SİLÜET

1.1K 41 7
                                    

22.01.2015 MALTEPE

Hastahaneden çıkınca evsiz kalanlar için oluşturulmuş çadır kente yerleştim. Kafamda bin tane soru var. Ve kimse cevaplayamıyor. Çadır kent sakinleri geceleri toplanıp bu olanlar hakkında fikir üretiyorlardı.

Çadır komşum olan Burak bu akşamki tartışmaya benide çağırdı. Gitmek istemiyorum ama ısrarına yenik düştüm. Akşam bu sohbetin içinde ben de olacaktım.

Sohbette konuşabilmek adına hem de kafamda ki soruları cevaplayabilmek için yetkililerin yanına gittim. Oraya gittiğimde uzun süre sonra çalışan elektronik aletler gördüm.

Televizyonda dünyadan görüntüler gösteriliyordu. Çok garip şeyler olmuş. Çoğu yerde benim evime olduğu gibi devasa çukurlar oluşmuş. Neredeyse her ülkede kanlar içinde yatan insanlar var. Bu sadece burada olan bir şey değil küresel bir felaketin içerisindeyiz.

Kafam hala karışık hiç bir şey aydınlanmadı. Ya o gördüğüm rüya ne ?

Hayal gücüm ve şu zamanlarda ki bozuk psikolojimin bana seslenişi mi ?

Büyüklerimiz öyle rüyalar gördüğümüz de senin kıçın açık kalmış derlerdi. Ama hiç bu kadar gerçekçi bir rüya görmedim.

Çadırıma gidip uzandım. Uykuya dalana kadar olanları düşündüm.

* * *

Yine aynı mağaradayım. Işığı takip ettim ve yine aynı yere çıktım. Makine bu sefer mavi elektrikler saçıyordu. Biraz daha gittiğimde bir silüet gördüm. Makineye dokunuyordu aynı benim yaptığım gibi.

Kim olduğunu göremiyorum karanlıkta kalıyor. Tek görünen gözleri onlarda parlıyordu. Sonra makine tekrar beni çekmeye başladı. Karşı koyulabilecek bir his değil.İstemsiz yine dokundum.

Vücudumun içine dolan enerjiyi hissettim. Bu sefer rahatsız etmiyor . İçimden akıp gidiyordu.Enerji içime aktıkça yükselmeye başladım.

Bu sefer makinadaki üç kürenin ortasındayım. Küreler dönmeye başladı. Kendimi ona bıraktım.Her saniyede daha da hızlanıyor.Ve kürelerden çıkan parlak bir beyaz ışın geçti içimden. Yukarıya doğru yükseliyor. Parlaklığından nereye gittiğini göremiyordum.

Bir süre sonra canım yanmaya başladı. Burnuma keskin bir yanık kokusu geldi.Vücudum yanıyordu bunu hissettim. Nihayet ışın durmuştu ve ben acı içinde yere yığıldım.

Makinenın alt kısmı dönmeye başladı. Hareket edip yeri kazarak ilerledi ve çok hızlı bir şekilde yok oldu.

* * *

Burak akşam konuşması için uyandırdı.

Yine kan ter içindeyim. Bana bir bardak su verdi ve meraklı gözlerle bakarak.

-Yine o rüyalardan birini mi gördün.

-Evet ama bu sefer ki daha farklıydı.

-Peki bu sefer ne gördün.

-Gözleri parlayan birisini gördüm ve makine çalışıp uzaklaştı. Felaket başım ağrıyor şuanda. Bu rüyaları görmeye devam edersem çıldıracağım.

-Şuan ki halin pek farklı sayılmaz.

-haha çok kötüsün. Neyse sen git ben üstümü değiştirip geliyorum. Terli terli çıkamam.

Burak çadırdan çıkıp konuşmanın olduğu yere gitti.Bende üstümü değiştirmek için tişörtümü çıkardım. Gördüğüm manzara karşısında dehşete düştüm.

Her iki omzumda yanık çizgiler var. Sırtıma baktığımda daha önce hiç görmediğim bir sembol vardı. Sanki ateşle yakılarak çizilmiş.

Korku içimi kapladı. Gördüğüm rüyalar gerçekmi diye düşünmeye başladım. Kimse görmeden hemen üstüme bir şeyler giydim.

Şaşkın ve düşünceli adımlarla meydana ulaştım. Beni büyük bir ateş karşıladı. İnsanlar ateşin etrafında oturup halka oluşturmuşlardı.

Burak'ın yanına oturdum. Hemen her düşünce yapısından insanlar var.

Sırayla konuşuyorlardı. Uzun beyaz sakalı başında takke elinde tesbihiyle 60 yaşlarında olan yaşlı adam. Ciddi ses tonu ve beden diliyle bize sesleniyordu.

-Hatasız veya günahsız insan olmaz. Ama insan tövbekar olmalı. Ama biz günahkar olmayı tercih ettik. Ve işte kıyamet geldi.

Gözlüklü 40 yaşlarında öğretmen emeklisi Beyza hanım. Buna itiraz ederek konuşma alanında yerini aldı.

-Ben az önceki düşünceye katılmıyorum. Benim fikrim dünyanın yapısıyla alakalı. Dünyanın süresini doldurduğunu düşünüyorum. Vaktimiydi peki derseniz hayır derim. Ancak biz dünyayı harcadık. Şimdi acısını çekiyoruz.

Bu şekilde 10 dakika kadar konuştu.Daha sonra başka birisi dünyayı cinlerin bastığını söyledi. Bir diğeri uzaylılar dedi. Bin tane vıdı vıdı sadece.

Bu sohbet benim için bir şey ifade etmedi. Bilgilenmekten çok kafamı karıştırmaya yaradı. Ben burakla konuşup çadırıma geri döndüm.

Çadırımın içine girdiğimde rüyamdaki gözleri parlayan o silüeti gördüm. Yatağımın yanında gözlerini bana dikmiş bir şekilde duruyordu.

Korkarak ona yaklaşmaya çalıştığımda bir anda yok oldu.Sanırım deliriyordum diye düşündüm. Fakat delirmediğimi yatağımda bulduğum kağıdı görünce anladım.

Kağıdın içinde tuhaf bir saat çiziliydi. Karmaşık bir yapısı var. Dijital bir saati andırıyor fakat sol tarafındaki dişliler daha çok klasik bir saate benzetiyor.

O anda bir şey dikkatimi çekti. Kağıtta ki saat 14:45'i gösteriyordu.

DOĞA'NIN OMZUNDA VE SIRTINDA BULUNAN SEMBOLLER BİZZAT TARAFIMDAN ÇİZİLİP BÖLÜMÜN MULTİMEDİA KISMINA EKLENMİŞTİR !!!

LÜTFEN GÖRÜŞLERİNİZİ TAVSİYELERİNİZİ YAZINIZ. ŞİMDİDEN TEŞEKKÜR EDERİM.

SIFIRHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin