jus2 - touch
"Teşekkürler," dedi Jaebeom kapının kapanma sesi evde yankılandığı an. Jinyoung dersi olduğunu son anda hatırlayıp alelacele çıkmıştı.
Jackson düz bir ifadeyle önündeki bardağı izliyordu. Dumanın girdiği şekiller aniden ilgisini çekmeye başlamıştı."Ne için?" Yumurtanın ardında bıraktığı koku ve klimanın sesine odaklarak sessizce oturmayı tercih ederdi.
"Benim için yalan söyle-"
"Jinyoung içindi. Seni kıvrandıran şey onu mutlu etmez diye düşündüm." İfadesini bozmadan çayından bir yudum aldı. Sinirlenmesinin nedenini anlamıyordu ancak kaynağın Jaebeom olduğu aşikardı. Konuştuğunu düşündükçe daha da geriliyordu. "Anlatmayacak mısın?" Yine de ne olduğunu merak eden tarafı ağır basıyordu.
Jaebeom neşeli bir kahkaha attı, "Siki tuttuk Jiaer." Bakışları yüzündeki gülümsemeyle çelişiyordu. "Sakin ve aklı başında bir adam olduğunu biliyorum ama bana söz ver. Kimseye saldırmayacaksın." Jackson kaşlarını kaldırdı. "Söz ver, anlatacağım. Güzel," baş sallamasını gördüğünde daha normal bir gülümseme belirdi dudaklarında, "iyi çocuk seni. Söylüyorum bak." Derin birkaç nefes aldı. "Yien hyung cuma günü barda Yugyeom'u öptü."
Jackson bir an için idrak edemedi çünkü a) Yien kimseyle zaruri olmayan temaslara girmezdi, b) Tuan Yien, Yugyeom'u çoğu zaman görmezden gelirdi, c) Yugyeom halihazırda Jinyoung'un -aşırı uzun süredir- sevgilisiydi. "Anlamadım?"
"Tekrar duymak istediğine emin misin? Söylemeye pek de can atmıyorum. Görmek yeterince zordu." Uzanıp Jackson'ın bardağını aldı. "Jinyoung'un sınavı senin de stajın var diye siz olmadan bara gittik. Yugyeom neden bizimleydi gerçekten bilmiyorum ama iyiki bizimle diyordum çünkü Yien hyungun son aylardaki melankolisiyle başbaşa kalmak beni delirtiyordu. Ben de dedim ki o ikisini bir köşeye bırakırım, gider eğlenirim." Jackson son kelimesiyle kaşını kaldırdı. "O ifade de ne Jiaer?"
"Cuma günü bir sevgilin vardı." Jackson dün geceden sonra hislerini dillendirebilir sanmıştı, her zamanki gibi uyumuşlardı ama Jaebeom'u tanıdığından beri hiçbir ilişkisinin olmadığı tek gece dün geceydi. "Yedek yapmaktan vazgeçtin sanıyordum."
Jaebeom tekrar güldü. Samimiyetsiz neşesi yüzünden Jackson ona yumruk atmak istiyordu. "Yedek değildi, Seulgi Seoul'de olmadığı için küçük bir kaçamak yapacaktım," göz kırptı, "hem adımın Jackson olduğunu söyleyecektim. Beni bulamazlardı. Plan buydu. VIP katından bir loca tuttuk, bir yarım saat birbirimizi izleyerek birkaç şişe devirdik, yani sıkıntıdan patlıyordum anlıyorsun ya. Biraz hava almaya gidiyorum diyip kaçtım." Çaldığı çayın son yudumunu içti, elmanın verdiği pembemsi renk dudağının üstünde bıyık yapmıştı. Öne ittirip sandalyesine iyice yerleşerek Jackson'a döndü. "Kırk, kırk beş dakika sonra tatlı bir kızılla sohbet ederken gözüm bizim locaya kaydı. Hiç ses çıkarmamışlardı. Yugyeom, Jinyoung olmadan sakin sakin duruyordu, Yien hyung da evini istediğine dair olay çıkarmamıştı. Kim olsa içine kurt düşerdi."
"O kurt içine kırk beş dakika sonra mı düştü?" Tatlı kızıldan sonrasına pek dikkat etmemişti aslında. "Hyung."
