---------------------

Deniz ve Ertan boğaz manzaralı lokantanın cam kenarındaki bir masasında oturmuş, Onur ve Bahar'ı bekliyordu bir kaç dakikadır. İlerden mekanın kapısına doğru gelen gençleri ilk fark eden yönü o tarafa dönük olarak oturan Deniz oldu. Arkası dönük oturan eşine söylemeden önce iyice inceledi Bahar'ı. Açık renk trençkotunun önü açıktı. Lacivert bir bluz vardı üzerinde, onun altına da trençkotunun rengine benzeyen krem rengi bir kumaş pantolon seçmişti. Onur anlatmış olmasa Bahar'ın neler yaşadığını duruşundan asla tahmin edemezdi. "Kim, kimin ne yaşadığını bilir ki zaten" diye geçirdi aklından. Omuzlarını biraz geçen, dalgalı sarı saçları vardı kızın. Onur sımsıkı tutuyordu kızın elini. Oğlunun duruşundan, yürüyüşünden anlıyordu Deniz, heyecanlıydı o da. Öte yandan tetikte gibiydi. Elinde olmadan gözleriyle etrafı taradı. Şüpheyle baktı lokantadaki bütün masalara.

Onun huzursuzluğunu fark eden Ertan "Ne oldu?" diye sordu.

"Yok bir şey" dedi Deniz gülümseyerek, "Geliyor bizimki" dedi eşine. Başıyla işaret etti.

Mekanın kapısından içeri girer girmez gördü Onur anne ve babasını. "Gel hadi, oradalar" dedi Bahar'a usulca. Bahar onları görür görmez biraz daha kızardı, elini Onur'un elinden çekmek için zayıf bir hamle yaptıysa da genç adam elini bırakmadı. Aniden durdu, Bahar'a döndü.

"Elimi bırakmayacaktın hani?"

Bu kez verdiği sözü unuttuğu için mahcuptu Bahar. Heyecanlanmıştı elinde olmadan. Onur'u görünce ayağa kalkan ikiliye baktı. Kadının saçları Onur'unkilere benziyordu, omuzlarında biten düz saçlarının rengi, üzerindeki şık siyah elbiseyle hoş bir tezat oluşturuyordu. Yüzü makyajsızdı. Nedense makyaj yapmayı seven biri olabileceğini düşünmüştü Bahar. Kadına dik dik baktığını fark edince adama çevirdi gözlerini. Neredeyse Onur kadar uzun boyluydu. Siyah pantolon ve gri ince bir kazak vardı üzerinde. Bilerek mi yapmışlardı bilemiyordu ama Onur da gri bisiklet yaka bir sweatshirt ve siyah kot pantolon giymişti. Adamın önleri hafifçe açılmış kafasındaki saçların bir kısmı ağarmıştı. Kendi babasının saçlarını düşündü elinde olmadan. "Bizim ailede saçlar dökülmez" diye böbürlenirdi bazen, sonra da somurtarak eklerdi, "Ama 30'umuza geldiğimiz gibi beyazlamaya başlar, Allah bir yerden alıp bir yerden veriyor işte".

Güldü elinde olmadan. O sırada masaya gelmişlerdi bile, Onur durunca fark etti.

"Biz geldik" dedi Onur annesine bakarak.

"Hoş geldiniz oğlum" dedi Deniz.

"Tanıştırayım. Bahar..." ne diyecekti? Ne olarak tanıtacaktı Bahar'ı? Ne diyeceğini bilmediğinden değil, hangi tanımın uygun olacağını ve Bahar'ı daha az utandıracağını düşünerek duraksadı. Kız arkadaşım? Çok basit kalırdı. Sevdiğim kız? Bahar zaten kıpkırmızıydı, daha da mı utandıracaktı? O düşünürken annesi yetişti imdadına.

"Sürekli bize anlattığın Bahar..." dedi sevecen bir sesle, "Merhaba Bahar'cım. Ben Deniz, Onur'un annesiyim. Memnun oldum" derken elini uzattı.

Bahar uzatılan eli sıktı, gülümsedi.

"Ben de memnun oldum"

Onur annesine teşekkür etmek için göz kırptı. Ardından babasını gösterdi.

"Babam..."

"Merhaba, ben de Ertan. Hoş geldin kızım"

Ertan'ın uzattığı eli sıkarken "Hoş buldum, teşekkürler" dedi Bahar. Onur annesinin yanındaki sandalyeyi çekip genç kadını oturturken babasının yüzüne baktı keyifle. Ardından geçip adamın yanına oturdu.

BaharWhere stories live. Discover now