mansionair - easier
Masa lambasını kapattığında etrafın aydınlık olduğu fark etti Jackson. Gözleri düşecek gibi hissediyordu. Çizim yapmaya başladığında gece yarısı bile değildi. Bakışları üst üste binmiş dört kupaya kayınca homurdandı. Onları mutfağa götürüp yıkamak büyük külfetti. Üstelik kurumuş kahverengi damlaları çıkarmakla uğraşmaktan nefret ediyordu. Başını geri atıp çıtlattı. Kendini yatağa atıp günlerce uyumak istiyordu. Kupalardan vazgeçip kendini yüz üstü yatağa atmasıyla kapının sertçe açılması bir oldu. "Kapıyla derdin ne?" Nefes seslerini duyunca kafasını kaldırıp baktı. "Jinyoung?" Kızarmış yanaklarında gözyaşı lekeleri vardı. Saçları dağılmıştı. Gözlerindeki alevleri görebiliyordu. "Ne oldu?"
"Bana yalan söyledin." Tüm yorgunluğu ve uykusu yok oldu. Jinyoung öğrenmişti. Gözlerindeki kırgınlığın sebebi kendisiydi. Ağzını açmaya çalıştı ama dudakları oynamadı. "Beni aptal yerine koydun." Ağlamıyor ya da bağırmıyordu. Sesindeki sakinlik Jackson'ın kanını donduruyordu. "Yanımda olman gerekiyordu, arkamdan iş çevirmen değil." Jackson onun hissizlik maskesinin ardında dönen tüm duygulardan haberdardı ve onu bu korkutuyordu. "Yien hyung yeni arkadaşlar edinmemiş Jackson! Sürekli dışarıda olmasının nedeni benmişim. Beni görmeye katlanamıyormuş çünkü sevgilime aşık olmuş." Saçlarını çekiştirdi. "Sevgilimin dökülen saçları, kaybettiği kilolar okul stresinden değilmiş, vicdan azabındanmış. Gözümün önünde eriyip gidiyorlarmış!"
"Jin-"
"Sus! İki buçuk yıl olmuş! İki buçuk yıldır böyle bir şeyi nasıl saklarsın? Görmedin mi hallerini? Ben Yien hyungun yanında sevgilimle kucak kucağa oturdum! Adamın gözüne baka baka. Kendi kardeşim dediğim adamın! Benim nasıl hissedeceğimi düşünmedin mi? Bilsem sevdiğim iki insanın benim için acı çekmesine razı gelir miydim? Yien hyung vazgeçmeye çalışmış, beni incitmesin diye kendi kalbini incitmiş. Yugyeom bir şey yapmış olmamasına rağmen pişmanlık içindeymiş ben görmemişim." Soğuk bir kahkaha attı. "Dedim ki benim en yakın arkadaşım, dostum Wang Jiaer. O beni toplar, dağılmama izin vermez. Jackson beni sen dağıtmışsın."
Kelimelerin ucu öylesine sivriydi ki Jackson her bir hücresine battıklarını hissedebiliyordu. Akustiği bozuk bir odadaymış gibi sözleri kulaklarında tekrar tekrar yankılanıyordu. Beni sen dağıtmışsın. Sen. Sen dağıtmışsın. "Jinyoung." Açıklaması yoktu. Dili bağlıydı.
"Jaebeom hyungu terk ettiğin zaman bile yanında durdum. Çünkü en yakınım sensin sandım. Hata yapsan bile birlikte, birlikte aşardık." Jackson ilk defa onun nefret dolu gözlerinin hedefi oluyordu. "Eğlendin mi bari? Bana, Jaebeom hyunga bakıp güldün mü içten içe? Ne kadar salak olduğumuzla, hemen inandığımızla dalga geçtin mi?"
Tonluk taşın altında kalmış gibi hissediyordu, "Ben," o gözler Jackson'a hep sevgiyle bakmıştı, "asla." İrisleri hiç tiksindiğini bağırmamıştı. "Jinyoung amacım-"
"Umurumda değil. Yien hyung Los Angeles'dan dönene kadar taşınmanı istiyorum."
Kaybetmemek için yaptığım her şey elimdekileri daha sert çekti, diye düşündü Jackson. İki kelimeyi bir araya gelip ağzından çıkmıyordu. "Tamam." Gözlerini yerden kaldırıp Jinyoung'a bakamadı. Olduğu yerde görünmez olmak hatta hatta belki de yok olmak istiyordu. Ne söyleyebilirdi? Özür dileyemez, nedenini açıklayamazdı. Seni, sizi kaybetmekten korktum, panikle körlemesine hareket ettim, diyemezdi. Jinyoung bu konuda ne hissettiğini hiç bilmemişti. Şimdi ise duyduğuna inanmazdı.