"Kafamı dağıtmak istiyordum, bir aseksüeli ve sevgilisi olan bir gayi yalnız bırakmak sorun olmaz diye düşündüm. Nereden bilebilirdim?"
"Tamam, devam et."
Jaebeom bir iki saniye onu süzdü. "Sonra yanlarına gittim işte." Suratını buruşturdu. "Önce Jinyoung geldi sandım çünkü şey, Yugyeom'un kucağı doluydu, hoşgeldin falan dedim. Sesimi duyunca ayrıldılar." Ellerini midesine bastırarak kendini geri attı. "Neyse Yien hyung birden kalktı gitti. Yugyeom da öylece kalakaldı. On sekiz yaş üstü Hint dizisi gibiydi. Yugyeom'u zorla dışarı çıkardığımda Yien hyung kaldırıma çökmüş oturuyordu. Göz göze geldikleri anda saldırdılar. Hani kediler kapışır ya. Onun kanlı halinden. Hyungun ağzı yüzü fena dağıldı. Kaburgası da çatlamış, Jinyoung bilmiyor ama. Güvenlik de gidip polisi çağırmış. Birini hastaneye diğerini karakola götürdüler."
"Sarhoş olup öpüştük, sonra kavga ettik diyebilirlerdi. Jinyoung anlayışlıdır." Jaebeom alayla güldü. "Komik mi?"
"Düşün, Jiaer, düşün. Hyung alkole bizden daha dayanıklı."
Yüreği ağzına geldi Jackson'ın. Bunca zamandır içinde bir yerde bir olay olacak da sahip olduğu arkadaşlarını kaybedecek korkusu ile yaşıyordu. Kore'ye geldiği günden beri bir avuç insan tarafından kabul görebilmişti. Jackson arkadaşlarını kaybetmemek için kalp acısına bile boyun eğmişti. "Hasiktir," diye mırıldandı yüzünü sıvazlayarak. "Yien hyung nerede?"
"Youngjoo mu Youngjae mi ne, onun evinde saklanıyor."
"Yugyeom?"
"Yurtta sanırım. Bilmiyorum, telefonu kapalı." Uzanıp Jackson'ın yüzüne eziyet eden elini durdurdu. "İkisinin de Jinyoung'dan kaçtığına bahse girerim. Yugyeom'dan yana bir şey olduğunu düşünmüyorum, tabii hyungun sarhoş birisinden faydalanacağını da sanmıyorum ama soramadım. Yugyeom Jinyoung'un adını sayıklıyıp duruyordu, hyung da ağlıyordu-"
Jackson elini sıktığında sustu. "Bir şeyler yapmalıyız. Jinyoung hiçbir şey öğrenemeden ikisiyle de konuşup bunu çözmemiz gerek."
"Jiaer işin içine fazla girmesek daha iyi. İyice boka saracak."
Jaebeom anlamıyordu, ne kadar paniklediğini göremiyordu. Jinyoung'un ne kadar üzüleceğini biliyordu. Yien'i de tanıyordu, onlar susarsa Jackson sahip olduğu herkesi kaybederdi. Onunla Çin'e ailesini ziyarete gelen, en yakın arkadaşı olmuş Jinyoung'u, gece uyuyamadığında dertleştiği Yien'i, yanında en huzurlu uykuları getiren Jaebeom'u. Yugyeom'u bile kaybetmekten korkuyordu. "Kunpimook'u arayıp Yugyeom'u kontrol ettireceğim." Ne olduğunu bilmezlerse ve unuturlarsa kimse gitmezdi. "Sonra gidip Yien hyung'u görelim." Jaebeom ağzını açtığında elini kaldırdı. "Hiçbir şey söyleme. Kimsenin kalbinin kırılmasına izin vermeyeceğim Im Jaebeom."
Jaebeom da bir şey söylemedi. Uzanıp elma çayına bulanmış dudaklarıyla onu öptü. "Bana adımla seslendin."
YOU ARE READING
you used to call me by my name + got7
FanfictionEskiden adım dudaklarınızda acı bir tat bırakmaz, kelebeğin kanatları fırtınayı getirmez, kar topları çığlara gebe kalmazdı. hyung line of got7
