♣ TUTSAK ♣ { Kabadayı Hikayesi} : 14

11.3K 606 329
                                    

"ellerinize sağlık. 18 yıldan sonra yediğim en lezzetli yemek sizin."

Araf elindeki peçeteyi nazik bir şekilde indirip anneme karşı söyledikleriyle annem tebessüm edip

"afiyet olsun oğlum, ne zaman istersen gel, ben sana yemek yaparım."

Araf'ın gülümsemesi yüzüne daha da yayılırken ilk defa onun gözlerinin parladığına şahit olmuştum. Yutkundum ve önümdeki karnıyarık ile pilava baktım. Bunlar benim için fazlasıyla sıradan yemeklerdi ama galiba Araf için değildi. Yutkundum ve başımı kaldırmadan göz ucu ile Araf'a baktım. Hala gülümser bir şekilde anneme bakıyordu. Bir anda göz göze gelince utançla hemen gözlerimi kaçırdım ve sanki ona değil de buzdolabına bakıyor gibi yapmaya çalıştım.

"bunu dememelisiniz Işıl Hanım, buradan çıkmam yoksa. Beni en son kapı dışarı edersiniz."

Annem gülerken başını iki yana sallıyordu. Babam, Anneme tebessümle bakarken aklından geçenleri az çok tahmin edebiliyordum. Annemin en büyük zaafı yaptığı yemeklerin beğenilmesiydi. Beğenildiği zaman o kadar çok mutlu oluyordu ki anlatamam.

"ellerine sağlık hayattım ve ayıp ediyorsun Araf, istediğin zaman gel seni asla kapı dışarı etmeyiz bizde mutlu oluruz. Hanımım bize bir çay koyabilir misin? Bu güzel yemeğin üstüne güzel tavşankanı bir çay güzel gider."

Babam ayağa kalkıp Araf'a doğru

"ben bir lavaboya gidip ellerimi yıkayayım sende istersen içeriye geç Araf, hemen geleceğim."

"tamamdır."

Babam, Araf'ın tamam demesi ile gülümseyip mutfaktan çıktığında annem

"istiyorsan ellerini burada yıkayabilirsin oğlum. Ben de hemen size bir çay koyayım."

Annem Araf'ın bir şey demesini beklemeden masadan kalkıp çay için ocak başına gitmişti. Bende boş durmamak için elime önümdeki tabağı aldım ve tezgâha dönerek bırakmıştım. Alan küçük olduğu için hareket etmem zordu ama bir yandan da elime ne geldiyse tezgâha bırakabiliyordum. Tam masaya dönecekken Araf'ın eline kendi tabağı ile annemin tabağını aldığını görmüştüm. Ben ona şaşkınca bakarken göz göze geldiğimizde gülümseyip göz kırpıp elindekilerini tezgâha bırakmıştı ardından tekrardan masaya yönelmişti. Annem çayı ocağa koyduğunda Araf'ın masaya eğilip bardakları aldığını görünce

"Aa! Araf oğlum lütfen teessüf ederim lütfen bırak bana ben yaparım."

Araf, anneme döndü ve gülümseyip

"elime yapışmaz ki, hem siz zaten bu yemekleri yaparken yorulmuşsunuzdur. En azından toplamanıza yardımcı olayım ki içim rahat etsin."

Araf'ın dedikleri ile annem mest olurken ben ise şaşkınca olanlara bakıyordum. Pekâlâ, bu durum fena halde hoşuma gitmişti. İnkâr edemezdim sonuçta kaç kere ömrümüzde bu kadar naif bir erkek görüyorduk ki? Galiba annemde benim gibi düşünüyor olacak ki gülümsemesi yüzüne yayılmıştı. Araf bana dönüp gözlerimin içerisine bakarak

"istersen içeriye geç yorulma sende ben ve Işıl Hanım buraları toparlarız."

Başımı usulca 'tamam' anlamında sallayıp içeriye doğru gitmiştim. Araf'ın neden bu şekilde davrandığına karşı herhangi bir fikrim yoktu ama yüreğimi bu davranışları ile titrettiğini itiraf edebilirdim. Birkaç saat sonra annemle babam Araf'ı uğurladıklarında bende odama geçmiştim. Çayın yanına yaptığı böreği ile sütlacı afiyetle, beğenerek yemişti.

Odama girdiğimde istemsizce penceremin önüne gelip sokağa bakıyordum. Binadan çıktığını gördüğümde başımı hafif duvar tarafına çevirip göz ucu ile bakmaya çalışıyordum. Sokağa çıktığında dönüp penceremin olduğu tarafa döndü ve bu karanlıkta bile belli olan gülümsemesi ile önüne döndü ve arabasına doğru ilerledi. Arabası ile sokaktan çıktığında birkaç dakika daha öylesine sokağa bakıp sonra geri çekildim. Yatağıma doğru ilerledim ve birkaç dakikalık uğraş ile kendimi yatağıma atabilmiştim. Dışarıdaki sokak ışıkları yüzüme vururken benim tek odağım tavandı. Aslında neler olduğuna dair bir fikrim yok sadece ne olacaksa kırılmamayı umut ediyordum.

♣ TUTSAK♣ {Kabadayı Hikayesi} (ASKIDA)Where stories live. Discover now