Annemi onayladıktan sonra malzemeleri çıkarıp pastayı yapmaya koyuldum. Bu gecenin normal gitmesini her şeyden çok istiyordum. Gitmeliydi, bir şeylerin düzelmesi için...

*

Aynanın karşısında son kez kendime baktım, yine elbiselerimden birini giymiştim. Bu sefer giydiğim elbisenin üzerinde mavi pembe kelebekler vardı, modeli sarı elbisemin modeli ile neredeyse aynıydı. Boynuma altın sarısı, ucunda güneş olan bir kolye takmıştım. Kulağımda ise sallanan, yine altın sarısı toplu küpelerden vardı. Bileğime takım olarak tamamladığım ince bilekliğimi takmıştım. Ayağımda ortopedik beyaz terliklerim vardı, görünüşü şık olduğu için elbisemin altında abes durmamıştı.

Makyajımda her zamanki gibi sadeydi, ince bir sürme, maskara ve parlatıcı... Saçlarıma ise kalın dalgalar yapıp dağınık bir hava vermiştim, aynadaki görüntüm hoştu, umarım bu gece böyle düşünen tek ben olmayacaktım.

Parfümümü sıktıktan sonra odamdan çıkıp alt kata indim, bütün hazırlıklarımız tamamdı, bizde masayı bahçeye kurmuştuk. Misafirlerimizin eli kulağındaydı muhtemelen, daha fazla odamda oyalanmamalıydım.

Dediğim gibi, elleri kulaklarındaydı. Ben merdivenleri inerken kapı zilimiz çalmış, annem ve babam üç kişilik çekirdek aileyi karşılamıştı. Müjde ve Kemal çifti her zamanki neşelerini korurken Aras somurtkan, bıkkın ifadesini sabit tuttu.

Bana karşı.

Müjde hanımın kucağına karşılık verdikten sonra bir adım geri çekildim. Müjde hanım saçımı hafifçe kenara çektikten sonra yanağımı okşadı. "Nasılsın canım, iyileştin mi?"

Ağzım kapalı bir şekilde gülümsedikten sonra cevapladım. "Evet, şimdi daha iyiyim. Kusura bakmayın, geceyi de mahvettim."

"Ah, lütfen, saçmalama! Sağlık konusu bu, böyle şeylerin lafı olmaz. Önemli olan iyi olman..."

Tekrar ağzım kapalı bir şekilde gülümsedikte sonra misafirlerimizle birlikte bahçeye geçtik.

Annem ve babam yan yana, tam Müjde-Kemal çiftinin karşısına oturmuştu. Ata masanın baş kısmında oturuyordu, bende babamın yanında, Aras'ın hemen karşısında oturuyordum. Muhabbetimiz yoktu, bakışmalar yoktu. Yok sayıyordu beni ve bu canımı yakıyordu.

Gerçekten, içimde bir şeylerin büküldüğünü hissediyordum.

Yemek neşeli geçmişti bunun dışında. Aras sohbete katılıyor, babam ve kendi babasıyla şakalaşıyordu. Annemler kendi aralarında eğleniyordu. Yemeğini çoktan yiyen Ata, bilgisayar oyunu için odasına çoktan kaçmıştı. Sıkılıyordum, tabağımla oynuyordum, yapacak başka bir şey bulamıyordum. Keşke telefonumu odamda bırakmasaydım, en azından sevgilimle falan mesajlaşırdım.

Yemekten hemen sonra tatlıyı servis edeceğimiz için tabakları annemle toplayıp mutfağa geçtik. Tatlının sunumunu asla anneme yaptırmazdım, o, şey, biraz batırırdı da, o yüzden sanatımı kendim yapmayı tercih ederdim. O yüzden annem beni bırakıp misafirlerin yanına döndü.

Düz tabakların hepsini tezgahta sıraya dizdikten sonra dolaptan tatlıyı çıkardım. Tabaklara tatlıyı koyduktan sonra süsleme kısmına geçtim, o esnada yalnızlığım küçük bir boğaz temizleme sesi ile bölündü. Tabi, bunda bir şey olmasa da sessizlikte bir an bunu işitince ürkmemem imkansız oldu. Sıçradıktan sonra tezgaha tutundum ve kalp atışlarımın düzene girmesi için bekledim.

"İyi misin?"

Kafamı Aras'a çevirmeden sallayarak onayladım ve işime devam ettim.

Arkadaş DümeniWhere stories live. Discover now