Ulan bütün kafa adamlar burada dışarıdaki adamların başında kim var? Evi kim koruyor? Dün kavga kıyamet evi birbirine katıyordu bu manyak bir gece de ne değişmişti de şimdi bunlar canciğer kuzu sarması olmuştu? Ne oluyordu lan evimde? Sinirle mutfağa girdim.

— N'OLUYO LAN BURADA! Diye bağırdım.

Salak karı olduğu yerde sıçradı elindeki kaşık yere düştü. Üzerinde kendisine üç beden büyük çizgi film karekterli ki şu saçma bulaşık süngeri desenli bir eşofman üstü vardı. Altında da bol bir eşofman altı. Annesinin kıyafetlerini aşırmış kız çocuğuna benziyordu bu haliyle.

— Kahvaltı ediyoruz, dedi burnunu havaya dikip şaşkın karı.

— Sana sormadım. Senin sıran gelince konuşursun, dedim hiddetle. Sustu, yutkundu bir şey söyleyecekmiş gibi ağzını açtı sonra vazgeçti tekrar kapattı ama hırsı yüzünden okunuyordu. Sorunun muhatabı kendini çok iyi biliyordu. Rafet ayağa kalktı, ceketini ilikledi;

— Abi Çiçek bize kahvaltı hazırlamış da biz onu kıramadık...

— Dediniz abi kafamızı kırsın sabah sabah ne o ulan kahvaltıda yürek mi yapmış ne bu rahatlık. Ulan evi kim koruyor? Çocukların başına kimi koydunuz dingiller, diye bağırdığım sırada sırtımda bir el hissettim. Sol tarafıma döndüğümde üzerinde sadece benim gömleğim olan bir Ahu görmem bir oldu. Masadaki çocuklar başlarını nereye çevireceklerini şaşırırken Çiçek kaşının tekini havaya dikip alayla bir ona bir bana bakıyordu.

— Ahu kızım ne işin var burada bu kıyafetle, diye ona şarladım bu seferde.

— Aşkım ne yapayım giyecek başka kıyafetim mi var. Ben sana kaça kere söyledim buraya eşyalarımı getireyim diye izin vermedin, dedi gayet rahat kedi gibi bana sırmaşırken.

— Kızım bunca erkeğin yaşadığı evde...

— Hepsi senin çalışanın değil mi bakmasınlar, dedi gayet sakin.

— Rafet, Yekta, Yasin ve diğerleri herkes görev bölgesine geçsin. S.çt.rtmayın kahvaltınıza. Sende s.kt.r git şu dosyalara bak. Kahvaltı hazırlamak sana mı kaldı. Birazdan Fatma Ana gelir kahvaltıyı hazırlar, dedim ve Ahu'yu kolundan tutup odama sürükledim.

— Ya Kadir kolumu acıtıyorsun bıraksana, diye inledi tabii ki dinlemedim. Dün akşam büyük bir zevkle çıkarttığım elbiseyi tiksinerek yüzüne attım;

— Derhal üzerini giyi Yekta seni evine bırakacak. Bir daha da görüşmeyeceğiz her şey bitti, dedim banyo kapısına giderken. Peşimden geldi koluma yapıştı;

— Ya sevgilim neden böyle sinirlendin anlamıyorum ki, dedi belime sarılırken.

— Yahu evde başka erkeklerin olduğunu bile bile akşamın ilanını yapar gibi o kıyafetle aşağı nasıl inersin sen?, diye bağırdım.

— Kime neden öfkelisin bilmiyorum ama gömleğin bana gayette elbise gibi oluyor, dedi kendini haklı çıkartmak için.

— Ahu bana bak ben senin tanıdığın o heriflere benzemem. Benim çizgilerim kesindir. Ben böyle şeylere gelemem. Sen benim bu evdeki ağırlığımı, otoritemi sarsamazsın anladın mı?, diye bağırdım anlasın diye.

— Özür dilerim oldu mu? Düşünemedim. Aşağıdan kadın sesi gelince ben kıskanmış olabilirim. O yüzden de düşünmeden haraket etmiş olabilirim, dedi kendini savunmak için.

— Sen beni kıskanamazsın. Şimdi beni daha fazla sinirlendirmeden üzerini değiştir ve git. Bir müddet görüşmeyelim. Eğer böyle devam edersen başından dediğim gibi komple bitecek, dedim hırsla.

— Peki o kız kimdi?, diye sordu merakla.

— Evde çalışan biri üzerine vazife olmayan işlere burnunu sokma Ahu giyin git. Sözümü dinle ve s.kt.r git AHU, diye bağırdım en sonunda. Yüzümde ne gördü bilmiyorum ama ben banyoya girerken o aceleyle hazırlanıyordu.

Banyodan çıkıp üzerime takım elbiselerimi giyip ve aşağı indiğimde ortalık süt limandı. Herkes yerli yerindeydi. Fatma Ana mutfaktan elinde kahvaltı tepsimle çıktı.

— Günaydın Fatma Ana, dedim yerime otururken.

— Günaydın oğlum. Hangi maharetli yapmış krepleri bilmiyorum ama çok lezzetli olmuşlar. Sana da getirdim iki tane seversin, dedi önüme manyağın yaptığı krepleri koyarken.

Gerçekten çok lezzetli olmuşlardı. Aysel Annenin bana gençliğinde yaptıklarına benziyordu tadı. Çocukluğuma dönmüştüm birden. Eve ilk geldiğim zamanlarda Aysel Anne de burada yaşıyordu. Asım Baba çok büyük bir tehdit almış, korumak için onu da buraya getirtmişti.

Her sabah ben ne istersem onu yapardı Aysel Anne. Her şeyi çok güzel yapıyordu ama krebi bir başka güzel oluyordu. Hemen hemen her sabah krep istiyordum. Asım Baba bir sabah kızdı ona;

— Şımartma şu çocuğu, diye. Aysel Anne de;

— Şımarsın şımarsın bırak. Belli ki geldiği yerde çok acılar çekmiş, dedi üzgün bir sesle.

— Anası babası bırakmasaymış, dedi Asım Baba bana bakarak.

— İsteyerek mi bıraktılar acaba Asım. Onaları bulup sormak lazım, dedi Aysel Anne üzgün bir sesle.

— Aradım ama bulamadım, dedi Asım Baba tek kaşını kaldırıp Aysel Anneye bakarken.

— Bulunmak isteselerdi zaten çocuğu oraya bırakmazlardı, dedi Aysel Anne bana bir bardak süt koyup kafamı okşarken.

Aysel Annenin dediği doğruydu beni isteselerdi oraya bırakmazlardı. Ben istenmeden dünyaya getirilmiş istenmeyen bir çocuktum...

Yavaş yavaş karakterlerimizi tanımaya başladık. Bundan sonraki bölümde de Çiçek'i biraz tanıyalım. Onun ağzından hayatı dinleyelim ne dersiniz?
Çiçek ve ailesi bir sonraki bölümde bizlerle olacak...

Beğendiğinizi umarım...
Sevgiyle kalın...❤️

Karanlıkta Açan Çiçek (#Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin