İs

356 37 5
                                    

Anladım, ben bu dünyaya sığamadım.
Üzerinde mekan kuramadım belki toprak bağrına basar beni.
...
Ali, geceyi yüzüne kapatılan o kapının önünde geçirdi. Uykuyla uyanıklık arasında telefonun sesiyle kendine geldi.
"Alo."
"Alo baba."
"He kızım söyle."
"Baba bugün taburcu oluyoruz. Anneme söyle gelmeyin."
"Ohhh Allah'ıma şükür. Peki kızım iyi mi Kadir."
"İyi baba iyi. Selim getirecek bizi."
"Tamam Allah'a emanet olun."
Hatice'nin odasına doğru yaklaştı;
"Hatice Hatice. Melike aradı. "
Eliyle vurduğu kapıdan ses gelmedi. Tekrar zorladı kapıyı ama açamadı;
"Hatice Hatice Hatice ses ver iyi misin? Kapıyı kıracağım bak."
"Ne oldu Ali?"
Yaşadığı hayatın hepsini sesinde toplamıştı Hatice.
Ali elini göğsüne koyup derin bir oh çekti;
"Melike aradı, Kadir taburcu olmuş. Gelecekler akşama."
Duyduğunun bir önemi yok gibiydi Hatice;
"Tamam."
Ali, istediği tepkiyi bulamamıştı. Usulca mutfağa geçti, odun kovasındaki odunları sobaya doldurmaya başladı.
Kapı açıldı, Hatice elinde küçük bir kutuyla kanepeye oturdu;
"Şöyle gel Ali."
Ali, oturduğu yerden kalktı divana oturdu. Hatice kütüğü açtı içindekilerini bir bir Ali'nin avucuna koydu;
"Bak, bu Yunus'un emziği. He bak bu da ağzı yara olmasın diye elimle diktiğim mendili. "
Oyuncağı avucunun içine aldı göğsüne bastırdı;
" bu da ölmeden önceki son oyuncağı."
En alt tarafta buluna yırtık bir atlet çıkardı. Üzerinde kan lekeleri vardı;
"Bunun ne olduğunu biliyor musun?"
Ali, ağlayan ses tonuyla;
"Yunus'un mu?"
Başını salladı Hatice;
"Hayır. İşte bu atlet. Kadir'i öldürmeye çalıştığım ilk olayda olmuştu."
Ali, geçmişe doğru baktı uzun uzun.
Hatice, gördüğü rüyadan etkilenmiş Kadir'i düşman bellemişti. Kadir daha altı yaşındaydı. Onu odun alması için odunluğa yollamıştı. Sessizce peşinden gitmiş kenarda odunu almaya çalışan kadirin üzerine odunluğu devirmişti. Odun yığını altında kalan Kadir'i, komşusu Zeynel çıkarmış, Kadir on gün yoğum bakımda müşahade altında tutulmuştu.
Hatice, oturduğu yerden kalktı, cebindeki yarım kalan patiği çıkardı;
"Bunu da oğluma örüyordum, bitirmedim. "
Ali bastırdığı gözyaşını daha fazla tutamadı ağlamaya başladı;
"Hatice affet beni ne olur. Bak Kadir de geliyor. Yalvarırım bir şey de bana. Bağır çağır yak yık ama susma."
Hatice, Ali'ye döndü;
"O kadını ve çocuğu buraya getir."
Ali, duydukları karşısında şaşkınlığını gizleyemedi;
"Buraya, bu eve. "
Gülümsedi Hatice, alay edercesine;
"Korkuyor musun yoksa bir şey yaparım diye."
Ali, başıyla onayladı. Hatice Ali'nin yerdeki yüzünü kaldırdı;
"Ali bak. Olan olmuş. Ortada küçük bir çocuk var. Gece boyu onu düşündüm. Yeterince dağıldık. Hem bak Melike de gebe. Bir çıkar yol bulacağız. Sen o kadını ara ya da git getir. Ben artık milletin ağzına sakız olmak istemiyorum."
Ali şaşkınlığını sevince döndürdü;
"Ney Melike gebe mi?"
"Daha bir şey belli değil. Kadirimin huzuru için o çocuğu kabul ediyorum. Kadımla da konuşacağım. O kadını buraya getir."
Ali, duyduklarına inanamasa da kabul etti.
Hatice, mutfağa geçti;
"Oğluma çorba yapayım. Gelen giden olur hem şimdi eve."
...
"Akşam olmuş, Kadir selim ve Salih'in omzunda yatağa yatırıldı. Hatice yaptığı çorbadan bir kase içirdi. Melike elimdeki valizi boşaltmak için banyoya gitti. Ali'nin aklını kurcalayan sorular yüzünden belli oluyordu. Ama Kadir'e diyemezdi, daha iyileşmemişti. Hatice'ye de güvenmezdi. Bu sakinliğin altında bir şey vardı ama neydi?
Kadir Melike'ye evdekilere hamile olduğunu söylemesi için ısrar etti. Hem testte yaptırmıştı, kesindi.
Melike'nin elini tuttu Kadir;
"Ana baba size bir şey diyeceğiz."
Hatice ve Ali müjdeyi bilseler de ses etmeden Kadir'i dinlediler;
"Ne oldu oğlum."
Kadir, elini Melike'nin saçlarında gezdirdi;
"Baba oluyorum."
Hatice koşup Melike'ye sarıldı, Ali ellerini açıp secdeye kapandı. Melike sevincini Kadir'e bakışıyla yaşadı.
..
Herkes yatmış, Ali bir türlü uyuyamamıştı. Ali'nin sağ sola dönüşü Kadir'in dikkatini çekti;
"Baba neyin var?"
Ali, bu fırsatı bekler gibi yanaştı Kadir'e;
"Kadir şey ben sana bir şey dicem ama nasıl denir bilemedim."
Kadir, kokuma yüklediği gücüyle yerinden doğruldu;
"Söyle bakalım neymiş seni uyutmayan şey?"
Ali kadirin yanına oturdu;
"Anan .. şey ."
Kadir olanı anlamıştı;
"O kadını mı öğrendi?"
Başıyla onayladı Ali.;
"Mesele bilmesi değil. Çok tuhaf davrandı. Aklım almıyor. Dedikleri aklıma oturmuyor."
Kadir;
"Ne dedi ki?"
Ali, parmağıyla odayı gösterdi;
"Buraya getirmemi istedi."
Kadir, Ali'den daha da şaşkın halde;
"Buraya mı. Anam benim anam dedi."
Ali, başını öne doğru salladı. Kadir;
"ne için dedi mi peki?"
Ali;
"Daha fazla laf vermem millete dedi. Hem o çocuğun bir günahı yokmuş, gelsin konuşalım çözüm bulalım dedi,"
Kadir hayretle;
"Allah Allah anam bunu dedi. Ama dediyse dene derim. Git kadını çocuğu getir. Eğer biz çözüm bulmazsak o daha fecisini yapar. Hem evdeyiz biz varken bir şey yapamaz. "
Ali'ye doğru döndü;
"Peki kadın gelecek mi?"
Ali kendinden emin;
"Başka çaresi mi var? Getireyim öyle diyorsun yani."
Kadir onayladı tekrar edilenleri.
"Tamam "dedi Ali.
Kadir, Ali'yi kolundan tuttu;
"Ama ben toparlanmadan getirme. Bi ayaklanayım ben öyle bakarız."
Elini kadirin elinin üzerine koydu Ali;
"Tamam."
...
Evde bir haftadır bir sakinlik, yeni doğacak bebeğin heyecanı vardı. Uzun zaman olmuştu,  çatal kaşık seslerinin gülmeye karışmayalı.
Hatice, kadirin ayaklanmasını fırsat bildi;
"Oğlum seninle bir şey konuşalım mı?"
Kadir, Ali'nin anlattıklarını biliyordu ama Hatice'ye belli etmedi;
"Söyle ana ."
Hatice, karşısında duran tepelere doğru baktı;
"Kadir oğlum siz burdan gitseniz mi?"
Kadir, duyduklarına inanamamış vaziyette;
"Gitmek mi? Ana sen ne diyorsun?"
Hatice. Kadirin ellerini tutup;
"Oğlum Hasan hocanın yanına git sen. Melike'yi de al git. Kendine bir hayat kur. Bak bu kızın da hayatı mahvoluyor. Bunum belalıları rahat bırakmaz sizi."
Kadir, Hatice'nin yüzüne doğru şaşkın şaşkın baktı;
"İyi de ana sen peki sen ne olacaksın?"
Hatice, Kadir'in ellerini okşadı;
"Oğlum kara kuzum baban var ya. Ne olacakmış bana?"
Ali'nin anlattıkları Kadir'i daha da şüphelendirmeye itti;
"Anne canım anam. Ben seni hiçbir yere bırakıp da gitmem. Hele babama bırakıp tek adım bile atmam."
Hatice, yüzünü öptü oğlunun;
"Oğlum seni de endişeni de anlıyorum. Ama bak, o kız burda huzurlu değil. Hem okumuş kız hayali var. Hasan hoca seni selimden ayırmadı ayırmaz da. Biz kör topal babanla idare ederiz. Çocuk doğunca isterseniz gelirsiniz?"
Kadir, saklamaya gerek duymadı içindekilerini;
"Ana babam bana bir şeyler anlattı. Bak korkuyorum. İlk kadını istedin şimdi de beni yolluyorsun. Anan aklından ne geçiyor senin?"
Hatice yüzünü okşadı Kadir'in ;
"Yavrum, kedi gözlüm. Hayatımı anlamlı kılan tek yanım. Aklımda da fikrimde de kötü bir şey yok. "
Başını Kadir'in dizlerine koydu;
"Yoruldum be oğlum çok yoruldum. Ne kadar yaşarım bilmiyorum ama artık iyi yaşamak istiyorum. Hem sana babana çok eziyetler ettim. İyi olmak iyileşmek istiyorum. Bak tedavi de olacağım."
Kadir duyduklarına inanamıyordu. Bunları diyen Hatice olamazdı;
"Anam sen ciddi misin?"
Hatice kadirin yüzüne baktı;
"Torunum için. Gayet ciddiyim. O bereketiyle gelecek inşallah."
Kādî her ne kadar duyduklarına inanmasa da Hatice başka çare bırakmamıştı. Mecburen kabul etti. Ayağa kalktı hole doğru yürüdü, karşısında duran Yunus'un fotoğrafına dokundu;
"Canım yavrum. Kokusunu özlediğim canımın için. Az kaldı çok az."
Tekrar Kadir'in yanına gitti;
"Kadir oğlum beni Yunus'un kabrine götürür müsün?"
Kadir, amaçsızca yüzüne baktı annesinin neden der gibi;
" korkma korkma . Rüyamda gördüm, hem de özledim. Onun da yeğeninden haberi olmasın mı ?"
Kadir, olur dedi başıyla.
Hatice'nin odadan çıkmasıyla mutfakta patates soyan Melike'nin yanına gitti.
Hatice'yle konuştuklarını anlattı;
"Ne yapayım, sen ne diyorsun?"
Melike, elindeki patates leğeniyle divana doğru yürüdü;
" bak Kadir, bunun bir tane çözümü var o da doktor raporu."
Kadir, hayretle ;
"Nasıl yani?"
Melike devam etti;
"Bak şimdi hastaneye gideceğiz. Annem muayene olacak. Doktor sağlam derse o kadını ve çocuğunu alıp köye geliriz. Biraz kalırız bakalım neye karar verecek. Duruma göre de biz yolumuza bakarız."
Kadir, Melike'nin anlattıkları karşısında sevincini gizleyemedi. Melike'ye sarıldı;
"Ne kadar da güzel fikir."
Alnından öptü;
"Benim cennet kokulum yuvam mısın sen?"
Gülüştüler, gülmek ancak  bu kadar yakışırdı. Kadir Melike'nin yanından ayrılıp Hatice'nin yanına gitti;
"Anne dediklerini bir şartla kabul ederim."
Ne der gibi baktı Hatice. Kadir anlattı;
"Doktora götürcem seni ondan sonra da karar vercem."
Bunu bekliyordu Hatice, tamam dedi usulca.
Ali'yle konuştu Kadir. Hastaneyi aradılar randevu aldılar.
Kadir Hatice'yi Yunus'un mezarına götürdü.
Hatice, yıllardır görmediği yavrusuna yeni kavuşmuş anne özlemiyle sarıldı mezara. Mermer taşını öptü çok kez.
Mezar üzerindeki otları temizledi, kurumuş çiçekleri aldı. İbrikteki suyla toprağı suladı, yanında getirdiği tomurcuk çiçeği dikti;
"Oğlum, bak bahar geldi. Kuşların cıvıldaşmalarını duyuyor musun?
Kurumuş çiçekler yeniden yeşermiş. Geçen sene dökülen yapraklar bu sene yeniden yeşillenmiş. Ağaçlar giyinmiş kuşanmış, tıpkı yeni gelin gibi. "
Elini mezar taşının üzerindeki tarihe doğru gezdirdi;
"Oğlum bak, senin ölümüne yeğenin doğacak. Bir tarafım çürürken diğer tarafın dallanıp budaklanacak. Yunusum, bu gurbet sence de fazla değil mi bize?  Sana yeni çiçek getirdim, umudumla yeşersin diye. "
Eğildi ve toprağı öptü;
"Büyüdükçe acımı içime gömdüm sanıyordum. Meğer kendimle birlikte acılarımı da büyütmüşüm. Annen seni çok özledi be yavrum, annen senin kokunu çok özledi."
..
Doktor Rıza Hatice'nin önüne boş bir boş kağıt bıraktı;
"Hatice nasılsın? Çok oldu görüşmeyeli."
Hatice koltukta oturuşunu düzenledi;
"İyiyim doktor bey. Biliyon mu torunum olacak."
Doktor Rıza, gülümsedi;
"Gözlerinin içi parlıyor anlamamak elde değil."
Gülümsedi Hatice, eline aldığı kağıdı doktora doğru uzattı;
"Şey doktor bey bunu ne yapacağım?"
Doktor gözlüğünü yakasına saldı;
"Ona ilerdeki Hatice'ye mektup yazacaksın."
Hatice, anlamsız bakışlarla baktı doktorun yüzüne;
"Kendime mi? Kendime niye mektup yazayım ki?"
Doktor yakasındaki kırmızı kalemi eline aldı, kağıda tarihi attı;
" bak şimdi, sen buraya kendine yeni bir sayfa açmak için gelmedin mi?"
Başını salladı Hatice;
"Evet."
Doktor devam etti;
"İçindeki kötülüğü yenmiş, karanlığı dumanıyla birlikte geçmişe salmış bir kadına, geleceğini yüreği sevgi dolu, küllerinden yeniden doğan Hatice'yi emanet edeceksin. Onun için bu Hatice'ye ne tavsiye edersin bunları bu kağıda yazacaksın."
Hatice, buğulu gözlerle doktora baktı;
"Yazabildiğim kadarıyla Peki doktor bey."
Hatice, kalemi eline aldı;
"Hatice,
40 yaşındasın. Kim bilir belki 40 sene daha yaşarsın. Yalnızdın sen, şu koca dünyada yapayalnızdın. Gölgesine sığınabileceğin bir baban olmadı, kollarında uyuyabileceğin bir anaya da sahip olmadın. Aynı karnı paylaştığın karındaşların bile günün aydınlık yüzünü haram ettiler sana. Yusuf misali içine düştüğün o kuyudan sevdanla kurtulursun sandın ama o Sevda seni kuyunun en derinine attı. Kimse kendini iyileştirmek için uğraşmadı. Hep sana dediler iyileş diye. Kimse cebelleşip durduğun karanlığın ardını görmedi belki de görmek istemedi. Hani o ilacın sandığın yarin varsa, kocaman bir yara olmuş. Ömür diye yaslandığın o dağ, yüreğine çığ olmuş istemeden. Sonra, sonra bir kapı açıldı gökyüzünden sonsuzluğa doğru. Allah ayın kucağında doğmasını nasip etti. Ay oldu Kadir'in sana. Zifiri karanlıkta yoluna ışık oldu. Daha sonra Rabbin güneşi koydu avuçlarına. Tamam dedin, bir yanımda ay bir yanımda güneş. Şimdi hangi zorluk karanlığa itebilir seni. İttiler.. ve senin tüm kemiklerin kırıldı. Güneşini söndürdüler ve artık güneşin hiç doğmadı. Ne baharı görebildin, ne de kışa sevinebildin. İçin hep kış kaldı senin...
Sevgili Hatice,
Bu mektubu okurken hayatta olursan, şunu bil. Güneş batmış olabilir ama umut onu yeniden yeşertebilir. "
Gözlerini sildi, mektubu katladı ve zarfa koydu. Doktor Rıza'ya  uzattı. Aslında Rıza Hatice'nin içinde kopan fırtınanın büyüklüğünü kalemi tutuşundan biliyordu.
Hatice'ye döndü;
"İyi misin?"
Gülümsedi Hatice;
"Hiç olmadığım kadar."
Doktor Rıza Hatice'yi dışarı aldı. Kendisi mektubu okudu. Sonra Kadir'i ve Ali'yi içeri aldı:
"Bakın beyler Hatice eskiye oranla daha iyi. Ama biraz daha gayret be biraz daha çaba gerekli. "
Elindeki mektubu onlara doğru uzatarak;
" bunu Hatice yazdı. Burada yazılanlara bakılırsa Hatice hep yarı yolda kalmış ve bu yarım bırakılmışlığın acısı içinde. Şimdi size düşen eksik yerlerinden toparlamak. Kendine çok inanıyor ve iyileşmek istiyor."
Ali ve Kadir birbirlerine baktı. Ali elini Kadir'in omzuna koydu. Kadir oh çekerek yüzünü ovaladı. Ali doktor Rızaya Hatice'nin isteklerinden bahsetti. Doktor Rıza olumlu gördü. Kadir, doktorun elinde olan mektubu aldı. Hep birlikte hastaneden çıktılar. Kadir Melike ve Hatice'yi eve götürdü. Ali olanları Selma'ya anlatmak için ayrıldı.
Selma inat etse de en sonunda Ali'ye karşı gelemedi ve köye gitmeyi kabul etti. Birlikte köye vardılar. Hatice divana oturmuş kapıdan giren Selma ve bebeği gördü. Selma Hatice'yi biliyordu az çok. Tedirgindi ama başka çaresi de yoktu. Hatice eliyle yanına oturmasını işaret etti. Selma kundaktaki bebeğiyle oturdu. Korkusu ve tedirginliği  nefes alışından belliydi.
"Bizi yalnız bırakın." Dedi Hatice. Herkes birbirine baktı. Hatice tekrar söyledi:
"Bizi yalnız bırakın."
Hepsi kapıdan çıktılar kapının önünde beklemeye başladılar.
Hatice Selma'ya sordu;
" bebek, cinsi ne ?"
Selma titreyen sesiyle;
"Kız" dedi.
Hatice kapalı olan yüzünü açtı:
"Adı ne ?"
"Melisa."
Hatice parmağıyla kendisini gösterdi;
"Senin adın?"
Selma, elini bebeğinin yüzüne koydu;
"Se.. Selma."
Hatice, ayağa kalktı. Odanın içinde sağa sola yürüdü;
" karşılığında ne istedin Ali'den."
Selma şaşkın şaşkın baktı Hatice'nin yüzüne:
"Hiç hi.. hiç bir şey "
Hatice güldü, eliyle odanın içini işaret etti;
"Peki bu ev?"
Selma ağlamaklı sesiyle;
"Ben.. şey ben istemedim. Ali ... Ali .."
Hatice, mutfak tezgahına doğru yürüdü;
"Demek Ali istedi."
Titreyen sesiyle onayladı Selma.
Hatice tezgahtan bıçağı aldı, Selma'ya doğrulttu. Selma kucağındaki bebeğiyle oturduğu yerden fırladı kapıya doğru koştu. Hatice kapıyı bedeniyle kapattı;
"Korkma sana bir şey yapmayacağım."
Selma, tüm gücüyle bağırdı;
"Ali Ali.."
Dışardakiler içerdeki bağırışın ardını biliyorlardı. Kapıyı yumrukladılar ama Hatice'den hiç bir şekilde tepki alamadılar;
"Sakin olun. Bir şey yok. "
Kapıyı açtı Selma Ali'ye doğru koştu. Kadir bebeği kucağına aldı. Selma Ali'nin ardına saklandı. Hatice kahkaha attı:
"Bıçaktan mı korktun. Korkma, bahçeye gidiyorum ben, pancar toplayacağım. "
Dış kapıyı açtı ve dışarı çıktı. Tülay'a doğru yürüdü Hatice;
"Tülay Tülay"
Tülay eteğindeki Mısır somonlarını yere bıraktı;
"He hatce gel gel kuruluktayım. "
Hatice yanına gitti;
"Tülay Zülfiye'ye söyle de Melike'yi size çağırsın. Kadir de zaten Salih'e gidecek. "
Tülay anlam veremedi konuşmaya;
"İyi de niye?"
Hatice, elindeki bıçağı tezgahın üzerine koydu;
"Bizim Ali. Bir kadınla ilişki yaşamış. Kadını eve getirttim. Çocuğu da olmuş."
Tülay eteğindeki Mısır tanelerini heyecanla yere döktü:
"Hay Allah dağıldı. Neyse ne diyorsun sen hatçe. Doğru mu bu?"
Hatice sessiz kaldı. Tülay şaşkın halde devam etti;
"Eee ne olacak şimdi?"
Hatice devam etti;
"Ne olacağını bilmiyorum. Ama çocuklar yokken Çek konuşalım dedim. Kızı yollasam beni istemiyor diye düşünür. En azından Zülfiye çağırırsa yanlış anlamaz. Kadir de Salih'le nöbete gidecek. Tarla gözleyeceklermiş. "
Tülay Hatice'ye sarıldı;
"Ah benim bahtı gülmeyen güzel kardeşim. Tamam ben derim bizim kıza."
Hatice, yerinden kalktı. Tülay'a sarıldı, sanki veda eder gibi. Eve yöneldi. Zülfiye Melike'yi çağırdı. Kadir çoktan gitmişti. Hatice Ali'nin kucağındaki bebeği aldı. Ali'ye seslendi;
"Ali çay koy da içelim."
Ali çay koydu. Selma sessiz sessiz kenarda öylece oturdu. Hatice bebeği sevdi. Sonra odaya geçti. Eline aldığı kağıda bir şeyler yazdı. Banyo çekmecesinden bir paket aldı. Elindeki paketten demliğe boşaltacak suya bir kaşık koydu. Selma ve Ali çay içtiler, Hatice bebeği sevmeye devam etti.
..
Ali bir köşede Selma bir köşede uyuyakaldılar. Hatice bebeği kucağına aldı. Dış kapıyı açtı. Bebeği kapının önündeki tahta koltuğa koydu. Evin altından getirdiği
Bidonu kilitlediği kapıya doğru döktü ve ardından çakmağı çaktı. Ev yavaş yavaş alev alırken Hatice bebeği Tülay'ın kapısına bıraktı, bebeğin üzerindeki örtüye de "Kadir'e"diye bir mektup bıraktı. Ayağına giydiği arkası kesik lastik ayakkabıyla karanlıkta kayboldu.

ince, çizgi bir yol.Where stories live. Discover now