Jinyoung odadan çıkmak için kapıya dönerken duraksadı, "Jaebeom hyung da biliyor muydu?" Jaebeom. Jaebeom. Jackson olmasa işleri düzene koyacak olan Jaebeom.
Gırtlağına kadar batmıştı zaten. "Hayır." Jaebeom'u da yanında götüremezdi. Jinyoung tamamen yalnız kalırdı. "Şüpheleniyordu ancak bilmiyor." Jinyoung tek kelime daha söylemeden odadan çıktı.
Uzun bir süredir oda arkadaşı Jaebeom'du, sonra Yien ayrılmalarını bahane ederek küçük odada, Jackson'ın yanında kalmaya razı gelmiş Jinyoung ve Jaebeom'u bir odaya atmıştı. O söylemiş olamazdı.
Komodindeki telefonu alıp Yugyeom'u aramayı düşündü. Ondan başka kimse olamazdı. Neden anlatmıştı? Bunca yıl sonra? Çığlık atmak istiyordu ancak onun yerine yatağına oturup eşyalarına baktı. Neler olduğunu algılayabilmiş değildi.
...
"Olmaz." Oturdukları kafe neredeyse boştu. Yugyeom uzanıp Jinyoung'un ellerini tuttu. "Yapamam. Ben, sensiz yapamam." Buz gibiydi Jinyoung'un elleri. Tüm kanı çekilivermişti. "Hyung bana bak."
"Hepimiz için en iyisi bu."
"Hayır! Kimse biz ayrıldık diye düzelmeyecek!" Ellerini geri çekti. "Ne sanıyorsun Jinyoung? Gidip Yien hyungla birlikte olacağımı, mutlu mutlu yaşayacağımızı falan mı?" Sinirleri bozuluyordu, kahkaha attı. "Sana fazla bilgi verilmiş. O kadar fazla ki araya olmayan şeyler de girmiş. Sen de düzeltmeme izin vermiyorsun."
"Jackson hiçbir şeyi reddetmedi."
Yugyeom gözlerini çıkarmak ister gibi ovalıyordu. "Adama hazmetmesi için zaman verdin mi? Senin üzülmeni istemedi, hiçbir şey olmamış gibi devam etmemizi önerdi. Biz de kabul ettik. Tüm suçu ona yükleme." Tekrar ellerini tuttu. "Jinyoung-ah, bir tek senin için dik duruyorum ben. Sen olmazsan ne yaparım?"
"Sağlıklı olursun!" Ellerini sevgilisinin ellerinden kurtardı. "Benim için bir şeylere katlanmanı istemiyorum. Öğrenmeseydim böyle devam mı edecekti?"
"Kime ne olduğu da nasıl devam edeceği de sikimde değil. Birlikte olmaya devam edeceğiz, Jinyoung. Ben sensiz nasıl yaşanır bilmiyorum."
"Yapamam."
Yugyeom sinirle güldü. Kıpkırmızı kesilmişti. "Kaçıyorsun Park Jinyoung. Benden vazgeçiyorsun."
"Daha fazla incinmeni istemiyorum. Yien hyungun da."
"Tamam. Tamam ayrıldık diyelim, ne olacak? Yien hyung, sen ve Jaebeom o evde oturmaya devam mı edeceksiniz? Jackson hyung ya da ben hiç var olmamışım gibi mi yapacaksınız? Bana bak Jinyoung!"
"Bilmiyorum tamam mı?" Jinyoung kusmak üzereydi. Yugyeom'a baktıkça aklı daha da bulanıyordu. "Seni seviyorum ama devam edemem."
Yugyeom başını iki yana salladı. "Siktir git Jinyoung." Sandalyeyi gürültüyle iterek doğruldu. "Bence Rotfeld* bendim, Young-ah."
Jinyoung'un söylediklerini algılamasını beklemeden çıkıp gitti.
*#love at first sight bölümünde Jinyoung kendisini Rotfeld'e benzetmişti. ve Yugyeom onsuz yaşamak istemediğini söylemişti.
YOU ARE READING
you used to call me by my name + got7
FanfictionEskiden adım dudaklarınızda acı bir tat bırakmaz, kelebeğin kanatları fırtınayı getirmez, kar topları çığlara gebe kalmazdı. hyung line of got7
