30. SEVDA KUŞUN KANADINDA

9.4K 777 964
                                    

*Not:Medyadaki müzikle okumanızı tavsiye ederim ❤️*

Dolana dolana düştüğün çukur, yana yana boğulduğun deniz, göre göre özlemekti sevda. Ezelden ebede kendine yol bulmuş tek isyandı. Hem hayata hem insanlara.

Bekir, içindeki tarif edilemez coşkuyla sevdiğiyle yürürken sevdasının gözlerinden taştığından habersizdi ancak dudaklarındaki kıvrımı çok iyi biliyordu. Ankara'nın serin ama güzel bahar ikindisinde yarinin sıcaklığına sokulmamak için direnirken söylediği şeyleri dinlemeye çalışıyordu.

"Akşama ne yemek yapacağız?"

Yusuf'un olmadığı birkaç günü değerlendirmek için Kürşat, onlarda kalacaktı. Uzun zaman sonra ilk kez yalnız kalacaklarını göz önünde bulundurulduğunda heyecanı ve coşkusu gayet anlaşılırdı.

"Bir bakalım pazarda uygun ne varsa ona göre hallederiz yemeği."

Kürşat, gülümseyerek sevdiğini onaylarken Bekir'le aynı duyguları paylaştığı anlaşılıyordu. Semte kurulan cuma pazarına sonunda girdiklerinde kalabalığa karışmışlardı. Yaşlı-genç, kadın-erkek, çoluk çocuk büyük kitlenin arasına daldıklarında pazarcıların sesleri kalabalığı yarıp kulaklara sızıyordu.

"3 kilo patates 1 lira!"

Bekir, kalabalıkta sevdiğini kaybetmemek için ona yakın yürürken birkaç kişi omzuna çarpmıştı. Adım başına beş insanın düştüğü pazarda bu durum o kadar kanıksanmıştı ki kimse özür dileme gereği de duymuyordu.

"Bak şuradaki domatesler iyi görünüyor."

Kürşat, esmer gencin koluna dokunup birkaç tezgah ötedeki kadınların sardığı yeri işaret etmişti. Konuşur konuşmaz bir cevap beklemeden hedefine ilerlerken Bekir de onu takip ederek insanları yara yara yürüdü. Geniş şemsiyenin altında kalan pazarcı ve kırmızı domateslerin önüne geldiğinde reis çoktan kese kağıdı almıştı. Birkaç kadın ve erkekle neredeyse her biri dokunulmuş domatesleri seçip istedikleri kadarını doldurdukları kese kağıdını önünde mavi önlük bağlı olan adama uzattılar.

Pazarcı, tartının üstündeki diğer kese kağıdını bir başka müşteriye uzattı, parasını aldı. Nihayet iki gencin aldıklarını tartmak için iki kiloluk ağırlığı koydu. Ağırlık kese kağıdından fazla gelince rastgele birkaç domates seçip tekrar tarttı. Bu defa denk gelince gençlere döndü. Fiyatını söyleyip domatesleri sahiplerine uzattığında Bekir cebindeki parayı verdi. Kürşat da kese kağıdını kucağına aldığında teşekkür ederek yollarına devam ettiler.

Pazar arabalarıyla yavaş yavaş yürüyen onlarca insan, tekerlekli arabayla insanların yüklerini taşıyarak harçlık kazanmaya çalışan çocuklar arasında pazar mallarını ve fiyatlarını eleştirerek nerdeyse bir saatlerini harcadılar. Bekir ve Kürşat birlikte seçiyor, pazarlık yapıyor sonra da reis aldıklarını taşıyordu. Genç adamın taşıma sınırını aştıktan sonra yardım etmişti esmer oğlan. Emekli çiftler gibi hissederek yaptıkları bu pazar alışverişi Bekir'in yüzündeki gülümsemeyi daha çok büyütürken nihayet insan selinden çıkmışlardı.

Elleri kolları dolu, muhabbet ede ede vardıkları evde aldıklarını mutfağa koyduktan sonra Bekir giyinmeye, Kürşat da tuvalate gitti. Esmer genç eşofmanlarını giyinip banyoda ellerini yıkadıktan sonra mutfağa geçti. Malzemeleri yerleştirirken sevdiği adam yanına geldi.

"Güveç, pilav yapalım mı?"

Kese kağıdındaki elmaları koymak için plastik bir sepet çıkaran esmerin sorusuna cevap olarak reis güveç malzemelerini çıkardı.

"Bir de yanına çoban salata da yaptık mı tamamdır."

Kürşat'ın çoban salataya olan aşkını sevgili oldukları şu süreçte gayet iyi anlamıştı. Evde yemek adına bir şey yoksa bile birer adet soğan, domates, salatalıkla hemen bir salata hazırlıyor ve yiyordu. Bununla dahi doyduğu oluyordu.

SARSINTIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin