hırsla doluyken Bekir'i iterek kapıyı açmış ve ardına bakmadan evden ayrılmıştı.

"Kürşat, belki de Bekir haklıdır."

Genç adam, arkadaşının sözleri karşısında kaşları çatılırken ona döndü. Bozdoğan'ın ciddi ama endişeli ifadesine bakıp devam etmesini beklerken yumruklarını sıktı. Konuşmanın devamını tahmin ediyordu çünkü.

"Bu böyle devam etmez. Nereye kadar önünüzdeki gerçekleri görmezden geleceksiniz? Abi, Allah aşkına mantıklı ol."

Bu noktada susup sınıfa göz gezdirdi. Arkada dedikodu yapan iki-üç kız dışında kimse yoktu. Buna güvenerek reise iyice yaklaşıp kısık tondaki sesiyle devam etti.

"Hadi diyelim ki iş bozuldu, bu kızla evlenmedi. Peki sonra? Başka birini bulmayacaklar mı sanıyorsun? Reis, onun ailesini geçtim ileride senin ailen de senden evlenmeni isteyecek."

Kürşat'ın tepkisizce dinlemeye devam ettiğini görünce sözlerini sürdürdü.

"İkinizin de ailesi sizden evlenmenizi isteyecek, ne kadar erteleyebilirsiniz ki evliliği? İki yıl, üç yıl? Hadi taş çatlasın 5 yıl olsun reis. Ama sonunda mutlaka insanlar şüphelenecek ve belki de anlayacaklar."

Bu kısımda sıkıntılı bir nefes aldı.

"Kürşat, onun ailesi ya da bizim teşkilat öğrendiğinde ne olur biliyorsun değil mi?"

SARSINTIWhere stories live. Discover now