5.ACININ ÖFKESİNE SIĞINMAK

361 7 0
                                    

Dudaklarım titremenin verdiği etkiyi açık açık belirtirken tam gözlerinin içine baktım.Göz bebeklerinin ardındaki sahteliği şu an çok net görebiliyordum.
-Melis sen ne yaptığının farkında mısın?
Gülsu hemen yanı başıma gelmiş destek verircesine omzumu tutuyordu. Herkes şaşkındı. Ben artık şaşırmaktan özellikle şaşkınlığımın sebeplerinin ardındaki kişinin Melis olduğunu görmekten sıkılmaya başlamıştım. Buna onu fazlasıyla ödetmek istiyordum fakat şu an zamanı olmadığını düşünüyordum. Sadece şu an ona bakıyordum. Elindeki bardağı masaya sertçe bıraktı.Fön çekmiş olduğu belli olan saçlarını geriye savurdu.Şovunu yapmış mıydı şimdi? Bitmişti sanırım şovu. Belki herkes benim tepki vermemi beklediği için suskundu. Anlam verememiştim benimle derdi neydi?
-Melis. Yürü gidiyoruz.
Cümlelerine tek tek vurgu yapan Arda nihayet konuşmuştu.
-Bir yere gitmiyorum ben hemde seninle hiçbir yere gitmem.
-İyi misin? Dişlerin titriyor. Hadi gidelim.
Gülsu koluma girmiş beni hareket ettiriyordu. Ayaklarım ona uyup yürümeye başlamıştı. Şu an tam anlamıyla hissizdim.Ayaklarımın önüne set çeken stilettolar geçmeme izin vermemişti. Anlaşılan benimle işi bitmemişti. İçindekini kusmasını dinleyecektim. Dinleyecektim ki bir gün bunu ona yutturacaktım.
-Bakıyorum da polyannacılığa geri terfi etmişsin.
Radarıma takılan gözlerinin neyi açıklamaya çalıştığına baktım fakat o gözlerin ucundaki okun yalnızca kin kelimesini taşıdığını gördüm.
-Ne diyorsun?
İthamını açıklamalıydı.
-Unutmuş ayağına yatma!
Durup duruken neden sinirlendiğini anlayamıyordum. Ona bir zararım dokunmamışken beni ve kendini bu duruma düşürmesine üzülmüştüm.
-Serkan'ı da böyle ayağına düşürmüştün hatırlamıyor musun?
Beynim Serkan ismini araştırmaya çalışırken ayağına düşürmek kelimesini ne maksatla söylediğini çözememiştim.
-Ne demek istiyorsun açık konuş?
Damarıma basmıştı artık. Tekrar bana iftira atmasına izin vermeyecektim.
Bir adım daha yaklaştı. Güldü fakat bu içten bir gülüş değildi.
-Serkan 'ı severken bana seni ona ayarlamamı söylemesi de tesadüftü değil mi? Kantinde bugün yaptığın şeyin aynısını ona da yapmamış mıydın? Halbuki ben onu ne kadar sevdiğimi sana anlatırken gidip onunla konuş dediğimde kendine ayarla dememiştim!
Allah' ım bu duyduklarım gerçek olamazdı.Melis beni ne kadar yanlış tanımıştı.Böyle bir şeyi yapabileceğimi nasıl düşünmüştü?
-Uzatma artık. Çekil şurdan.
Gülsu daha fazla dayanamamış Melis'i önümden itmişti. Ben gözümdeki damlaların yüzümü ısıtmasıyla anlamıştım ağladığımı. Şu an Gülsu olmasaydı yere kapaklanacağımdan emindim. Verdiği destekten güç alarak düzgünce yürümeye çalıştım. Gülsu Melis hakkında bir şeyler söylüyordu fakat duyamayacak kadar daha doğrusu anlayamayacak kadar aklım Melis'in söyledikleriyle meşguldü. Bana düşmanlığının sebebi bu muydu? Bir erkek için miydi bunlar?
-Dikkat et kafana.
Gülsu kafamdan tutarak içeri sokmuştu beni. Ona verdiğim zahmeti farkedip kendime geldim.Şöför koltuğuna kendiside oturduktan sonra arabayı çalıştırıp sürmeye başladı.
.
Eve geldikten sonra Gülsu'nun ısrarıyla duş alıp bir nebze kendime gelmeye çalıştım.Saçlarımı havluyla kuruladıktan sonra banyodan çıktım. Oturma odasında olduğunu bildiğim Gülsu'nun yanına gittim.
-Kahve yaptım ikimize. Hem biraz sohbet ederiz.
Ona minnetle baktım.
Karşısına geçip oturdum. Kahve kulpunu kavrayan parmaklarım sıcaklığın etkisiyle gevşemişti.
-Saçlarının uzun olmasını seviyor musun?
Sorduğu soru beklemediğim bir soruydu.
-Aslında kısa saçta seviyorum.
Gülümsedi.
Bir yudum içtikten sonra Gülsu 'nun beklediğim sorusuyla kafamı kaldırdım.
-Melis bugün sana neden öyle davrandı?Bu arada siz nerden tanışıyorsunuz?
Elimdeki kulpla birlikte koltuğa iyice yaslanıp bağdaş kurdum.Saçımı kulağımın arkasına tıktıktan sonra anlatmaya başladım.
-Biz Melis' le aynı mahalledeniz daha doğrusu aynı mahalledendik. Bir nevi çocukluk arkadaşıydık.
-Peki şu an neden böyle oldunuz?
Böyle kelimesi benimde merak ettiğim şeydi ama bugün öğrenmiştim açık açık.
-Bugüne kadar bende Melis'in bana sırtını neden döndüğünü bilmiyordum.Gerçi ilk iftirasında benim ona sırtımı dönmem gerekiyordu ama.
Gülsu sessizce dinlerken son cümlemde şaşkınca kaşlarını kaldırdı.
-Nasıl yani?
Gülsu'ya Melis 'i kuzenimle tanıştırma olayımın saçma bir patlak vererek üzerime kaldığı olayı anlattım. Duyduğunda Melis' e küfür etmişti. Küfür etmenin bir yararı olmadığını söyleyip uygun bir dille ona günah olduğunu belirtmiştim.
-Peki bugün söyledikleri?
Derin bir nefes aldım ve lise birde yaşanan olaya gittim.
Tostumu almış sınıfa ilerliyordum ki bana doğru heyecanlı bir şekilde koşan Melis'i görmemle olduğum yerde durdum.
-Ne oldu?Neden koşuyorsun?
Gülerek sorduğum soruya cevap beklerken bir yandanda tostumu ısırıyordum.
-Helya bana verdiğin sözü hatırlıyor musun?
Ona birçok konuda söz vermiş olabilirdim. Çünkü zorla söz verdirdiği zamanlar kıramıyordum.
-Imm hangisi hatırlayamadım?
Kaşlarını çatıp sesli bir nefes aldı. Ardından söyledi.
-Serkan'a onu sevdiğimi söyleyecektin hatırlıyor musun?
Isırmak için dişlerimin arasında bekleyen tostu duyduğum cümleyle ısırmaktan vazgeçtim. İştahım kaçmıştı. Melis tostumu eline almıştı o sıra.
-Melis bu konuyu konuşmuştuk. O serserinin teki bunu görmüyor musun?
Saçımın bir tutamını parmaklarının arasına alıp oynamaya başladı. Saçlarımla oynanmasının hoşuma gittiğini bildiği için bunu yapıyordu.
-Helya bu kalbime gel anlat sen onu.
Sitem dolu sesinin suçlusu olarak kalbini görüyordu fakat yanılıyordu. Onu zorla kalbine davet eden Melis'ti. Okula playboy gelecek sevdasıyla Serkan denen serseriyi bekleyen tüm kızlar gibi sıraya girmiş zorla kalbine koymuştu. Ona aşık olmadığını ve sadece bir playboy olduğu için onunla çıkmak istediğini biliyordum ve bu heves uğruna yaptığı davranışın doğru olmadığını da biliyordum. Ama beni yinede dinlemiyordu.
-Hem onu geç sen sözünün arkasında duran birisin.Bugün tam zamanı.
Dedikten sonra ellerini çırpmış hayal alemine dalış yapmıştı yine. Ne yapacağımı gerçekten bilmiyordum.
Kabul etmesem benim yüzümden ağlayacağını biliyordum ve bunu istemiyordum.
-Peki. Nerde o serseri?
Kızgınlıkla kaşlarını çattı.
-O serseri değil. Hem olsa bile serserilikte yakışır.
Derince bir nefes aldıktan sonra içimden Ya Sabır dedim. Bu kızlar neden düzgün insanları sevmeyi beceremiyorlardı?
-Kantinde şimdi arkadaşlarıyla girdi.
-Tamam gidelim o zaman.
Dedikten sonra ilerlemeye başladım ki hala yerinde duran Melis'e döndüm.
-Sen neden gelmiyorsun?
Ayağıyla yere daireler çiziyordu.
-Helya ben gelmesem belki iyi olur. Sonuçta reddedilirsem kimse tarafından bilinmek istemiyorum.
Bu cümleden sonra sinirle Melis'i arkamda bırakıp kantine ilerledim.O Serkan denen çocuktan nefret ediyordum. Onu nefretle arayan gözlerle etrafa baktım. Kantin sırasında arkadaşlarıyla laubali bir şekilde sohbet ediyordu. Tamam yakışıklıydı ama görgü kurallarından yoksundu.Yakışıklılığını görüp aşık olan kızlara acıyordum.Çünkü anahtar sadece yakışıklı kısmını açmıyordu. Hızla çocuğa ilerledim. Tam arkasında duruyordum. Nasıl hitap etmem gerektiğini bilmiyordum. Adını biliyordum fakat adıyla hitap etmek istemiyordum. Gerçi Melis olmasa okula böyle birinin geldiğinden de haberim olmayacaktı ya. Ben hala arkasında durmuş benden bilmem kaç santim olmasının verdiği etkiden dolayı iyice küçülmüş gibi hissederken beni farkeden arkadaşı göz işaretiyle beni göstermişti. Serkan denen çocuk arkasına dönmüştü. Gözlerimin içine bakınca rahatsız olmuştum.
-Konuşabilir miyiz?
Dedim zorlukla. Değil konuşmak bir metre yakınında dahi bulunmak istemiyordum ya neyse.
-Tabii.
Dedikten sonra arkamı döndüm ve kantinin biraz daha sakin olan kısmına doğru ilerledim. Arkamdan gelip gelmediğini umursamıyor hatta gelmemesini umuyordum.Dönünce burda olduğunu gördüm.Sıkkınca yüzüne baktım.
-İyi misin?
Sorusunu es geçip konuşmaya başladım.
-Lafı uzatmicam senden hoşlanan bir arkadaşım var. Onu kırmamak için burdayım.
Elini saçlarından geçirip ince tellerinin alnına dökülmesine izin verdi. Hareketleri beni fazlasıyla boğuyordu.
-Kim bu arkadaşın?
Derken sesi sinirli çıkmış gibiydi. Umursamayıp cevap verdim.
-Melis Deniz 9-A 'dan.
Der demez gitmeyi planlıyordum ki karşımdaki çocuğun ellerini belime yerleştirip beni kendine çekmesiyle gözlerim olabildiğince açıldı. Gözüme gelen kahküllerim gözüme batmış canımı yakmıştı.Ellerim Serkan denen çocuğun göğsündeydi. Kalbim fazlasıyla hızlı çarpıyordu. Bir anlık şok beni ne hale sokmuştu. İnanamıyordum. Bu çocuğun derdi neydi? Kendime geldikten sonra hızla geri çekildim.
-Ne yaptığını sanıyorsun?
O sıra etrafımızın kalabalık olması beni şaşırtmıştı. Arkamdan birinin özür dilemesiyle arkama döndüm.
-Çok özür diliyorum.
Sinirle bağırdım.
-Neden özür diliyorsun?
-Elimdeki sıcak çay az daha üzerine dökülecekti. Tekrardan özür diliyorum.
O sıra gözüm yerdeki kartona ve etrafa dökülmüş çaya deydi. Beni neden kendine doğru çektiğini şimdi anlamıştım. Ama yinede öfkem dinmemişti.Serkan öylece gözlerini bana dikmiş izliyordu. Sanırım bir teşekkür ya da herkesin içinde bağırdığım için özür bekliyordu.
Daha fazla aynı ortamda durmamak için konuştum.
-Özür diliyorum ayrıca teşekkür ediyorum. Dedim kısaca. Artık daha fazla durmak istemediğim için gidecekken kolumu tutmasıyla yan döndüm. Gözüm önce kolumdaki parmaklarına ardından da Serkan 'a döndü. Kolumu bırakmadan bana iyicde yaklaştıktan sonra kulağıma eğildi.
-Saçların, saçların çok güzel kokuyor.
Bu cümlesi sanki beni canevimden vurmuştu. Bu cümlesiyle ayağımın altındaki yerin sallandığını ve midemin bulandığını hissettim. Ve o gün çok güzel bir karar almıştım.
Olayı anlatıp bitirdiğimde Gülsu 'nun bakışları değişikti. Ya da dalıp gitmiş gözüküyordu.
-Bitti mi?
Başımı onaylarcasına salladım.
-Tamam ama Melis kısmını anlatmadın ki.
-Evet. Çünkü dediğim gibi bunca zamandır Melis' in bunu bildiğini daha doğrusu kendince nasıl bildiğini bugün öğrendim.
Anladım dedikten sonra tekrar soru dolu gözlerle bana baktı.
-Kararın.Hangi kararı aldın?
Bir müddet bekledim. Hayatımın en güzel kararını erken verdiğim için mutluydum. Bu mutluluğumu Gülsu 'yla paylaşabilirdim.
-Ertesi günü okula kapalı gittim.Bu sebeple kapanmış olabilirdim fakat neticesinde Allah rızası için kapandım.
Gülsu bana hayretle baktı.
-Gerçekten saçını bu istek doğrultusunda kapatman çok hoş. Ayrıca o kadar erken kapanıp buna devam edebilmiş olmanda çok güzel.

-Evet fakat o istek sadece geçerli bir sebepti. Ben aslında farkında olmadan bunu uzun zamandır istediğimi farketmiştim.
Tek temennim Rabbimin rızasını gözeterek koyulduğum yolda ve yollarda bu rıza neticesini elden bırakamazsın yürüyebilmek. Yoksa nefsani bu dünya, insana herşeyi yaptırıyordu.
-Melis 'i öldürmek istiyorum.Onun kişiliğinin bozuk olduğunu başından beri farketmiştim.
Omuz silktim. Beni ilgilendirmiyordu artık. Kahvemi içecektim ki soğumuştu.
-Acıktım ben ya.
Gülsu' nun sitem dolu sesine eşlik eden karnımla bende acıktığımı hissetmiştim.
-Bende.
-Ne yesek acaba?
Bende düşünmeye başlamıştım.
-Canım sanki bol çikolatalı suffle çekiyor.
-Acıktığını söylüyordun?
-Sanırım hasta olmama az kaldı.
Derken gülüyordu.
-Biz en iyisi makarna yapalım.
Gülsu'nun dediği şeyle kahkaha attım. Klişe öğrenci yemeği olan makarnayı gerçekten özlediğimi farkettim.
.
Yemek yapıp yedikten sonra gece olmuştu zaten. Gülsu'yu tanımaya çalışırken onun da formuna dikkat eden kızlar gibi olduğunu tahmin ediyordum fakat yine yanılmıştım. İki tabak makarnayı geç vakitte yemesi bu düşüncemi çürütmüştü.Dişlerimi fırçalayıp yatağıma uzandım. Annemin mesajına cevap gönderdikten sonra yastığa kafamı bıraktıktan sonra tesbih çekerek uyumaya çalıştım.
Yine kazak elbiselerimden siyah renkli olanı tercih ettim. Üzerine krem şalın iyi gideceğini düşünerekten krem şalımı çıkardım.
Hemen giyinip yeni uyanan Gülsu 'ya sabah selamımı verdikten sonra evden ayrıldım. Kampüse gelip fakülteme ilerleyecekken önümde duran lacivert bmwyle olduğum yerde kalakalmıştım. İçinden çıkan kişiyi görmeyi beklemiyordum. Sanki üzerindeki siyah ceket onu daha sinirli gösteriyordu. Yanlış anlamadıysam etraftaki bazı kızlar Arda 'ya bakıp kendi aralarında ne kadar yakışıklı olduğu hakkında konuşuyorlardı. Bu kızların gözlerinin yakışıklı erkek görmeye bu kadar meraklı olması beni gerçekten üzmüştü. Arda' nın yolumu neden kestiğini bilmiyordum fakat ona özür borcum olduğunu biliyordum.
Arda bana ilerlerken ben olduğum yerde duruyordum. Tam karşıma aramızda üç adımlık mesafe bırarak durmuştu. O konuşmadan önce özrümü dileyip gitmek istiyordum. Zaten büyük ihtimal benden özür beklediği için yolumu kesmiştir.
-Seninle konuşacağız.
Şaşkınca kafamı kaldırıp gözlerine baktım.
-Anlamadım.
-Bunda anlamayacak bir şey yok. Şimdi yürü."
Dedikten hemen sonra bileğimi tutmuştu. Bileğime dolanan parmaklarıyla içimden sarsılan şeyin ne olduğunu çözememiştim. Gözlerim bileğime gitmişti. Aniden elimi çektim.
-N'apıyorsun sen ya?!
Diye eklemeyi de ihmal etmemiştim.

KALBİN NEFESİ Where stories live. Discover now