ON SEKİZİNCİ SEANS

Start from the beginning
                                    

Hâlâ saçımı kestirmeye vakit bulamadığımdan, yıkayıp topladım. En sonunda, biraz kilo almayı başarmıştım... Eskiden, bunun iyi bir şey olduğunu asla düşünmezdim. Suratım biraz dolgun görünüyordu. Makyaj yapsam mı diye düşündüm. Annem hastaneye bir çanta dolusu makyaj malzemesi getirmişti ama hiçbiri sevdiğim renkler veya markalar değildi. Neyse, Sapığın makyaj yapmanın fahişelere göre bir şey olduğunu söylemesini hatırlamasam bile, içimden suratımla fazla uğraşmak gelmedi.



Bir nemlendirici, açık pembe renkli bir dudak kremi  sürdüm. Eskisi kadar iyi görünmesem de, kesinlikle daha kötü görünmüyordum. Ama kapıyı açtığımda Luhan muhteşem görünüyordu. İşten çıkıp gelmiş olmalıydı çünkü üstünde siyah renkli bir kumaş pantolon ve beyaz tenini ve kahverengi gözlerinin kehribar parıltılarını ortaya çıkaran koyu turuncu renkli bir gömlek vardı.


Vivi yerde yuvarlanıp ayaklarının dibinde kıvrandı. Bana "Selam," deyişini cılız bir sesle yanıtladım ve içeri girebilsin diye geriye çekildim. Ne yapacağımızı bilemez halde, antrede dikildik. Bana dokunacakmış veya sarılacakmış gibi kolunu kaldırdı ama sonra geri indirdi. Bana dokunmaya çalıştığı son iki sefer verdiğim tepkileri düşünecek olursak, buna şaşırdığımı söyleyemem.


Vivi'yi okşamak için eğildi.
"Harika görünüyor, değil mi? Diesel'i de getirmeyi düşündüm ama ortalık çok karışır diye endişelendim."
Tepeden ona bakıp "Sakat filan değilim," dedim.
"Öyle olduğunu söylemedim zaten." Çömeldiği yerden bana baktı ve gülümseyerek karşılık verdi.
"Eee, şu programa bir göz atalım mı? Bu arada, sen de harika görünüyorsun."



Yanaklarımın kızardığını hissederken ona baktım. Suratına bir gülümseme yayıldı. O kadar hızlı arkama döndüm ki, neredeyse Vivi'ye takılıp düşecektim. "Çalışma odama gidelim," dedim.
Luhan bana programı nasıl kuracağımı gösterirken, sonraki bir saat hızla akıp geçti. Birlikte sistemin üstünden gittik. Yeni bir şey öğrenmek hoşuma gitmişti ve birbirimiz haricinde odaklanabileceğimiz bir şey olması da iyiydi. Yanı başımda oturuyor olmasına alışmakta zorlanıyordum. Luhan tam programla ilgili bir şeyi açıklarken "Hani beni bir gece markette görmüştün ya?" deyiverdim.
"Yanında bir kız vardı. O yüzden oradan telaşla çıktım."


"Sehun, ben..."
"Beni hastanede ziyaret ettiğin gün de o çiçeklerle ve pelüş golden retriever köpeğiyle o kadar iyiydin ki. Ama bununla başa çıkamadım. Ne seninle, ne de başka bir şeyle. Sonradan hemşirelerle konuşup sana sadece ailemin ve polisin ziyaretlrini kabul ettiğimi söylemelerini istedim. Bunu yapmak hiç hoşuma gitmedi. Gelmen çok güzeldi. Her zaman çok iyisin ve ben o kadar..."
"Sehun, kaçırıldığın gün... Akşam yemeğine geç kalmıştım."
Bunu ilk kez duyuyordum.
"Restoran çok kalabalıktı ve geç olduğunu fark etmedim... Her zamanki gibi, seni arayamadım bile. Evine giderken yarım saat geç kalmış bir halde aradığımda ve sen yanıt vermeyince, bana kızdığını sandım. Sonra, arabanı evin önünde görmeyince, editörlerle işin uzamıştır diye düşünüp beklemek için evime döndüm Bir saat sonra senden hâlâ ses çıkmayınca, en sonunda o gün editörle buluşacağınız eve gittim..."




İçine derin bir nefes çekti.
"Tanrım, arabanı garaj yolunda, eşyalarını tezgahta görünce... Derhal anneni aradım."
Sonradan anladığım kadarıyla, polise durumun ciddi olduğunu, erkek arkadaşımı asla atlatmayacağıma görevli polisi ikna etmiş. Polisler çantamı hep güvenli olsun diye koyduğum bir dolapta bulduklarında, annem de oradaymış.
Bir boğuşma belirtisi olmadığından, ilk başlarda Luhan'dan şüphelenmişler. Annem anlatmayı başarmış.
"Birkaç hafta sonra, restoranda neredeyse her gece işten Sonra içmeye başladım."

"Ama sen hiç..."
"O haftalarda, bir sürü aptalca şey yaptım, asla yapmayacağım şeyler..."
Ne tür aptalca şeylerden söz ettiğini merak ettim ama kadar tuhaf ve utanmış görünüyordu ki "Kendini hırpalama" dedim.
"Bu durumu muhtemelen benim yapabileceğimden çok daha iyi atlattın. Hâlâ çok içiyor musun?"
"Birkaç ay sonra, içkiye bağımlı hale geldiğimi fark ettim O yüzden, içkiyi kestim. Ama o sıralarda, birçok kişi öldüğünü düşünüyordu. Ben öyle düşünmüyordum fakat herkes asla geri dönmeyecekmişsin gibi davranıyordu. Sana çok kızdığım zamanlar oldu. Bunun mantıklı olmadığını biliyordum ama bir bakıma da seni suçluyordum. Sana bunu asla söylemedim, ancak şu roman gösterme işinden hiç hoşlanmadım... O yüzden, bunu yaptığın günlerde seni sürekli arıyordum. O kadar dost canlısı bir insansın ki, erkekler bunu yanlış anlayabilirler."
"Ama bu benim işimdi, Luhan. Sen de restoranda insanlara aynı şekilde davranıyorsun."
"Ama ben güçlü bir erkeğim. Bak, kendi adıma çözmem gereken sorunlar vardı. Biraz kafayı yemiştim açıkçası."


Obsesif//SekaiWhere stories live. Discover now