1.5

15.6K 1.3K 649
                                    


bu bölüm için çok uğraştım, düz yazı diye az yorum görmek istemiyorum, bol bol yorumcuklar olsuuuunnn

iyi okumalar!

---------------------------------------




Bir çarşamba gecesi, saat bir'e çalarken, bir bağırtı yükseldi küçük evden. Hoseok mesajları okuduktan sonra ufak bir kalp krizi geçirmiş ve koltuğa kendini atmıştı. Taehyung ise ne yapacağını şaşırmış durumdaydı, saklamaya çalıştığı heyecanı yüzüne yansıyordu ve elleri hiç olmadığı kadar terliyordu. Daha yeni yeni bir şeyleri kabul ettiğini düşünüyordu, fakat o mesajı aldıktan sonra hiç anlamadığı şekilde duygular yaşamıştı, mesela karnında filler çarpışıyor, göğsü papatyalara ev sahipliği yapıyordu.

Hoseok da sanki bunu anlamış gibi yaptığı küçük oyuna son vermiş ve yüzünde ki tatlı sırıtışla beraber Taehyungu tuttuğu gibi odalarına götürmüştü. Ona göre güzelce hazırlanmalı, makyaj yapmalı ve hoş kıyafetler giymeliydi, böylece sevgili oppası Jungkook onu gördüğü an aşık olabilir ve kendisi de böylece zengin bir hayata adım atabilirdi. Hoseok yalnızca bunu planlıyordu, zengin biri olmak ve tam anlamıyla para sıçmak.

Taehyung ise onun tam aksiydi, güzel görünmek, makyaj yapmak veya süslü kıyafetler giymek ona göre değildi. Nasılsa öyle çıkacaktı karşısına, tamam belki şu an biraz pasaklı olabilirdi ama bu sorun olmazdı değil mi, sonuçta seviyorsa böyle de severdi. Fakat Taehyung istediği kadar inkâr da etse, sonunda kazanan Hoseok olmuştu.

Sarı bir gömlek ve uzun küpeler ile enfes kesici görünüyordu Taehyung, tam da arkadaşının istediği gibi. Hafif bir makyaj ve dağınık saçlar ile görünüşü tamamlanmıştı. Geriye yalnızca beklemek kalmıştı, ki bunu da Hoseok layıkıyla yapıyor ve camın önünde adeta nöbet tutuyordu.

Ki çok geçmeden az ileriden eve vuran far ışıkları geldiğinin habercisiydi. Hoseok çığlık atarak; "Geldi! Resmen geldi lan!" diyerek Taehyunga koşmuştu. Mutluluğu yüzünden belli oluyordu fakat Taehyung o kadar da mutlu değildi. Ciddi anlamda ne yapacağını bilmiyordu.

Çünkü farkındaydı ki, onun yanına gittiği anda her şey çok farklı olacaktı. Bunu istiyordu yalan yoktu, ama korkuyordu.
Ve bu onun için en zor karardı.

"Neyin var?" dedi Hoseok telaşla. Önünde eğilerek, yüzüne bakmış ve kararsız ifadesini fark etmişti. "Hyung." dedi ilk kez bu kadar naif bir ses tonuyla Taehyung. "Ne yapmalıyım?"

Hoseok, yavaşça ellerini tutarak; "Bebeğim." dedi. "Biliyorum, korkuyorsun. Sonrasında bırakırsa, çekip giderse diye düşünüyorsun. Ama ya tüm bunlar olmaz ve sana deli gibi aşık olursa. Hatta olmuş bile olabilir. Eğer amacı çok farklı olsaydı ya da seni istemeseydi şu an buraya gelmezdi. O seni seviyor, hadi her şeyi unut ve sadece bunu düşün." Ardından derin bir nefes aldı ve; "Seni bekliyor dışarda, gitmek istemez misin?" diye sordu.

Taehyung kafasını yavaşça salladı ve gülümseyerek ayağa kalktı. Artık ne yapacağını daha iyi biliyordu. Jungkook buraya kendisi için gelmişti ve bekliyordu. Hayatında ilk kez birisi onun için her şeyi göz ardı ediyorken, böyle bırakamazdı. Bu yüzden aynanın önünde gözlerini silmiş ve kapıyı açarak yeni bir şeylere izin vermişti kendince.

Ve tabiki Hoseok yine yapacağını yapmış ve arkadaşı çıkmadan hemen önce; "Mümkünse sevişin!" diye bağırmıştı.

Taehyung ona gözlerini devirmişti ve kapıyı hızla çekip, bir kaç adım ötedeki, arabaya yaslanmış bekleyen bedene ilerledi. Her adımında gülümsüyordu ve ilk kez hep gülmek istiyordu.

Jungkook evin kapısının açıldığı gördüğü andan itibaren heyecandan titreyerek bekliyordu. Geldiğini bilmek ve bunu görmek, hayatında aldığı tüm ödüllerden daha değerliydi. Taehyung onun için tüm her şeyden önde geliyordu ve bunu şu an daha iyi anlamıştı. Arabadan inerken yanında ki çiçeği de almış ve yaslanarak beklemeye başlamıştı. Görüyordu gelişini, gülümsemeyi görüyordu ve verdiği kararın en doğrusu olduğunu bir kez daha anlıyordu.

Luminescence/tkHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin