🔸33.BÖLÜM: PARÇALANMIŞ GÜVEN

21.6K 1.7K 326
                                    

Burada saati kontrol etmek mümkün olmadığı için tam olarak emin olamasam da Kosey ve Emma'nın yanına dönmeye karar verdiğimde aradan yarım saat geçmiş olmalıydı. Mişa'nın birkaç adım arkamdan gelen varlığıyla birlikte boynumdan sarkan ve köprücük kemiklerimin tam ortasına değen şişenin varlığını hissedebiliyordum. Hâlâ bana iyilik yaptığına inanmak içimden gelmiyordu ama olaya kısmen açıklık getirmiş, hatta bana bu... İksiri bile vermişti, değil mi? Ne garip bir kadındı. Öyle garipti ki onun varlığından rahatsız oluyordum, hatta Kosey'in varlığından bile daha fazla bir şekilde oluyordum... Ama bunu dile getirip de onu kızdırırsam beni tekrar duvardan duvara çarpar diye korkuyordum. Ne de olsa kadın pek otokontrole sahip gibi görünmüyordu. Tamam. Bende görünmüyordum, sonuçta en başta ona tokat atarak onu kışkırtan bendim ama hiç değilse, onun kadar da ürkütücü görünmüyordum.

Nihayet, taş evin ön kısmındaki açıklığa geldiğimizde yaptığım ilk şey kız kardeşimi kontrol etmek için etrafa bakınmak oldu. Emma, bir sütunun arkasından çıkıp endişeli bir ifadeyle bana yaklaştı ve bende gözlerimi kısarak merakla ona bakmaya başladım. Tedirgin edici bir endişenin yüreğimi sarması fazla uzun sürmedi. Oof, hayır. Saklanıyor muydu o? Bu İYİ olamazdı. Umarım yokluğumda kötü şeyler olmamıştır, diye düşündüm kendi kendime. Gerçi Kosey uslu bir şekilde köşede duruyor, çok ağırbaşlı ve kontrollü görünüyordu. Düşündüğüm gibi bir şey olsa bu kadar akıllı uslu görünmezdi bence. Daha... Ürkütücü olurdu. Bunu fark etmek beni biraz olsun rahatlattı ve çok daha sakin bir şekilde Emma'ya 'Sorun yok' bakışımı attım. Mişa'nın bana zarar verme potansiyeline sahip biri olduğunu düşünüyor olmalı ki, o da rahatlayarak başını 'Tamam' anlamında salladı. İkimizin de ağzını bıçak açmadı. Kosey ve Mişa'nın yanındayken ikimiz de kendimizi rahat hissetmiyorduk.

Mişa, "Kosey," diye seslendiğinde bedenimdeki her bir hücre kaskatı kesilerek kadına dik dik baktım fakat bakışlarımı inatla yok saydı. "Seninle konuşmalıyım."

Bundan daha şüpheli çok az şey vardır.

Ama Kosey, bu teklif karşısında şaşırmamış gibiydi. Mişa'nın teklifini "Peki." diyerek kabul etti ve taş eve geri giren kadını takip etmek için sırtını duvardan ayırdı. Onları seyrederken kahreden bir şüphenin bedenimi ele geçirmesine engel olamadım. Bu ikisi kesinlikle bir işler karıştırıyordu. Kosey'in gözlerinden gizemli bir parıltının geçtiğini gördüğümde ağırlığımı bir ayağımdan diğerine vererek huzursuzca kıpırdandım, tam da o anda yanımdan geçiyordu zaten. "Siz ikiniz, burada bekleyin. Birazdan dönerim." dedi güçlü bir sesle.

İtiraz etmek şöyle dursun, aksine, "Tamam." dedim hemen.

Emma ağzını açıp tek kelime etmese bile bana kuşkuyla bakmadan yapamadı, bakışları bıçak gibiydi.

Kardeşimi görmezden gelmeyi deneyerek Kosey ve Mişa tamamen gözden kaybolana kadar bekledim ve bu olduktan sonra da onları takip etmek için atıldım ama ikinci adımı atmaya kalmadan Emma dirseğimden tuttu, çekip durdurdu beni. Ona 'Ne yapıyorsun sen?' bakışımı attım. Aynı bakışı o da bana attı ve ne kadar denersem deneyeyim kolumu parmaklarından kurtarmama müsaade etmedi. Beni böyle durdurduğu, zaman kaybetmeme neden olduğu için öyle öfkeliydim ki, sabırsız bir şekilde ayağımın ucuyla yerde ritim tutmaya ve ona kızgın kızgın bakmaya başladım. "Emma, ne yapıyorsun?" Öfke dolu düşüncelerimi bir kenara atamadığım için ses tonum ne kadar sabırsız olduğumu ele veriyordu.

"Pardon ama adam burada kalın dedi."

"Bir şeyler saklıyor. Ne olduğunu öğrenmem lazım." dedim kararlı bir sesle, bir yandan da Kosey'in gittiği yönü işaret ediyordum. Emma gözlerini kısarak ifademi taradı ve bende umursamadan devam ettim. "Burada bekle."

Mumya Kalbi: Atmayan Kalpler Serisi (2) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin