7.Bölüm : Karanlık Oldum.

En başından başla
                                    

Burası neresiydi? Neredeydim ben?

Şaşkınlıkla doğrulup etrafıma bakındığım sırada kapının açıldığını fark ettim. İçeri giren tanıdık yüzle içimdeki şaşkınlık kat kat daha fazla büyüdü. Bu oydu. Eldivenlerini dünyadan korunmak için değil de ısınmak için takmıştı sanki ilk defa. Karşımda durmuş endişeli bir yüzle bana bakıyordu. Ardından kapattığı kapıdan gördüğüm kadarıyla hava hala kapkaranlıktı, kar yağışı ise kendini fırtınaya çevirmişti. Aklımdaki sorular bir bir parlamaya devam ediyordu. Buraya nasıl gelmiştik? Beni nasıl bulmuştu? Bu ev kimin eviydi?

"Uyanmışsın." diye mırıldandığında yüzünde endişeli ve kızgın bir ifade vardı.

Başımı salladığım sırada Merih kapıyı kapatıp şöminenin yanına yere oturdu. Gözlerim anlam vermeye çalışırcasına içinde bulunduğumuz bu bungalov orman evinde gezindi. Evin içinde bir yatak, bir şömine ve birkaç tablo dışında hiçbir şey yoktu.

"Ben..." diye kekeledim, "Ne olduğunu hatırlamıyorum. Bayıldığımı hatırlıyorum." Sonra gözlerimi çevirip Merih'in öfkeli gözlerine baktım.

"Bayıldın." dedi tekdüze bir sesle. Harika cevap. Aydınlandım.

"Ne oldu?" diye sordum ve ağzından kerpetenle laf alabilmek umuduyla sorularımı sıraladım, "Beni sen mi buldun? Neredeydin? Ne zaman buldun? Burası neresi? Buraya nasıl geldik?"

"Hangisine cevap vermemi istiyorsun?" dediğinde gerçekten ama gerçekten öfkeli görünüyordu.

"Benimle neden böyle konuşuyorsun?" diye sordum anlam vermeye çalışarak.

"Buna mı cevap vermemi istiyorsun, diğerlerine mi?"

"Benimle böyle konuşmanı gerektirecek bir şey mi yaptım?" diye sorarak sorularıma bir yenisini ekledim. Merih derin bir nefes aldı.

"Sorular giderek artıyor..." diye mırıldandı.

Cevap vermezsen artar tabi demek isterdim fakat susmayı seçtim. Çünkü tavrı beni de sinirlendirmeye başlamıştı.

Ayağa kalktım ve orman evinin penceresinden dışarıya baktım. Çok bir zaman geçmiş olamazdı. Karanlık hala aynı karanlıktı, tek farkı kar yağışının deli gibi hızlanmış olmasıydı. Arkam Merih'e dönüktü. Evin içindeki tek ses dışarıdaki fırtınanın ve şöminenin ateşinin sesiydi. Gözlerim dışarıdaki kar yağışına dalarken bu sefer soru soran Merih oldu.

"Orada ne işin vardı?" deyiverdi bir anda. Ona doğru döndüm.

"Asıl senin orada ne işin vardı?" dedim.

"Ben orada değildim Eylül." Kaşlarımı çatarak yüzüne baktım.

"Oradaydın." diye tekrarladım.

"Ben bütün gece odamda oturmuş kulaklığımı takmış müzik dinliyor ve perdenin arkasından bahçeyi izliyordum. Sonra senin o lanet ormana girdiğini gördüm. Yaklaşık yirmi dakika boyunca oradan geri dönmeni bekledim fakat dönmedin ve ben seni sen gittikten tam yarım saat sonra orada o karanlık ormanın içinde yerde yatmış neredeyse karların altına gömülmek üzereyken buldum. Ya da sana daha anlayacağın bir şekilde söyleyeyim bunu. Seni orada ölmek üzereyken buldum. Harika, değil mi?" diye sordu öfkeyle.

"Ama ben senin kapına geldim, kapıyı çaldım! Odanda yoktun!" dedim şaşkınlıkla, "Ah... Kulaklık takılıydı... Doğru ya..." diyerek kendime öfkelenerek yatağa oturdum. Sessizce oturmuş Merih'in yüzünü izlemeye başlamıştım. O ise şöminenin yanında oturmuş pencereden dışarıyı izliyordu.

"Benim odama mı geldin?" dedi bir anda, sesi değişmişti. Öfkenin yerini merak almıştı.

"Evet..." diye mırıldandım, "Bahçeye inmeyince merak ettim. Sonra da senin kırmızı bölge dedikleri yere gittiğini düşündüm ve peşinden geldim." O an gözleri gözlerime çevrildi, yutkundu ve konuşmaya başladı.

Kar Küresi (İki Kitap)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin