Kuzey tüm bu bilinmezliği "Büyürken yaptığımız tercihler bizi kirletiyor Begüm." Diyerek özetlese de bence sadece kendi tercihlerimiz değil, başkalarının yaptığı tercihlerin sonuçlarını yaşamak da bizi kirleten başka bir unsur...

Hemşire gelip ablamın odaya alındığını haber verdiğinde koşar adımlarla onun için hazırlanan odaya gittiğimde küçük bir şok yaşadım. Bembeyaz hastane odası mavili beyazlı balonlar, birbirinden şirin süslemeler ve gelecek ziyaretçiler için türlü ikramlarla donatılmış olduğunu görmek beni şaşırttı tabii.

"Beliz'in işi." O kadar da şaşırmamak gerekiyormuş aslında. O sarışın Barbie, kafamda yarattığım şımarık kız imajının aksine, ne kadar ince düşünceli biri olduğunu benim başıma vura vura öğretmekte epey ısrarcı duruyor.

Yatakta kırmızı lohusa tacı ve belki de hayatında giyindiği en kaliteli gecelikle yarı baygın Müjgan'ı görene kadar şaşkınlığım devam etti.

"Ablacım, nasılsın? Ağrın var mı?" Hemşirelerin saçlarına özenle iliştirdiği taca dokunmadan saçlarını okşadım.

"İyiyim bitanem. Bebek nasıl? Ne kadar da küçük olduğunu gördün mü teyzesi?"

"O kadar da küçük değil abla abartma! Zamanında doğdu çocuk ama... Hayata tutunmak için verdiği savaş düşünülünce çok da büyük sayılmaz..." Ablam aldığı ilaçların etkisiyle gözlerini daha fazla açık tutamadı ve yüzünde huzurlu bir tebessümle uyuyakaldı.

"Kuzey, sen git istersen artık. Zaten bütün gece buradaydın, yoruldun." Nankörsün. Adam senin için neler yaptı sen de karşılık olarak anca kov adamı... İnsan şey der mesela, bu yaptıklarının karşılığını ödemem mümkün değil ama istersen seninle ömrümü paylaşıp bir taksidini şey ettiriveririm...

"Sizi tek bırakmayayım şimdi. Aileden birileri gelince giderim. Bir şeyler lazım olur belki, sen ablanla ilgilenirken hepsine yetişemezsin." Ah bir bilsen... Aileden birileri gelince de hiçbir şeye yetemeyeceğimi bilsen...

Refakatçi için konulan kanepeye oturduktan sonra duyduklarımın da verdiği güvenle ben de gözlerimi çok fazla açık tutamadım. Gün içinde enerjiye fazlaca ihtiyacım olacak zaten...

Odadaki hareketlenmeyle birlikte gözlerim tekrar açıldı, ne kadar uyuduğumdan emin değilim ama Kuzey'in ceketini üzerime örteceği kadar zamanın geçtiğinden eminiz...

"Evet, küçük bey, annesiyle tanışmaya geldi." Hemşirelerden biri ablamın yatağını onun için en uygun konuma getirirken diğeri de kucağında hastanenin battaniyesine sarılı bebeği özenle tutuyor. Bebek annenin kucağına bırakıldığında Kuzey oturduğu tekli koltuktan kalkıp dışarı çıktı. Bu incelikler... İşte tam da bu incelikleriniz bayım, beni size tutsak ediyor.

Hemşireler ablama emzirme hakkında bilgi verdikten sonra o mucizeye tanık oldum. Bir bebeğin, bir meleğin annesiyle kurduğu en özel bağdır emzirmek ama böyle deyince de emziremeyen annelere hakaret gibi oldu.

Hangi anne istemez ki bebeğini kendi canıyla doyurmayı? Ama bazen istemek her şeye olduğu gibi buna da yetmez... Ama yine her zaman olduğu gibi yine çok bilen o insanlar zehir saçan ve çok bilen ağızlarını açar ve ezberden konuşur. Emzirmeyen anne, anne değilmiş gibi. 9 ay boyunca çektikleri onca çile boşaymış gibi her şey emzirmekten ya da normal doğum yapmaktan geçiyor gibi lohusa kadının üzerine toplarıyla tüfekleriyle giderler.

Her şey doğurmaktan, emzirmekten ibaret olsaydı inanın benim dünyanın en mutlu çocuğu olmam gerekirdi ya da annemin dünyanın en iyi annesi olması... Ama sizin de bildiğiniz gibi böyle bir şey söz konusu bile değil. Annem beni tam 48 saatin sonunda doğurdu ve bir buçuk sene emzirdi ama bilin bakalım yine kim bana annelik yapmadı?

Sinsirella MasalıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin