wu [n]

2.1K 246 202
                                    

        Marinette, Adrien ve sevgilisini ilk gördüğünde aldığı haberlerin üzerinden 2 gün geçmişti.

        Cuma sabahı atölyede dersleri olduğu için her zamankinden erken gelip çalışmalarını toparlaması gerekiyordu. Bu yüzden bir önceki gece 2 saat uyuyabilmiş olmasına rağmen sabah kalkıp kendine kahve hazırlamış ve kahvaltı yapmadan okula gelmişti. Ancak okulun merdivenlerinde onu karşılayan ilk görüntü Adrien ve onun güzel sayılabilecek sevgilisiydi.


      Sarışın genç eski haline dönmüş gibi görünüyordu. Neşeliydi ve samimi bir şekilde gülümsüyordu, kolunu sevgilisinin omzuna atmıştı. Kız için bir şey söyleyemiyordu Marinette, tanıdığı biri değildi. Ancak ikiliyi bu kadar yakın gördüğünde, her daim hayalini kurduğu şeyler zihnini doldurmaya başlamıştı.

O kızın yerindeki kendisi olabilirdi.

Eğer o salak tablo yüzünden Adrien her şeyi öğrenmeseydi, en azından hala çok yakın arkadaş olmaya devam edebilirlerdi.

Eğer Adrien ona iyi davranıp sonra aniden değişmeseydi her şeyin bir yanlış anlaşılma olduğu yalanını söyleyebilirdi belki de.

Ama şimdi, zaten şişmiş olan gözleri yaşlarla dolmuştu ve elleri titriyordu.

Cehenneme git, Adrien!
...

       Alya ve Nino atölyenin kapısında durmuş, Marinette'i bekliyorlardı. Öğle molası olmuştu, ve genç kız sabah derse katılmamasına rağmen şimdi tablosuyla ilgileniyordu. Onu da alıp birlikte yeni açılan kafeye gidebileceklerini düşünmüşlerdi, uzun zamandır Marinette'le birlikte vakit geçirmiyorlardı. Hatta bir haftadır onu hiç görmemişlerdi bile.

     Genç kızın ayaklanıp önlüğünü çıkardığını ve atölyenin anahtarlarını aldığını görünce 'sonunda' diye mırıldandı ikisi de. Ancak koridorun sonundan gelen adım sesi ile bakışlarını o tarafa çevirdiler. Marinette'in arkadaşlarından biri olan Nick, elinde su şişesi ile atölyeye doğru geliyordu.


      Marinette de bu sırada atölyeden çıktı ve Alya ile Nino'ya şaşkın bakışlar attı. Ancak onu bekleyen Nick'i fark etmiş ve genç adama doğru yürümeye başlamıştı. Göz altları morarmış ve gözü kıpkırmızı bir hal almıştı. Her zamankinden çok daha yavaş yürüyordu ve uzun süredir kestirmediği saçları da hafiften dağılmıştı.


     Alya genç kızın bileğinden tutup onu durdurdu. Marinette arkasına dönüp yorgun bakışlar atmaya başlamış ve korkutucu bir gülümseme hediye etmişti onlara. "Tanrım... neyin var?"

     "İyiyim. Endişelenme." dedi genç kız kısaca. Nick ise açıklanamaz bir yüz ifadesiyle olanları izliyordu. "Bizimle gelmek ister misin? Yeni açılan kafeyi denemek için gidiyoruz."




      Marinette herhangi bir cevap veremeden Nick araya girdi ve genç kızın koluna girdi. "Üzgünüz ama bana söz verdi, başka bir gün gitmeniz gerekecek." Marinette de özür dileyen bir gülümseme ile karşılık verdi ikiliye, ardından çıkışa doğru yürümeye başladılar. Hem Alya hem de Nino ilk defa Marinette'in onları reddettiğini görüyorlardı, bu yüzden şaşırmışlardı.




      Alya genç kızın okuldaki ilk arkadaşıydı, uzun zamandır aileleri tanışıyordu ve nedense son bir aydır birbirlerinden uzaklaşıyorlarmış gibiydi. Marinette'in bir derdi vardı ama tüm zorlamalara rağmen asla ona söylemiyordu, ayrıca şimdi Nick'i ona tercih etmişti. Bunun için kırılsa bile genç kızın gittikçe kötüleşen fiziksel durumu ona kızmasını engelliyordu. Artık Marinette yanlarında olsa bile genç kızı tanıyamıyorlardı.





      Bu sırada kahverengi saçlı oğlan elindeki su şişesini uzattı. "Sabah iki saat boyunca ağladıktan sonra kaybettiğin suyu geri almalısın. Şunu iç bakalım." Marinette itiraz etmeden suyu aldı ve kafaya dikti, boğazı yanıyordu. Ancak nedense midesi bundan memnun olmamıştı, bu yüzden yüzünü buruşturmak zorunda kaldı.




      Nick merdivenlerden inmeye başlamaları ile sarışın genci gördü, nedense onlara doğru geliyordu. İlk başta görmezden gelmek için bakışlarını çevirdi, ama tahminlerinde haklıydı, gerçekten Marinette'e doğru yürüyordu. "Marinette, birkaç dakika konuşabilir miyiz?"




      Genç kız şaşkınlıkla kafasını yana yatırsa da istemsizce onayladı. İnce parmakları kabanının cebinde yumruk halini almıştı bile. "Ben özür dilemek istiyorum. Sana karşı gerçekten saçma sapan davrandım. Ama, şu an sevgilimle çok mutluyum ve iyi bir insan olmak istiyorum. Hem, beni sevdiğin saçmalığını da yaydığım için kusura bakma. Arkadaş olmamıza rağmen bunları söylememeliydim."



       Nick genç kızın gerildiğini fark edince sinirle Adrien'a doğru atıldı. Yumruğunu onun milyonlar değerindeki yüzüne geçirmek istiyordu, ancak Marinette'in tüm gücüyle onu tutması yüzünden hedefine ulaşamıyordu. "Mari, bırak beni! Şu gerizekalının yüzünü dağıtmak istiyorum!"


  
        "Adrien, git lütfen. Özrün kabul edildi." Zorlukla söylediği sözcüklerin ardından Adrien gitmek istemese de sevgilisinin sesini duymuş ve ortamdan ayrılma kararı almıştı. Nick ise sonunda kendine geldiğinde, delicesine titreyen bir Marinette vardı karşısında.



       Genç kız nefes almakta zorluk çekiyordu ve ağlıyordu. Sanki buzlu sudan yeni çıkmış gibi sallanan vücudu durumu daha da kötüleştiriyordu, bu yüzden Nick ne yapacağını bilemeyerek genç kızı banklardan birine oturttu.


       Marinette kısa sürede nefeslerini bir düzene sokmuş ve boş bir biçimde yolu izlemeye başlamıştı. Ağzından tek kelime bile çıkmıyordu. Kahverengi saçlı oğlan endişeyle nefes aldı, konuşmalı mıydı? Ya da ortamın havasını değiştirmeye mi çalışmalıydı?




       "Kararımı verdim," dedi Marinette. Hala hızla geçen arabalara bakıyordu, bu yüzden Nick korkmaya başlamıştı. "Adrien'dan vazgeçiyorum. Ondan umudumu kesiyorum."

Marinette bu olaydan sonra bir hafta boyunca ağlamadı ve gayet normal bir biçimde arkadaşlarına gülmeye devam etti.

Ancak Nick biliyordu ki, Marinette artık onlarla değildi ve ağlamasa da içten içe boğuluyordu.

...

       Felix koltukta oturan genç kızın gülümseyen yüzüne baktı. "Marinette, ailen beni aradı." dedi sakince. Genç kız da pek şaşırmamış bir yüz ifadesiyle dinlemeye devam etti.


       "Bir süredir düzgün yemek yemediğini ve uyumadığını söylediler. Senin için endişeleniyorlar ve okulda bir şey olup olmadığını soruyorlar. Herhangi bir sıkıntı var mı? Bana anlatabilirsin." dedi elinde döndürdüğü kalemi masaya bırakarak. Marinette gülümseyerek tek elinde tuttuğu fırçaları havaya kaldırdı. "Resim sergisine çok az kaldı, bu yüzden birazcık stresliyim sadece. Herhangi bir sıkıntı yok."



       Müdür yardımcısı gördüğü gülümsemeyle belli ki ikna olmuştu, bu yüzden kendisi de tebessüm etti. "Peki, ama kendine dikkat et lütfen."
...




1004 [adrienette] ✅Wo Geschichten leben. Entdecke jetzt