Onlar zıtlıkları ile bir bütündü zaten. Onları bir araya getiren şeylerden birisiydi farklı auralarının birbirlerine karşı kurduğu çekim.

"Böyle bir kalabalıkta olmasaydık kesinlikle bu cümlelerine bir öpücük armağan ederdim." duvar kenarındaki masalarında herkesten gizlenmek ister gibiydiler fakat bunu ne yazık ki başaramıyorlardı.

Kısa bir sohbet aralarında koyulaşırken Yoongi içinden Taehyung'a ne denli hayranlık duyduğu hakkında düşünceler kuruyor ve bir yandan da Taehyung'un kalın sesinin güzel tınısından kulaklarının bir yudum içmesine izin veriyordu.

1 yıldır sevgililerdi ve Yoongi ilk gün ki gibi hâlâ hayranlık duyuyordu Taehyung'a. Onun her başarısını takdir eder, her mutluluğunu paylaşırdı. Babası olmayan bedenin biraz babası, biraz arkadaşı ve biraz sevgilisiydi. Taehyung zaten Yoongi kendisi ile böyle ilgili, kendisine karşı bu kadar sıcak olduğu için ve bazı zamanlar bir baba edasıyla nasihatlerde bulunduğu ve sırtını sıvazladığı için çok büyük bir sevgi besliyordu sevgilisine.

Her insan böyle davranmazdı. Her insan böyle sıcak yaklaşmazdı. Yoongi'nin masa üzerinde duran beyaz, kemikli parmaklarına sarmak istedi uzun parmaklarını fakat yapamadı. Öğrenilmek istemiyorlardı. Böylesi daha iyiydi her ne kadar şu an tutmak istediği eli tutamamasına sebep olsa da.

"Biraz dışarıya çıkalım mı?" bu bir nevi yalnız kalabileceğimiz bir köşeye gidelim mi demekti ve bu Taehyung'un asla hayır diyemeyeceği bir teklifti.

Masanın üzerine bıraktığı kitaplarını alıp hızla ayaklandığında Yoongi onun bu aceleci tavırlarına kahkaha attı, yavaşça ayaklanıp sandalyenin yanına bıraktığı çantasını yerden aldı ve önden ilerleyen bedeni takip etmeye başladı. Kalabalık masaların arasından ilerliyor ve çıkışa yol alıyorlardı ta ki üzerinde bir sıcaklık ve ıslaklık hissedene kadar. Beyaz tişörtü sıcak kahve ile süslenirken sıcaklık yüzünden tişörtünü çekiştirmeye başladı. Taehyung gülmemek adına dudaklarını birbirine bastırıyor, henüz yüzüne bakmadığı yabancısı olduğu bir ses özür dileyip duruyor ve eline aldığı peçetelerle tişörtün altını silmek adına çabalıyordu.

Yoongi kafasını kaldırıp önce açık kahverengi dalgalı saçları sonra tedirgin koyu mavi irisleri ve yutkunurken, dudakları bir nebze hareket edince otomatik olarak dudaklarının üzerinde yer edinen gamzeleri olan bedene aralanmış dudaklarıyla baktı.

Taehyung bakışlarını önce Yoongi'de gezdirdi. Kaşlarının çatılmasına engel olamamıştı o aralanmış dudaklarıyla, hayranlık, şaşkınlık ibaresi ile birisine baktığını gördüğünde. Bakışlarını hemen karşısındaki bedene çevirdiğinde çatılmış kaşları gevşedi. Pekala, Yoongi'nin hayranlık dolu bakışlarına şimdi anlam verebiliyordu.

Birbirlerine gerçekten aşıklardı fakat birisi güzelse veya yakışıklıysa bu onlarda hayranlık uyandırmayacağı ya da güzel, yakışıklı bulduklarını dile getirmeyecekleri anlamına gelmiyordu, ki karşılarında bulunan hâlâ utançtan yanakları kızarık ama bir yandan da ikilinin hipnotize olmuş bakışlarına merak ve anlamamazlıkla bakan beden gerçek anlamda çok güzeldi.

Yoongi bakışlarını kaçırıp gözlerini kırpıştırdı ve tişörtüne sarılı ele indirdi bakışlarını. "B-ben tekrardan özür dilerim." hızla elini çeken beden kafasını eğmişti ve kalabalık kafede kendilerini izleyen bakışların yoğunluğu daha da tedirgin olmasına sebep oluyordu. Yoongi onun rahatsız, çekingen tavırlarını fark edince önce Taehyung'a baktı ve sonra bileğini kavradığı beden ile önden ilerlemeye başlayan Taehyung'un arkasından ilerledi. Nereye gittiklerini, ne olduğunu bile sorgulamayan bedeni peşinden sürüklemiş ve fakülte içine girince lavaboya girmişlerdi.

shameless :: yoontaeseokWhere stories live. Discover now