İNTİKAM

19.5K 1K 344
                                    

Çevremizdeki insanları hatırlayınca yavaşça kollarını indirdi.

— Geçmiş olsun Kadir Bey, dedi sanki az önce boynuma atlayan o değilmiş gibi.

— Hepimize geçmiş olsun. Buradaki herkes toparlanıp Mikasa'da ki yazlığa geçiyor. Aysel Anne yolda. Adem ve Yasin hanımlar size emanet. Yasin en çok güvendiğin beş adamını seç al. Mikasa güvenli de olsa şu an için her yer bizim için tehlikeli, dedim ciddi bir ifadeyle.

— Eşyalarımız, dedi Çiçek yüzüme bakıp.

— İhtiyaçlarınızı Mikasa'dan alırsınız. Uçaklar hazır derhal havaalanına gidiyorsunuz, dedim. Sesimde ki sertlik ona olayın ciddiyetini anlatmış olacak ki bir daha konuşmadı.

Onları alana yolladıktan sonra şirkete döndük Rafet ve Yekta'yla. Rafet Abi;

— Bu oturduğumuz yerden çözülecek bir mevzu değil Kadir, ben sokağa iniyorum, dedi ve gitti. Yekta'da eline telefonu alıp gerekli yerlere haber uçurmaya başladı. Kimdi bu şerefsiz, onu bulup doğduğu güne lanet ettirmezsem bana da Kara Kadir demesinler.

Camdan dışarı bakmaya başladım. Sanki o olaylar hiç yaşanmamış gibi hayat dışarda tüm hızıyla devam ediyordu. Mika nehri tüm ihtişamıyla kış güneşi altında pırıl pırıl parlarken, insanlar yazdan belki son kalan günün keyfini çıkartıyorlardı. Nehir kıyısı yürüyüş yapan, bisiklete binen insanlarla doluydu. Şehrin tüm pisliği güneşle temizlenmişti sanki.

Telefonum çaldı, açtım yine aynı mekanik ses;

— Beni boşuna arama Kara Kadir bulamazsın, dedi kahkaha atarak.

— Ulan it g.tün yiyorsa karşıma çıksana. Telefonun arkasına saklanama, diye bağırdım nefretle.

— O da olacak merak etme ama önce tüm sevdiklerini, adamlarını tek tek avlayacağım. Delireceksin ve karşımda yavaş yavaş öleceksin, dedi yine aynı kahkahayla.

— Sevdiklerimden ne istiyorsun? İstediğin benim çık karşıma hesaplaşalım, dedim dişlerimin arasından.

— Sen son istediğimsin, dedi ve telefonu yüzüme kapattı. Sinirle telefonu duvara fırlattım.

O sırada şirket telefonu çaldı. Hafif yaralı olan üç genç başlarından vurularak infaz edilmişti. Hemen Rafet'i aradım ve şirkete çağırdım. Beraber hastaneye gittik.

Kimse bir şey görmemişti. Kimse bir şey duymamıştı. Ne olduğunu bilen yoktu. Enver bizden bir kaç dakika sonra hastaneye geldi.

— Kadir Bey neler olduğuna dair her hangi bir bilginiz ya da şüpheniz var mı?, diye sordu.

Sinirden konuşamıyordum. Üç tane gencecik çocuk ağızlarına yastık bastırılıp, gözlerine bakmaya zorlanarak infaz edilmişti. Gözlerini kendi ellerimle kapattım.

— Enver Baş Komiserim eğer ki bir bilgin olsa çoktan size gelmiştim ama yok. Birisi çok kirli oynuyor, diyebildim yüzüne bakarak.

— Anlıyorum Kadir Bey ama bir şey duyarsanız, aklınıza herhangi bir şey gelirse lütfen beni arayın. Kendi başınıza çözmeye kalkmayın, dedi başımı salladım ve oradan Rafet ve Yekta'yla beraber ayrıldım. Vahap evde ustaların başındaydı. Kafayı yemek üzereydim.

— Rafet Abi kim bu soysuz? Sokakta neler konuşuluyor, diye bağırdım arabada.

— Kadir sokaktaki adamların kulağına gelenlere göre bu durumun İbrahim Kartal'la bir bağlantısı varmış, dedi yüzüme bakarak.

— Abi adamın kemikleri kalmadı, öldüğünde ben bile Asım Babanın yanın da değildim. Ne oluyor Rafet Abi, dedim hırsla.

— İbrahim'in kanı yerde kalmayacak, diye laf dolaşıyormuş sokaklarda, dedi Rafet. Hay s.ç.yım böyle işin içine.

Karanlıkta Açan Çiçek (#Tamamlandı)Where stories live. Discover now