5.BÖLÜM

2.1K 209 71
                                    

|Keyifli okumalar.

Yaklaşık on beş dakikalık yolculuktan sonra Jungkook arabayı durduğunda düşüncelerime ara verdim. Kendi kapısını açıp uzun bacaklarından birini dışarı çıkartarak kafasıyla bana dışarı çıkmamı işaret etti. Onun yanında karanlık sokakta yürürken rüzgar sarı saçlarımı dağıtıyordu.

Üzerimdeki tişört üşümeme neden olurken. Jungkook arabadan aldığı deri ceketini giymiş yanımda yürüyordu. Dar kesim,siyah pantolonunun uzun bacaklarına ne kadar yakıştığını fark ettim. Nedense erkeklerde bir fizik takıntım vardı ve Jungkook'un fiziğini iyi bulduğumu saklamamın bir alemi yoktu. Bakışlarımı ondan çekip etrafa çevirdiğimde gördüklerim karşısında şaşkınlıkla gözlerimi kırpıştırdım. Boyasız, eski ve korku filmlerindeki evleri aratmayan, büyük bir ev ve onun önünde yanan ateş hemen dikkatimi çekmişti.

Arabada gelirken yola pek dikkat etmemiştim ama bu bölgenin herkes tarafından bilinmediğini tahmin etmek zor değildi. Çünkü burası ıssızdı. Ateşin etrafındaki taşlara, arkası bize dönük şekilde oturan grubu görünce şaşkınlıkla yutkundum ve yürümeyi kestim. Jungkook'un grubuna mı gelmiştik?

Jungkook birden kolumu tuttu ve acelesi varmış gibi arkadaşlarının yanına hızlı adımlarla yürüyerek benide peşinden sürükledi. Bileğimi sıkıca tutması canımı acıtsa da ses çıkartmadım. İsterse kan dolaşımımı durduracak kadar sıksın yine de sızlanmazdım. Ateşin etrafında dolaştı ve beni hafifçe öne itti. Amacı yere atmak mıydı bilmiyorum ama hazırlıksız yakalandığım için iki elimin ve dizlerimin üstüne düştüm ve saçlarım gözlerimin önüne dağılmıştı. Kafamı hafifçe kaldırdığımda yanan ateşin tehlikeli alevleriyle karşılaştım. Beni yere atmasından bir saniye bile geçmeden ayağa kalkıp ona aldırmadan dizlerimdeki ve ellerimdeki tozu silkeledim. Önümdeki ateşin çevresindeki gruba baktım. Hepsi şaşkınlıkla beni süzerken Tae'nin dehşete düşmüş yüzünü görmüştüm. Sanırım beni görmeyi beklemiyordu.

İçlerinden mavi saçlı kahverengi gözlere sahip bir kediyi andıran ama görüntüsün aksine soğuk duran çocuk. "Vay Jungkook Mister world mankenimi getirdin?" derken gözlerimi devirdim.

"Sus Suga! Bu bereli." Başıyla beni işaret ederken, sesi sertti ama grubun vereceği tepkiyi önceden tahmin etmiş gibi gözlerindeki ifadeden eğlendiği anlaşılıyordu.

Gruptakilerin ağzı şaşkınlıkla açılınca bütün gözler bana döndü. Saçları koyu turuncuya boyanmış olan ve yüzündeki ifadesi bile onun ne kadar gıcık olduğunu vurgulayan çocuk.

"Dalga mı geçiyorsun?" diye söylendiğinde, ona boş boş bakarak kollarımı göğüsümde kavuşturdum. Saçlarını şu ateşte yaksam dalga geçmek neydi görürdü!

Jungkook eliyle çenesini sıvazlayarak, çocuğa doğru bir kaç adım attı.

"Dalga geçer gibi bir halim mi var Kai? Ayrıca hiçte göründüğü gibi masum değil" dedi ve güldü. Ben de kendimi tutamayıp gülerken isminin Kai olduğunu öğrendiğim turuncu kafa beni süzüyordu. Bakışlarımı yan tarafımızda bulunan boyasız duvarlarda gezdirdim. Bakımsız görünmelerine rağmen üzerlerinde yazan yazılar, duvarlara ayrı bir hava kattığı tartışılmaz bir gerçekti.

Jungkook bakışlarıyla ateşin karşısındaki sandalyeyi işaret ederken.

"Otur" dedi. Sandalyeye gidip otururken "Bana emir verme " diye söylendim. Sandalyeye oturmamın, onun emrini gerçekleştirmekle alakası yoktu, sadece yorulmuştum. Karşımda oturan Tae hariç hepsi beni saklamaya bile gerek duymadıkları bir merakla izliyorlardı. Jungkook yavaş adımlarla bana yaklaştı ve iki elini sırtımı yasladığım sandalyenin arkasına, omuzlarımın iki yanında duracak şekilde koydu. Kafasını kulağıma yaklaştırdı.

𝐓𝐡𝐞𝐫𝐞 𝐅𝐨𝐫 𝐘𝐨𝐮 ♡ 𝐉𝐢𝐊𝐨𝐨𝐤Where stories live. Discover now